Menu
HİKMET NEDİR?
Haberler • HİKMET NEDİR?

HİKMET NEDİR?

Dedim ki: “Allah sana merhamet etsin, kalbinde hakikat, göğsünde hikmetli misaller; aklında hiadeyete götüren deliller bulunan, bunlarla görü bilen, fakat bu durumu diliyle güzelce ifade edemeyen kimsenin bulunduğu halde, makama ne denir? Onu bu hale getiren sebep nedir?”

Dedi ki: “Böyle bir kimsenin doğruya çok yaklaşmış, hikmet yağmurlarının kalbine yağmasına ve orayı diriltmesine çok az kalmış olduğunu ümit ederim.

Onu bu makama ulaştıran hal; sadakat, dünyaya ve lezzetlerine karşı mesafeli davranmak, kalbi ve uzuvları muhafaza etmek, malayani şeyleri terk etmek, dikkatini hakikati anlamak için her zaman toplaması gibi vasıflardır. Bunlar dünyadan uzaklaşmanın (zühdün) neticeleridir. Arıca yakin ruhun da etkisi vardır.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kulun dünyadan uzaklaştığını gördüğünüzde ona yakın olmaya çalışnız; çünkü o hikmet saçmaktadır.” (Müsned-i Ahmed)

“Kul dünyadan uzaklaştığında kendisinde üç haslet meydana çıkar: Arkasında kendisini koruyacak bir aşiret olmadığı halde izzet ve şeref, malı olmadığı halde zenginlik, eğitim almadığı halde ilim.”

Hz. Ömer de ordu komutanına yazdığı mektupta şöyle demiştir: “Allah’a itaat eden kulların sözlerine dikkat edin; çünkü onlarda sadakat halleri tecelli eder”.

Yine ilim ehli bir zat şöyle demişti: “Kul dünyadan uzaklaşıp zühde girdiği zaman Allah ona bir melek vekil kılar, sizler bahçenize nasıl fidan dikiyorsanız melek de onun kalbine hikmet fidanları diker.”

Dedim ki: “Peki bu hikmet onun diline ne zaman gelir? Kalbinde bulduğu hakikatleri diline aktarmasına engel olan şey nedir?”

Dedi ki: “Böyle bir kimse toprağa dikilen ve olgunlaşan, dalları budakları salınan, iyice büyüyen, yaprakları yeşeren, meyveleri bollaşan, fakat bakımı iyi yapılmayan, zamanında meyvesi toplanıp budanmayan bir ağaca benzer. Ne zaman bakımı iyi yapılır ve meyvesi toplanırsa o zaman faydalı olur. İşte bunun gibi, bu adam da hikmetinde muhkem hale gelmemiştir; henüz kendisinden hikmet devşirilecek kıvamda değildir. Ancak iyice muhkem hale gelip gerekli makamlara ulaşınca işte o zaman hikmeti tam olur ve dilinden dökülmeye başlar. Hikmet pınarları kalbinden akıverir. Artık ondan istifade etmek isteyener kolaylıkla istifade edebilirler, hikmet ve ilim alabilirler.”

Dedim ki: “İnsanın hikmette sağlam olmasını sağlayan nedir?”

Dedi ki: “Hikmete yaraşır ahlak bağı olmak, hikmetin ve marifetin gerektirdiği ahlak ve kişiliği sergilemek, kalbi hikmete ihtiyatlı hale getirmek, hikmetin değerini kavramak, onu elde edip toplamak için çaba harcamak, ona ulaşmada istekli olmak, kerametlerini ve saygınlığını muhafaza etkemk, şükrünü her daim eda etmek, hikmete sahip olduğunda tevazuu elden bırakmamak, hükmet halinde iken Allah’a itaat ve huşu halinde olmak, hikmeti önce kendi nefsi için işler hale getirmek, onu çokça müşahede etmek, örneklerini ve ibretli misallerini kalpte çokça tekrarlamak, her daim onu yaymaya çalışmak, onu kendisine uygun bir şekilde arz etmek. İşte bunlar kişinin hikmeti güzelce yayması için kuvvet verecek şeylerdir.

