Hüseyin Su on sekiz yıldır büyük bir gayret ve özveriyle yürüttüğü Hece edebiyat, Hece Öykü dergileriyle, Hece yayınları’ndan ayrıldı. Bu maksatka dergideki yol arkadaşlarına ve okurlara hitaben kaleme aldığı iki yazıyı aşağıda sunuyoruz.
1.
Değerli arkadaşlar,
Hece dergisinin yayımlandığı Ocak 1997 tarihi itibariyle bir biçimde eylemliliğe dönüşen ama daha öncesi de olan, bundan sonra da mutlaka devam edeceğine gönülden inandığım yolarkadaşlığımızın, dostluğumuzun oluşturduğu hukukun gereği hepiniz bu süreçte dergilerimize, yayınevimize, gerek kurum olarak Hece’nin mekânlarında, gerekse Türkiye’nin her ilinde, ilçesinde, kasabasında... bulunduğunuz her yerde, düşüncelerinizle, yazılarınızla, maddî ve manevî desteklerinizi esirgemeden katkıda bulundunuz, her zaman yanımızda oldunuz.
Kurumsal olarak Hece’nin yükünü ve sorumluluğunu bugüne dek birlikte paylaştık ve hep birlikte omuzladık. Birlikte bir iş yapmanın sıkıntılarını, mutluluklarını, huzurunu; dergilerimizin her sayısının ve her kitabımızın yayımlanışında birlikte yaşadık.
Dergilerimizin sayılarının, ciltlerinin ve kitaplarımızın çoğalıp bir kütüphâne oluşturduğunu gördükçe aynı kıvancı da yine birlikte yaşadık. Çoğu şair ve yazar arkadaşlarımız, dergilerimiz ve yayınevimizle birlikte büyüdü, bu on sekiz yılı da yine bu anlamda birlikte yaşayarak bugünlere geldik hep birlikte. Güzel bir dostluk, güzel bir birliktelik ve güzel bir yürüyüş oldu; bundan sonra da aynı güzellikte sürecek inşaallah.
Güzel günlerimiz de oldu, sıkıntılı günlerimiz de... Ama her zaman bir düşünce, sanat, edebiyat ve kültür işiyle yaşadığımız topraklarda güzel, aydınlık bir gelecek inşa etme çabalarına katkıda bulunduğumuz bilinciyle birbirimizle, bir arada ve bir yol üzerinde olduk. Bu yolda bir bilinci, eylemi ve sorumluluğu paylaştık.
Bu süre içerisinde elbette sizler daha çok fedakârlıkta bulundunuz; çünkü hasbelkader işleri tedvir eden konumda olduğum için hep ben istedim ve sizler zamanınızdan, düşüncenizden, emeğinizden verdiniz. Benim için dostluğunuz ve fedakârlığınız unutulmaz bir değer olarak hep hatırlanacaktır. Koşullarınız ne olursa olsun beni hiçbir zaman geri çevirmediniz ve her iki dergimizin de on sekiz yıl içinde dolu dolu ve zamanında, her ayın birinde Türkiye’nin her tarafında okuyucularımızın elinde olmasını sağladınız. Gerektiğinde maddî olarak da fedakârlık yapmaktan kaçınmadınız. Emeğinizin maddî değeriniyse zaten hiçbir zaman hesap etmediniz. Bütün bunlar zamanımızda az bulunur erdemlerdir.
Her zaman inancımızın, düşüncemizin, birlikteliğimizin, yolarkadaşlığımızın hatırını gözettiniz; bizim hatırımızı gözettiniz; kendi emeğiniz kadar, belki daha çok bizim emeğimizin de kıymetini bildiniz... Elbette sonuçta hepimizin emeği bir araya geldiğinde çok daha farklı ve büyük bir anlam ifade etti.
