Gerçekliğin yeniden üretimi şu ya da bu derecede ona sadakatsizlikle tecelli ediyor. Hayatın sûretlerini, örneklerini lunaparklarda gördüğümüz, içinde çeşitli türlerdeki boy aynalarının yer aldığı galerilerde seyrediyoruz. Kim demiş aynalar yalan söylemez diye? Bir tanesi- düz ayna- hariç, aynalar düpedüz yalan söyler. Hatta düz ayna dışında kalan cümle aynalar, içbükeyi ile dış bükeyi ile – işbu yalanları kıvırmak için tasarlanmıştır.
Gerçeğe sadakatsizliğin kötü bir şey olduğunu imâ etmiyorum. İnsanlığımızın kıvama erdiği noktalar gerçekliği, aslından farklı olarak yeniden üretmemizle ilişkili. Yerkürede "yeniden üretim" sadece insana mahsustur. Sorun, bunun nasıl olacağı ile ilişkilidir. Yeniden üretimi istersek çok kaba bir abartıya, istersek çok ince bir ayara kavuşturabiliriz.
Kaba abartılar, artık-değerin ve ondan türeyen iktidar ilişkilerinin tarihinden doğuyor. Çok kolay bir biçimde ihtişam sergilemeye dayalı bir gösteriş etkisi kazanıyor. Unutmamak gerekir ki, tarihsel olarak burası Roma toprağıdır ve Kayzerler bu işlerde ölçüyü daima kaçırmıştır. Gösteriş etkisi, öz ile biçim arasında kıvam tutturamamakla alâkalıdır. Kolay olan kısa bir sürede, en fazla kişiyi iktidarlardan yana büyüleyecek işleri usta zanaatkârlara ya da sanatkârlara yaptırmaktır. Ebatları zorlayan ve şişiren güdü de budur. Başta mâbedler olmak üzere her türlü âbidat bu ebad şarhoşluğu ile imâr edilir.
Paganlığın bu tür şişmelere çok dayanıksız; hatta çok açık bir tarafı vardır. Çünkü paganlık her şeyi dünyevî ölçekte bir karşılığa oturtur; tanrıları insanlaştırır; insanları ise tanrılaştırır. Eğer iktidarların temsil süreçlerinde destek paganlıktan geliyorsa vay hâlimize. Nitekim Akhenaton'a inat, sarsılmayan ve Tutankamun'da iyice kökleşen Mısır paganlığı; devâsa piramitler ya da sfenkslerde dile gelen yapı anlayışıyla işbu ebad sarhoşluğunu yansıtır.
Zor olan, Konfüçyüs'ün seçkinleşmenin anahtarı olarak sunduğu; öz ve biçim; zarf ile mazruf arasındaki kıvamı tutturabilmektir. Bunun alâmeti de ebadlardaki şişmeyi denetim altına alabilmektir. O da ancak dünyevîlikten sıyrılıp kozmik ölçülerle tutarlı düşünerek "had bilmeyi" öğrenmekle bağlantılıdır. Çünkü kozmik ölçüler bu dünyaya sığmaz. Kozmik ölçülerden haberdâr olmanın insana yapacağı en önemli katkı, hiç değilse bir yerden sonra abartılarını gözden geçirme ve onları ironinin tornalarında işleme yeteneğidir. Artık örnekleri iyice seyrelen ârifler, ehl-keyif adamlardır. Çünkü en önemli özelikleri sahip oldukları dünyevî ölçülerin sağlamalarını kozmik ölçülerde yapabilmeleridir.
Modernlik, şu ya da bu biçimde paganlığın canlandırılması; daha da önemlisi her zaman olduğundan daha fazla etkinleştirilmesidir. Nitekim Viktorya dönemi burjuva kültürü, Tanrıyı bile kişiselleştirmiş ve dünyevîleştirmiştir. Tanrı eğer insanın vicdânına uygun bir büyüklükteyse ve insan onu taşıyabiliyorsa; bunun iki muhtemel sonucundan ilki Tanrının kişiselleşmesi; ikincisi ise insanın Tanrısallaştırılmasıdır. Sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Yeni paganlık, hayatımızın her alanına girmiş ve alelâdeleşmiştir. Paganlığın yegâne alternatifi olan ve bize yeniden kozmik ölçüleri kazandıran İbrahimî inanışların modern pratikleri de ma'alesef bundan kendisini kurtaramıyor.
Ebad şişmelerinde ortaya çıktığı üzere modern insanın çarpık geometrisinde korkular fetişleri, fetişler ise korkuları emziriyor. Modern insanın geometrisi yükseklik korkusu ile yükseklik tutkusunun birleşmesinde çarpılıyor. Günlük hayattan, iktisadîyâta; siyasetten, kültüre ve mekân oluşturmalara kadar, bu çarpık geometrinin izlerini her alanda sürmek mümkündür. Büyümek, yükselmek, yücelmek , kalıcılık, kalkınmacılık, dayanıklılık, uzun yaşamak gibi bir çok sayıda modern ve postmodern fetiş zihnimizi sömürgeleştirmiş durumda.
Mahâret, en büyüğünü, en yukarıya yapmak değil; eğer mümkünse küçüğü büyütmek ve büyüğü küçültebilmektir. Şehr-i İstanbul'un yedi tepesine yedi mâbedi eşsiz bir biçimde konumlandıranlar, bu imar işlerini emperyal ihtişam duygularını tatmin etmek- ya da tarihe çakmak için(!)- değil, tarihin kendilerine sunduğu büyüklüğü kozmik ölçüler karşısında ıslah etmek ve dengeye getirmek için yaptılar.
(YENİ ŞAFAK, 07.06.2012)