Neticede hikmet insanın kalbine iyice yer ettiği vakit kaynağından beslenerek onun diline akar, onun yağmur bulutları üzerine boşalıverir ve artık o kişi, muvaffak bir şekilde hakka isabet nazarı ile bakar.”

Dedim ki: “Allah sana merhamet etsin, bana öyle şeyer anlattın ki, umarım bunlar kalbime hayat serper, aklımı başıma getirir, mmarifetimi genişletir, irademi artırır, himmetlerimi toplamama yardım eder, ümit ettiğim şeyleri elde etmemi sağlar. Peki, bu durumun niçin ‘hikmet’ olarak adlandırıldığını da söyler misin?”

Dedi ki: “Çünkü o  uhkemdir, hikmet sahibi Allah’tan, halim insanın kalbine muhkem bir şekilde iletilir, onu hidayetin açık delilleri ortaya çıkarır ve muvaffakiyet yoluna irşat ona eşlik eder. Selametin gözetimi ise onu muhafaza eder.”

Dedim ki: “Hikmetin anlamı nedir?”

Dedi ki: “Mükemmel şekilde yapılmış olan şey.”

Dedim ki: “Peki o nedir?”

Dedi ki: “Kendini zaafa uğratacak veya lekeleyecek hiçbir kurusun olmamasıdır.”

Dedim ki: “Allah sana merhamet etsin, biraz daha genişçe anlatır mısın?”

Dedi ki: “Hikmet kendi kendisini anlatır, onu ayrıca tanıtmaya ihtiyaç yoktur.”

Dedim ki: “Peki kendi haliyle o nedir?”

Dedi ki: “Hakikati ortaya koymak, isabet etmektir.”

Dedim ki: “Peki alametleri nelerdir?”

Dedi ki: “Cehaletlerin örtüsünü kaldırıp hakkı beyan etmesi, hidayetin gizli yönlerini ortaya koyması, günahın çirkinliğini göstermesi, basireti artırması, fetaneti genişletmesi, ibadet ve itaat isteğini çoğaltması, yakini pekiştirmesi, kalbin tamahını yok etmesi, hak ile batılı ayırması, kalbi kirlerinden arındırması, klapteki kötü yönleri ortaya koyması ve bunlardan kurtulması için ona delilleri göstermesidir.”

Dedim ki: Hikmetin sahih kaynaktan geldiği nasıl anlaşılır?”

Dedi ki: “Esrarında ilmi bir kanıt, delilleri ortaya koyuşunda isabet ve hakikat, arz edişinde de hidayete sevk eden basiret yoluyla anlaşılır.”

Dedim ki: “Kendisine hakkında soru sorulduğunda, hikmet sahibi kişiyi belli eden alamet nedir?”

Dedi ki: “Cevap verirken sebat üzere olması, hakikati açık ve net kanıtlarla ifade etmesi ve isabetli cevaplar vermesidir.”

Dedim ki: “Hikmetin kalpte hakim olduğunu, onun ifade edilişinde ve kavrayışında isabet edildiğini gösteren alamet nedir?”

Dedi ki: “Hikmetli sözler hedefi vuran oklar gibi ağızdan çıkar ve dinleyenlerin kalpleri o sözlere itaat eder; iman eder. İtiraz edenlerin vehimleri yetersiz kalır; çünkü deliller kalplerine apaçık görünür, artık kanıtları apaçık gördükleri için itiraza yer bulamazlar.”

Dedim ki: “Başka hangi belirtileri vardır?”

Dedi ki: “Kalpleri gafletten uyandırır, evhamları dağıtır, kendisinden istifade etme gayretini artırır, ölmüş kalplere hayat serper. Nitekim Hz. Lokman evladına şöyle nasihat vermiştir: ‘Evladım! Hikmet ehli insanların meclislerine katıl, dizlerinin dibine sokul; çünkü Yüce Allah, ölü toprağı yağmurla dirilttiği gibi ölü olan kalpleri hikmetle diriltir.”

HARİS EL-MUHASİBİ (ö.857), TEVBENİN İLK ADIMI, ÇEV.: MUHAMMED COŞKUN, İLKHARF YAYINLARI, İSTANBUL 2012)