Bizler, bütün bunları on sekiz yıl içinde hiçbir zaman gözardı etmedik ama ola ki iki dergi ve yayınlarımızın yoğun trafiği içinde Abdurrahim Karadeniz’le birlikte iki kişilik bir çabayla her işe ve her yere yetişmeye çalışırken farkında olmadan bile olsa sizleri üzdüğümüz, kırdığımız, ihmal ettiğimiz, zamanında cevap veremediğimiz olduysa, birbirimizi anlayacağımızı umarak yine birlikteliğimizin ve dostluğumuzun ferasetiyle zorlukları aşmaya ve güçlü olmaya çalıştık; umarım kırgınlıklarımızı da böylece tamir ettik.
Bu süre zarfında Hece, Heceöykü ve Hece Yayınlarıyla hep birlikte birbirimize ezelî ve kopmaz bir bağla bağlandık. Bu bağ, yalnızca bir kültür, sanat ve edebiyat işi olmakla kalmadı, hepimize ortak bir düşünce dünyası da kurdu. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da bu bağın ve bu dünyanın, sizlerin değerli emek ve katkılarınızla giderek daha da güçleneceğini, büyüyeceğini diliyor ve umuyorum. İnanıyorum ki bu dilek ve umut, aynı zamanda hepimizin dileği, umudu ve geleceğidir.
Biliyoruz ki hem insanların hem de toplumların gelecek kurgusu ve düşüncesi, her zaman önlerinde ve temel gündemleri olmak zorundadır; hep birlikte bizim için de öyle olacağından hiç kuşkumuz yoktur.
Dergilerimizin her sayısını ve yeni kitaplarımızı on sekiz yıl boyunca her zaman heyecanla bekleyen okur ve yazar arkadaşlarımızın, dostlarımızın şahsımıza, düşüncemize ve eylemimize dair besledikleri iyi niyetlerini, yükledikleri anlamı ve umutlarını, büromuza her zaman gelip giderek bize aşıladıkları aşkı ve şevki, devamlı, sık sık arayıp sorarak eleştirileriyle, taktirleriyle bize eğilip bükülmeden ayakta kalma azmi kazandırmalarını hiçbir zaman unutamayacağımızı ve içtenlikle, sizler olmasaydınız bu işler olmazdı, demeyi karşılıklı beslediğimiz ve korumaya çalıştığımız vefa duygumuzun, sorumluluğumuzun ve bilincimizin gereği biliriz; sizlerin de böyle bildiğinizden eminiz.
Bu dostlarımızın ve yol arkadaşlarımızın adlarını burada tek tek anmak istesek, kuşkusuz Hece’nin bir cildini dolduracaktır. (Bu liste, hepinizin de bildiği gibi Hece dergisinin bir cilt hâlinde yayımlanan Dizin’indedir.) Bu mümkün olmasa da biz birbirimizi çok iyi biliyoruz ve bu dostlarımızın adlarını ve emeklerini hiç unutmuyoruz; bundan sonra da unutmayacağız. Hece ve Heceöykü dergileriyle Hece Yayınlarında onların yazılarını ve kitaplarını aynı heyecan ve dostlukla izlemeye devam edeceğiz; geleceğimizin inşası kesintisiz sürecektir.
Kurumsal olarak Hece’de, daha ilk Heceyle, hatta ilk Heceyi de ortaya çıkaran niyet ve düşünceyle birlikte her zaman ‘biz’ düşüncesi ve duygusu, belirleyici bir bilinç ve ‘özne’ olarak var oldu. Eminim ki, bundan sonra da bu ‘özne’ hep varolacak. ‘Biz’ öznesi, hepimizdik, ancak topluca var olabilirdik. ‘Biz’ zamiri içine sığamayacağını düşünenler de oldu elbette ama onlar sonuçta benlikleriyle başbaşa, yalnız kaldılar ve tarih, her zaman için ‘biz’in ‘ben’den daha güçlü, daha büyük ve daha kuşatıcı olduğunu gösterdi, zaten başka türlü de olamazdı.
