Menu
BÜYÜYENAY ÜZERİNE MUSTAFA KİRENCİ İLE SÖYLEŞİ
Haberler • BÜYÜYENAY ÜZERİNE MUSTAFA KİRENCİ İLE SÖYLEŞİ

BÜYÜYENAY ÜZERİNE MUSTAFA KİRENCİ İLE SÖYLEŞİ

Kitaba borcumuzu ödemeye çalışıyoruz

Büyüyenay Yayınları Yayın Yönetmeni Mustafa Kirenci, 'Büyük bir insanlık birikimine sahip olarak doğmamızı sağlayan kitaba ve onun oluşturduğu kültürel evrene borçluyuz, borcumuzu ödemeye çalışıyoruz' diyor.

İnternet sitenizde 'Ve Büyüyenay dedik adımıza. Bir dua gibi…' diyorsunuz. Neden Büyüyenay?

Gelenek, güneşi hakikatin sembolü olarak kabul eder. Ay ise hakikati yansıtan, güneşten aldığı ışıkla geceyi aydınlatandır. Ay bütün halleriyle hakikate hizmet eden, bıkmadan usanmadan hakikati yansıtan, güzelliğini karanlığa sunan, hangi hal ve büyüklükte olursa olsun bu görevinden ödün vermeyen, görevine bütün varlığını adamış bir varlık. İnsan ve onun eserlerinin, çabalarının da öyle olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yüzden ay iyi bir örnek. Ayrıca her hakiki eserin aynı ay gibi, hakikatten bir ışığı, karanlıkları dağıtan bir ışığı kendinde barındırdığına inanıyoruz. Bir de her faaliyet büyümek, gelişmek ister. Bunu da düşünerek büyüsün, gelişsin anlamında temenni ve dua gibi Büyüyenay dedik. İstiyoruz ki çıkaracağımız eserleri onun halesi kuşatsın… Çıkaracağımız eserlere ondan bir iz düşsün, vereceği bilinçle zihinlere ışık düşürsün, hikmetlerle gönülleri aydınlatsın. Karanlığı gülümsemeye, ümitsizliği ümide, yalnızlığı dostluğa dönüştürsün, ay gibi karanlıklara ışık salsın istiyoruz.

KİTABIN KENDİSİ BİR İDEAL

Kitaba çok ilgi gösterilmeyen, kitabı basmak kadar dağıtmanın da meşakkatli olduğu ülkede yaşıyoruz. Korsan kitaplar da cabası. Bu tabloya hangi ideallerle katıldınız?

Bizzat kitabın kendisi bizim için bir ideal. İbn Haldun'un tesbit ettiği gibi diğer varlıklarda olmayıp da insanda olan tek bir özellik var. O da yazı. Her varlık bir şeyler söyler ama, yalnızca insanoğlu düşünerek ve düşündüklerini yazıya dökerek kendi tarihini yazmış, kendisini kalıcı hale getirmiş bir varlıktır. İnsanlığın ortak tecrübeleri yazıyla zaptedildiği için biz doğar doğmaz sıfırdan başlamıyoruz. Büyük bir insanlık birikimine sahip olarak doğuyoruz. Bunu da sağlayan şey kitap. Bu yüzden başlangıçta her insan kitaba ve onun oluşturduğu kültürel evrene borçlu olarak doğuyor. Onu yayımlayarak bu borcu ödemeye çalışıyoruz.

Söylediğiniz gibi yayıncılık sorunları olan gerçekten zorlu bir iş. Üretmek, kitabı yapılabildiği kadar iyi bir şekilde yayımlamak yetmiyor. Dağıtım, korsan ve ilgisizlik yayımcıların önünde aşılması gereken barikatlar olarak duruyorlar. Nitelikli eserlerin bu zorlukları aşacağına inancımı korumak istiyorum.

ÇAĞDAŞ METİNLER DE OLACAK

Yayınladığınız ilk kitaplar ilim ve kültür hayatımızın seçkin eserlerindendi. Yayın çizginizi nasıl sürdürmeyi planlıyorsunuz?



Amacımız, kültürümüzü meydana getiren, biz biz yapan ve bize yeni dünyalar vadeden, fakat çeşitli sebeplerle günışığına çıkmamış eserleri Büyüyenay yaşadıkça yayınlamaya devam etmek. Yayın çizgimizi ve perspektifimizi daha da genişleterek, Doğu'dan ve Batı'dan çağdaş metinler de hedeflerimizin içinde. Şimdiye kadar yayınlamış olduğumuz klasik eserler, her ne kadar dilleri günümüze hitap etmese de ruhlarıyla, insanı algılayışıyla ve anlayış olarak günümüz insanına çok şey söyleyeceğine inandığımız metinlerdi. Bunların çoğu unutturuldular, itilip kakıldılar ve çağdışı kabul edildiler.

