Terlik: i.(ter’den ter+lik) [Kelime Arapça ve Rusça’ya, ayrıca Balkan dillerine de geçmiştir]. Evde giyilen, hafif, genellikle arkalıksız ayakkabıdır. Rahat, yünden, yumuşak bir terlik giyin (Ömer Seyfeddin). Terliklerini sürüye sürüye uzaklaştı (Mahmut Yesâri). Bir sırrı sürüklüyor terlikler tıpır tıpır (Necip F. Kısakürek).
Ev içi kullanım için düşünüldüğünden hafiftir, rahattır, zeminden alınacak soğukluğa ve sıcaklığa mâni olur. Evde uzun süre ayakta kalındığında taban düzleşmesini engellediği için baldırların ağrımamasını sağlar.
Dışarıda kullanmak için uygun değildir, en fazla dışarısı için yapılanlarla bakkala, fırına gidilebilir. Yağmuru, karı, sıcağı, soğuğu hemen emer. Zaten önü ve arkası açık olduğu için ayak daima dışarısıyla temas halindedir.
Hele ki sıcak çöllerde, kaynamış asfaltta, yağmurda ve karda kullanılması kesinlikle önerilmez.
Bot: i. (İng. boat) 1. Küçük gemi. 2. Gemilerde kıyıya gidiş geliş için kullanılan sandal.
Şişme botlar balıkçılık, avcılık, denizcilik gibi birçok hobi için üretilir. Şişme botlar düşük ağırlıklarının yanı sıra katlanabilir özellikleri ile taşınabilme konusunda diğer teknelerden üstündürler. Ahşap ve fiber teknelere göre oldukça ekonomiktir ve ciddi fonksiyonel farkları vardır.
Sekiz metrelikleri yaklaşık otuz kişi alır. Deniz üzerinde en fazla onbeş saat dayanabilir. Açık denizlerde insan taşımaya müsait değildir. Daha çok kısa mesafeler için üretilir. Hele ki otuz kişiliklere kırk-elli kişi doldurulması tehlikelere davetiye çıkarmakanlamına gelir. En ufak bir fırtınada ya da dalgada hemen alabora olabilir.
Tel Örgü: Dikenli tellerden yapılmış engel: Tel örgülü avlumun kapısında bir Ford durdu (Refik H. Karay).
Tel örgü bir sınırı belirlemek için kullanılır. Sınırı belirlemek aynı zamanda yasak ve yasak olmayanı belirlemek demektir. Bu yüzden öncelikle bir uyarı simgesidir; koruduğu alanın ihlal edilmemesi gerekir.
Tel örgülerin rahatlıkla ihlal edilebilir olması görüldükten sonra jiletli ve elektrikli olan daha profesyonelleri üretilmiştir.
Jiletli tel, dikenli teller ile birlikte kullanılır. Özel mülkiyet ya da devlet kurumlarında kullanılan jiletli teller kötü niyetli kişilerin o bölgeye girmesini engeller ve caydırıcılık özelliği taşır. Bölgeye girmeye çalışan kişiler jiletli tele takılacağı için vücutlarında çizikler ya da derin yaralar açılabilir. Bu bölgelere girip suç işleyecek kişileri jiletli teller caydırır.
Güvenlik önlemleri için gerek duyulan jiletli teller beton direklerin üzerinde kullanılır.
Elektrikli çit sistemleri, düzenli olarak akım üreten güç ünitesi, akımı ileten teller ve topraklama siteminden oluşmaktadır. Akımın toprağa yönelmesini engellemek için izolatörlerden yararlanılır. Sistem hayvanlar, özellikle domuzlar için rahatsız edicidir; hayvanları zararsız elektrik akımına maruz bırakarak çitten uzaklaşmasını sağlar. Lastik 2 tabanlı ayakkabı giyenleri pek etkilemez. Ancak aşırı güvenlik tedbirleri çerçevesinde voltaj artırılarak değenlerde şok etkisi yaratılabilir.
Çadır: i. (Eski Türk. çātır; Farsça çāder’den veya Türkçe çat-mak fiilinden). [Kelime Macarca’ya ve Balkan dillerine de girmiştir]. 1. Barınmak maksadıyle yere çakılmış kazıklara keçe, kalın bez, kıl dokuma veya deri gerilmek sûretiyle açık havada kurulan, kolayca sökülüp taşınabilir barınak: “Göçebe çadırı.” “Asker çadırı.” “İşçi çadırı.” el-Cezîre ortasında bir aşîret çadırına rastgeldim (Refik H. Karay). Sahne, büyük ve işlemeli bir hâkan çadırının içidir (Fâruk N. Çamlıbel). Kocaman çadırın içi gittikçe soğuyordu (Mustafa N. Sepetçioğlu).