Bu gücü ve kuşatıcılığı, her iki dergimizin Dizin’lerini birer cilt olarak yayımladığımızda çok daha somut olarak gördük.
İnanıyorum ki bu ‘biz’ zamiri, bundan sonra da sizlerin vefakâr dostlukları ve çabalarıyla daha da güçlenerek ve dayanışma bilinciyle büyüyerek dergilerimizde ve yayınevimizde oldukça etkili bir biçimde sürecektir; sürmelidir!
Değerli yolarkadaşlarımız, bu düşünsel çerçeve içinde on sekiz yıldan beri birlikte olduk ve ne yaptıksa birlikte yaptık. Hiçbir şeyi biz tek başımıza yapmadık, yapamazdık. İki yüz on üç sayısı ve yirmi dokuz özel sayısıyla Hece, altmış dört sayısıyla Heceöykü ve üç yüz otuz kitabıyla Hece Yayınları, bu dostluk dayanışmasının, bilincinin, bu birlikteliğin, yani sizlerin eseridir. Toplam olarak her iki dergimiz seksen beş cild hâlinde, üç yüz otuz kitabımızla birlikte bugün her kütüphânede, ayrı bir kütüphâne olarak yer almakta ve emeği geçen siz dostlarımızı, yine sizin emeğinize yakışır şekilde temsil etmektetir.
Bu aşamada, kurumsal olarak Hece’deki sorumluluklarımı arkadaşlarıma devrederek ayrılmam nedeniyle birlikteliğimiz mekân itibariyle farklılaşsa da düşüncelerimiz, hassasiyetlerimiz ve dostluğumuzun bizlere yüklediği sorumluluk gereği bütün zamanlarda ve bütün mekânlarda devam edecektir.
Bu vesileyle on sekiz yıl boyunca Hece ve Heceöykü dergilerine, Hece Yayınlarına verdiğiniz emekten, sağladığınız her tür katkıdan ve dostluğunuzdan dolayı hepinize teşekkür ederim.
Dostluğumuzun, yolarkadaşlığımızın bundan sonra da daim olması dileğiyle...
Selâm ediyorum...
(01 Eylül 2014)
2.
SONUNCU HECE’M...
Birinci Hece... Yüzüncü Hece... İki yüzüncü Hece, derken... Sonuncu Hece’m...
Yazıyı, hiçbir zaman sadece bir edebiyat ve sanat aracı olarak görmedim.
Benim için yazı, yazmak eylemini tanıdığımdan beri, inandığım manevî bir değer ve insan olarak da varlığımı ifade etmemin yolu oldu.
Hece dergisinin ilk sayısında bunu yazdım. Yüzüncü ve iki yüzüncü sayılarında da yazdım. Elimizdeki bu iki yüz on üçüncü sayısında da yine aynı bilinç ve inançla yazıyorum.
İki yüz on üçüncü sayı, benim Son Hece’m...
Ama inanıyorum ki Hece dergisinin, Heceöykü dergisinin ve Hece Yayınları’nın bundan sonraki sayıları ve kitapları da aynı bilinç ve inançla yıllarca yayımlanmaya devam edecek.
Kurumsal anlamda Hece’nin temeline gönüldaşlarımızla, arkadaşlarımızla birlikte koyduğumuz harç, hamuruna kattığımız maya, bu bilinç ve inançla karıldı ve katıldı. Bu inanç, içinde geleceği taşıyan bir tohum olarak düştü toprağa; yeşermeye, dalları gökyüzünde yükselmeye devam edecek.
Hece ve Heceöykü dergilerinin, Hece Yayınları’nın kişisel ve ticarî bir kurum olarak değil, ezelî ve ebedî bir dava bilinciyle ve bütün arkadaşlarımızın samimi niyetleri ve emekleriyle bugünlere geldiğinin, bu toplu emeğin sorumluluğunu bir emanet olarak taşıdığımın her zaman bilincinde oldum.
