Ben! Neden tüm bunları yaptın ki bana sen? Beni bana bırakmaktansa, benliğimi bana kırdırdın yıllarca… Şimdimizde yabancılaşmamız uydu mu yaradılışımıza?
Ben vardım bir zamanlar; bir de bir ben daha vardı benden daha ötelerde, tüm gizemiyle.
Saflık vardı, henüz keşfi yapılmamış duygular vardı. Küçük kavgalardan ibaretti en büyük şeyler bile! Kalabalıktı yalnızlıklarım, yalnızdı acıya dönük yanlarım. Bir gün mutluluğu aramaya koyulduğumda –yanılgılar yanılma payı vermediklerimizden yaralar ya hep- aşk geldi usulca.
Füsunluydu aşk, ulaşılmazdı-buna rağmen ulaşanlar seçilmişlerdi-. Aşk peri masallarındaki kadar basitti. Sanılardan ibaret bir aşinalık vardı aşka benden yana. Umutlardan bir perde kapatmıştı tüm çirkinlikleri. Maverası adı hüsran olan bir sokak.
İlk yenilgimiz olmuştu aşk; ama baş edebilirdik dürüst olabilseydik birbirimize. Yalanlar söylemeseydin o bir gün geri gelecek diye, boşa vehimlerde oyalamasaydın nice geceler beni, yastığıma gömdüğümde başıma gerçekleri vursaydın yüzüme yapman gerektiği gibi ve ben hıçkıra hıçkıra ağlayabilseydim her içim cız ettiğinde… böylesine katılaşmayacaktı yüreğim bir dahaki seferin niyetine. Belki dayanamazdım diyeceksin acı çekmeni izlemeye; ama bu bir bahane, suçundan öte bir bencillikti hem de.
Sonra ilk acılarım geldi ardı ardına. Dostlarım dostum olmaktan vazgeçti teker teker. Ve bir virane bile olamadım gönlümce. Onu bile çok gördün bana. İzin vermedin kızgınlıklarımı tekrar dışa vurmama. Sakla dedin gün gelecek söyleyecek sözlerin akacak seni yarı yolda bırakanların kulağına. Yalandı tabii bu da. O da aktı benim derunuma. Yalnızlığım yalnızlaştıkça yalnızlaştı. Sonunda o bile eksik kaldı hayatımda.
Evet, aşk canımı yakmıştı, dostlar canımdan birer parça koparmıştı; ama hayat her şeye rağmen yaşanabilecek kadar yüceydi, izin verseydin, layıkıyla! Sen ‘ben’ olarak bana çok gördün sahip olabileceklerimi. İnsan insana küser, insan insanı yaralar, insan insana her kötülüğü yapar… Peki, insan kendine tüm bunları nasıl yapar?
Ah ben! Kaç sabah aynaya bakarken gördüm de hain gülüşünü, yakıştıramadım sana. Zamansız ve sebepsiz sıkıntılar nice günler yarıda kesti de kahkahalarımı, onları sana mal etmek istemedim. Ne arazlar uyardı da beni, serencamımda belki vazgeçemedim senden. Ama nekahetim sona erdi ve seninle ortak sergüzeştim…
(Mart 2008)