Çadırın özü güneşten, fırtınadan, yağmurdan, kardan vs. korumak olmakla birlikte geçici bir barınaktır. Günümüzde daha çok doğa yürüyüşü, dağ tırmanışı, kamp gibi etkinliklerde kullanılır. Artık nüfusları iyice azalmış olan göçerler de kullanır. Uzun süreli kullanıma müsait değildir. Konmak ve göçmek için uygundur. Her ne kadar mevsimlere uygun çadırlar üretilmekteyse de bunlar da konmak ve göçmek içindir. Çünkü ateşe, aleve dayanaklı olmadığından içini ısıtmaya çalışmak son derece tehlikelidir; güneşli havalarda da güneş biraz yükseldi mi içerisi aşırı ısınır. Hiçbir türü ikamete müsait değildir. Zira konmak-göçmek üzere düşünülmüş çadırlarda ikamet etmeye çalışmak beraberinde elektrik, temiz su, pis su, yıkanmak gibi sorunlarla da boğuşmak demektir.
Battaniye: (ﺑﻄّﺎﻧﻴﻪّ) i. (Ar. baṭṭane “astarlamak, kaplamak”tan baṭṭāniyye) Yorgan yerine veya yorganın üzerine örtülerek kullanılan, genellikle yünden dokunmuş kalın örtü: Uyandırmamaya çalışarak üstüme ince bir battâniye örtmek istemişti (Reşat N. Güntekin).
Ev içinde bahar aylarında hafif üşümelerde; kışın yorganın yetersiz kaldığı durumlarda ilave olarak kullanılır ya da dağda bayırda konan-göçenler için her zaman bir kurtarıcıdır. Ama devamlı kullanıma uygun değildir; bir an yağmurdan veya kardan korusa da onlardan kaçacak bir eviniz yoksa battaniye hâzâ yağmur veya kar olur; ona sığınmaya çalışanlar artık yağmura veya kara sarınmış gibi olurlar.
Ev: i. (Eski Türk. ev < eb “çadır”). 1. Bir âilenin oturması için yapılmış yapı, içinde yaşanılan, ikāmet edilen yer, konut, mesken, hâne, ikāmetgâh: “İki katlı ev.” “Kârgir ev.” “Ahşap ev.” Eski Anadolu evlerini seyrederdim (Ahmet H. Tanpınar). Renk renk kokularla çiçekler / Sâhiplerinden memnun evlerin bahçelerinde (Câhit S. Tarancı). Ev… çocukluğumda ve bugün hâlâ bir yere gitmek için daha kapısından ayrılırken hasretini duyduğum bu aziz yuvanın adıydı (Nihad S. Banarlı).
Evin ikamet anlamı her ne kadar öncelikliyse de onun özü dönülen yer, insanın bütün yapıp etmelerinden sonra döndüğü korunaktır. Bu yüzden insanın kullanımına sunulan tüm nesneler eve dönüşe göre tasarlanmıştır. Ev içi kullanıma uygun olanlar dışarıda kullanıma uygun değildir. Dışarıda kullanıma uygun olanlar da nihayetinde insanın sonunda evine döneceği varsayımı üzerine üretilmiştir. Bir sebeple eve dönülemiyorsa nesneler asli özelliklerinin dışında kullanılıyor demektir; böyle olunca da bir zaman sonra iş göremez hale gelirler. Kimisi körelir, kimisi yırtılır, kimisi sökülür, kimisi kırılır…
Evine dönemediği için zaten korunaksızlaşan insan, nesnelerin de işlevsizleşmesiyle her türlü tehlikeye açık hale gelir.
1962 yılında Gönen/Balıkesir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı ilde tamamladı (1979). Gazi Üniversitesinde işletme okudu (1983). Beyaz Gömlek isimli ilk öyküsü 1982 yılında Güldeste Dergisinde yayımlandı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Kayıtlar, Hece, Hece Öykü ve Muhayyel’in çıkışında yer aldı. Portakal Bahçeleri ve Pencere Arnavutçaya, Pencere ve Utanç Farsçaya; bazı öyküleri Korece ve Azericeye çevrildi. Esenlik Zamanları 1999 yılında TYB; Mürekkep 2012 yılında ESKADER ve Ömer Seyfettin öykü ödülünü aldı. Cemal Şakar 2016 yılında Dede Korkut Edebiyat; 2019 yılında da Necip Fazıl Hikaye-Roman ödülüne layık görüldü. Eserleri: Öyküler: Gidenler Gidenler, 1990; Yol Düşleri, 1996; Esenlik Zamanları, 1999; Pencere, 2003; Hayalperdesi, 2008; Hikâyât, 2010; Sular Tutuştuğunda, 2010; Mürekkep, 2012; Portakal Bahçeleri, 2014; Kara, 2016; Adı Leyla Olsun, 2018; Utanç, 2020; Bir Avuç Dünya, (toplu öyküler) 2022. Deneme-İnceleme: Yazı Bilinci, 2006; Yazının Gizledikleri, 2010; Edebiyatın Sırça Kulesi, 2011; İmge, Gerçeklik ve Kültür, 2012; Edebiyat Ne Söyler, 2014; Hasan Aycın’ın Çizgi’si, 2016; Edebiyatın Doğası, 2019; Satır Arasındaki Anlam, 2020; Fragmanlar-Gerçeklikten Koparılmış İmge, 2022; Sanatın Kendiliği, 2024.Söyleşi: Dile Kolay, 2017.Edisyonlar: Sessiz Harfler, 2013; 40 Soruda Türk Öyküsü, 2018; Dilsiz’in Dile Gelişi, 2021; Kurmacanın Grameri (Ed.), 2021.