Yazar ve okur dostlarımızın kalplerini yanıltmamayı, niyetlerini boşa çıkartmamayı, bugüne dek bir sorumluluk bilinci olarak dikkatle gözetmeye ve taşımaya çalıştım.
On sekiz yılda kurumsal olarak Hece’nin bugünlere ve bu konuma gelişinde, Türkiye’nin hangi köşesinde olurlarsa olsunlar, kendilerine her döndüğümde, kendilerini her aradığımda, koşulları ne olursa olsun beni geri çevirmeden ellerini uzatan, aramızdaki saygı, sevgi bağının, sorumluluk bilincinin gereğini yerine getiren okur/yazar arkadaşlarımızın özverileri temel belirleyen oldu; iki dergisi ve bir yayıneviyle kurumsal olarak Hece, işte bu vefakâr okur/yazar dost ve arkadaşlarımızın eseridir.
Yaratılmış her varlık, bir kader çizgisi üzerinde gelip geçiyor hayatın içinden. Bu çizgi üzerinde bilmediğimiz, ummadığımız, başını ve sonunu gereği kadar anlayamadığımız, değerlendiremediğimiz ama hep hikmetine inandığımız başlangıçlar ve bitişlerle karşılaşıyoruz.
İyilik, güzellik, erdem... gibi değerlerle bir çizgi çekmek, bu çizgiyi derinleştirip büyütmek, çoğu insanın kalbini harekete geçirdiği gibi çoğu insanın da nefsini harekete geçiriyor. Kıvançla katılıp önünü açmak için çaba gösterenlerin yanında, önünü tıkamak isteyenler de oluyor. Elbette bu yeni bir şey değil; Hâbil’le Kâbil’den beri böyle. Hiçbir insanî tecrübe bu genel serüvenin dışında değildir ve her tecrübe iğvâya açıktır. İnsana düşen, bu iğvâyı her zaman bütünüyle önleyemese bile, en azından kendisinin kapılmamasıdır. Biz de arkadaşlarımızla birlikte her zaman, kurumsal olarak Hece’de bunu yapmaya çalıştık. Önemli olan, iyilik, güzellik ve erdem çizgisinin her zaman samimi sürdürücülerinin olmasıdır: Kurumsal olarak Hece de sürecek...
Bize çelişkiymiş gibi görünen bu durumu ne denli anlamak için yorulsak, kendimizi örselesek de kader, ezelî hükmünü yürütüyor ve biz insanoğulları, o çizgi üzerinde bir hâlden diğer bir hâle geçerek yeniden, yeniden yürümeye devam ediyoruz.
Kader, hikmetine inandığım bir biçimde, bugün de bir kez daha hükmünü icra ediyor.
Dergilerimiz ve yayınevimizle birlikte kurumsal olarak Hece’de bugüne dek taşıdığım sorumluluğu arkadaşlarıma devrediyor ve ayrılıyorum.
Bu bilinç ve sorumluluk, bundan sonra arkadaşlarımıza emanettir.
On sekiz yıldan beri bu bilinç, inanç ve güvenle birlikte yürüdüğümüz, hece hece bu yapıyı birlikte kurduğumuz okur/yazar bütün yolarkadaşlarıma, gönüldaşlarıma, gerek kurumsal olarak Hece’ye, gerekse şahsıma olan inançlarından, güvenlerinden, sevgilerinden, saygılarından, her zaman yanıbaşımda hissettiğim dostluklarından ve katkılarından dolayı ayrı ayrı teşekkür ederim.
Her zaman ve her an olduğu gibi kuşkusuz bugün de yeni bir başlangıç ve yeni bir bitiş noktasında olsak da aynı çizgi üzerinde birlikte yürüyüşümüzü sürdüreceğiz.
On sekiz yıldan beri birlikte yürüdüğümüz dostlarımıza selâm ediyorum...
(HECE DERGİ, EYLÜL 2014, SAYI: 213)