Biz klasik metinlerde insanın unutulan, iptal edilen ya da görmezden gelinen bu en önemli yönünün büyük bir inançla dile geldiğini görüyoruz. Bu metinlerde insan ne bir 'sayı'dır, ne 'şuuraltı' ne 'üretimin bir parçası' ne 'tüketici' ne 'evrene fırlatılmış' ne de 'yalnızlığa mahkum' bir varlıktır. Modern zamanların en ciddi eleştiri metinleri bile insanı 'olumsuzlayarak' tanımlamaya ve tanıtmaya çalışıyor. Oysa kadim kültür insana sonsuz bir güven, inanç duyar. Bu yüzden, medeniyet binamızı kuran eserler, inanç ve değerler dünyasından aldığı sonsuz bir güvenle üstün bir varlık sevgisi, iyileştirici düşünceler ortaya koydular. Bu yüzden yaygın bir şekilde klasik olarak tanımlanan bu eserlerin zihin ve ruh dünyamızı beslemelerini ve iyi anlaşılmalarını istiyoruz.

AYIRICI VASFIMIZ NİTELİK

Kitaplarınızın içeriği kadar hazırlanış sürecine verilen emek de takdir edildi okurlar tarafından. Bunu olması gereken mi, yoksa diğer yayınevlerinden ayırıcı bir özellik olarak mı görüyorsunuz?

Büyüyenay yapmak istediklerinin ancak ilk örneklerini verebildi. Eserlerimize teknik olarak mizanpaj, baskı ve tasarım olarak özen gösteriyoruz. Fakat bu dikkatimize rağmen yapmak istediklerimizi, düşündüklerimizi gerçekleştirebilmiş değiliz. Kitaplar bizi bu yönüyle de eğitmeye devam edecek. Bir yanıyla da yayımcılık bitmek bilmeyen bir arayış. Hem tasarım olarak hem de içerik olarak. Biz de arayışımızı kitaba yaraşır şekilde sürdürmeyi ve ayırıcı vasfımızın nitelik olmasını istiyoruz. Bu bizim çok önem verdiğimiz bir 'olması gerekenimiz'. Kitap bütün aşamaları ve unsurları ile insanın güzele olan hasretinin bir ifadesi, ve buna layık bir varlık. Gezegenimizin en önemli değerlerinden biri. Bizim kitap hakkındaki çabamız yapabildiğimiz kadarıyla bu nimete şükretmek gibi.



Önümüzdeki günlerde Büyüyenay Yayınları'ndan neler okuyacağız?

Öncelikle baskı aşamasına gelmiş eserlerimiz var. Bunlardan ilki, kendisinden sonra yazılan felsefî ahlâk kitapları için bir 'ilk örnek eser' olma özelliğine sahip İbnMiskeveyh'den 'Tehzîbu'l Ahlâk (Ahlâk Eğitimi)'. Diğerleri Genceli Nizamî'den 'Heft Peyker', Ahmed Refik'ten 'Âlimler ve Sanatkârlar', Peygamberimizin çocukluğu ve gençliğini anlatan H. Rahmi Yananlı'nın kaleme aldığı 'Varlığın Sevinci', Muhammed Nûrû'l Arabî'nin 'Risaleler'i. Seri olarak yayınlamaya devam edeceğimiz siyasetnâme türü eserlerin dördüncüsü olarak Şeyzerî'den Siyasetü'l-Mülûk, beşincisi olarak da Şeyhoğlu Mustafa'nın Kenzü'l-Kübera'sı var. Lâmi'î Çelebi'den Salâmân ve Absâl', Âlim Kahraman'ın kaleme aldığı kronolojik bir Yahya Kemal biyografisi olan 'Büyük Göçmen Kuş' önümüzdeki günlerde yayınlayacağımız eserlerden bazıları. Bir de üzerinde çalışılan ve yılın ikinci yarısından itibaren okuyucu ile buluşturmayı planladığımız bizim de heyecanla beklediğimiz eserler var.

(YENİ ŞAFAK KİTAP, 13.02.2013)

EMETİ

1978 yılında Eskişehir’de doğdu. Üniversite eğitimimi Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde tamamladı. Yeni Şafak gazetesinin kültür servisi, kitap ve pazar eklerinde muhabirlik yaptı. Uzun süre Pazar Eki’nin editörlüğünü üstlendi. Yeni Şafak gündem sayfalarında editörlük yaptı. Yeni Şafak gazetesi için “Biraz Muhabbet” başlığı altında haftalık röportajlar kaleme aldı. Bu röportajları “Zamanın Tanıkları” ve “Türkiye’de Din Algısı” isimleriyle kitaplaştı. 2016-2019 yılları arasında Gerçek Hayat dergisinin yayın koordinatörlüğünü yürüttü. Şu an TRT Haber kanalında görev yapıyor.

Daha fazla görüntüle