Menu
OKU!
Haberler • OKU!

OKU!

https://www.youtube.com/watch?v=XMbvcp480Y4

Kelimelerin kâğıt üzerinde çizilmiş harfler olmadığı, içime dokunulduğunda uyanan bir ümmet olduğu bana öğretilmeden evvel yalnızlıktan korkardım. Çünkü o vakit, yalnızlığın kendini yalnız kılmak olduğunu, daha doğrusu oldurulduğunu bilmezdim.

Şimdi senin bilmediğin gibi. Oysa bilmek, bilinmeyi isteyenin seni varlığın kalbinden geçirdiği nur. Deveyi iğnenin deliğinden geçiren o sırlı geçit! Her şey yanlış öğretildi bize. Bilgi ve tarih, eşyânın hâfızasından değil, insanların hakîkati tahrif ettiği kelime yığınlarıyla serildi önümüze. Eşyâ susturuldu! Semboller, eşyânın kalbini ve bilgisini saklamak için bir kanlı örgüt kesildi.

Hakîkat bilgisiyle arandaki sır kitaplarda değildi oysa. Eşyânın ve varlığın kalbinden kâinata açılmış tünellerin içinden mütemadiyen akış hâlinde olan 'nur’daydı. Bilgi de ancak son Nur’un yeryüzüne teşrifi ile kapatmıştı kapılarını karanlığa.

Karanlığın bilgisi gotik katedrallerin soğuk kuytularında hâlâ.O sesi, kantrato sopranoların kilisenin homo seksüel iştihasına kurban edilmiş o esrarlı hüzünde duymak pekâlâ mümkün.

Bilgi şifrelenmiş sembollerde değil, şâhitin, müşâhitin, maruzun yani eşyânın hâfızasında. Onunla konuşma unutturuldu sana. Ona dokunma yasaklandı. Oysa sualler de, cevapları da kendi içinde.

Şimdi, hiç çekinmeden, deli midir nedir denmesine aldırmadan sor lütfen! Sen Piyer’e git meselâ. Ya da İngiltere’de bir Şapel’in içinde, derinde, kuyularda, kuytularda, azizlerin küflü kafataslarına dokunarak sor anlatsın sana. Tarihin, geçmişin kalıntılarından değil, eşyânın hafızasından intikal ettiğini, gözsüz görmenin, kulaksız duymanın tecrübesini yaşa, korkma! Çünkü câna dokunmandan canlanmaz içindeki mânâ. Uyanmaz, yanmaz o ışık.

İnsanın içindeki ışıktan mahrum yaşamasının adı modernlik bu çağda! Bunca sembole, bunca kelimeye ne gerek var! Dokun taşlara, dokun, notalara, dokun yaratılana ki, Hayy olanla irtibatın olsun. Korkma, dokun sen insanlık uykuda olsa da!

Elohim’le dünyayı ve âlemleri yaratan Allah’ın Tevrat'tan niçin kaybolup gittiğini anlatsın! Allah’ı görmek için Tûr’a çıkan Musâ’nın kavminin döndüğünde altın buzağıya neden taptığını anlatsın! İnananları târihe sürgün edilmiş bir kavmin, peygamberleri niçin katlettiğini anlatsın! Vatikan’ın yüzyıllardır saptırdığı gizli dîni, papaların kan ve parayla nasıl semirdiğini, şeytan tarikatlarını, ayinleri, cinayetleri anlatsın!

Anlatsın ama “iç yüz” tarafıyla anlatsın sana! Eşyânın kalbini dinlersen, hâdiselerin dehşete düşüren dış yüzüne odaklanmazsın! Hipnoz olmazsın! Çağın kara büyüsüne tutulmazsın!

Papalık yüzyıllardır saliklerini İsâ tanrıdır diyerek aldattı! Onun insan olduğunu kanıtlayacak her şeyini, en küçük eşyasına kadar sakladı. Hakikati bilenleri öldürdü. Galile “dünya yuvarlaktır” dediği için değil, nur tünellerini fark ettiği için cezalandırıldı!

Dokun eşyâya ki, ekranların sana dayattığı ve içinde gittikçe derinleşen ve genişleyen o dünya bütün vasatıyla kalbine aksın! Kimi entelijansiyanın büyüsüne tutulduğu çarpıcı, çekici, kuşatıcı o gotik ve masonik büyü; adına “Yeni Dünya Düzeni” denilen, o en eski aldatmaca kendini ele versin…

Yeni Dünya Düzeni engizisyon değil, Fâtıma’nın sırrını saklayan papaların Mesih vaadi değil, deccaliyetin bizzat kurduğu bir bilim kilisesidir! Tanrı parçacığını bulma vaadi ile aldatılan insanlığın maruz kaldığı değil, kendini maruz bıraktığı toplumsal zulûmattır! Telkinlerin ve tahakkümün kara büyüsü!

Oysa hakîkate temas, hakîkatin de sana teması ile, yâni o nur ile mümkün! O nur ve hikmet, geçmişte değil sadece şimdide! Bırak İblis Cern duvarı önünde ağlayıp tepinsin bir kıymık bilgi için! Nur’dan nasîbi olmayanın çoğalttığı kelimelerdir Yecüc Mecüc. Her yerden fırlayan, üstüne akan, seni boğan, boğazlayan!

Sonra dokun Süleymâniye’deki mermerlere, git tâ uzaklara, Orhun Kitabeleri'ne dokun, kurganlara gir konuş onlarla. Yüzünden değil, kalbinden dinle sonra Yüce Kur’an-ı. Yüzünden okurken anlayamadığın mânâlar o vakit dokunur cânına. Anlarsın! Uyanırsın!

Sâdece insanlara değil, eşyâya da iyi davran demiş bir veli…

Bütün sır onda!

"Âlem anın hüsnünün şerhinde olmuş bir kitâb
Metnin istersen Niyâzî sûret-i insâna bak"