Menu
YÂRİN ŞARKISI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • YÂRİN ŞARKISI

YÂRİN ŞARKISI

İki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.

Allah’ım sana dalgaların üstündeki köpüğün beyaz coşkunluğunda yaşayan bir damlanın denize olan aşkıyla yalvarıyorum. Duamı, damlanın denize olan yakınlığıyla kabul et ve söylettiğin sözlerde ortaya çıkan “ben” ve “sen”leri, damlanın denizden ayrılığı kadar ayrı kabul et. Bana iki denizin ayrıldığı yerde Hızır’ın Musa’nın kulağına fısıldadıklarını fısılda.

Ölüyken Musa’nın elinden dirilip hakikat denizine düşen balık yap beni. Ama denizde yüzen balık da olsam, bana kendimi, denizi ve denizin dışındaki hayâli bildir. İkiliğin ve birliğin hikmetini öğret.

Allah’ım!

Seni çok seviyorum Allah’ım. Rahman ve Rahim isminin şaşkınlığında ayrı, Vedud ve Hakîm oluşunun coşkusunda ayrı seviyorum. Kur’anı ve insanı öğretişini seviyorum. Yıldız’a ve ağaca secde ettirişini seviyorum. İnsanı bir damla sudan yaratmanı ve onun kibirlenen çocuksuluğunu eğitmeni seviyorum. Denizin dibinde inci ve mercan yaratmanı ve hazineni fakirliğine şükredenlere verişini seviyorum. Her şeyin fani oluşunu ve sadece senin “vech-i kerîminin “ bâki kalışını seviyorum.O bakilikteki hiçliği ve o hiçlikteki varlığı seviyorum.

Göklerin ve yerin rabbi oluşunu,letafet ışığıyla kesafet gölgesini yaratışını ve o gölge oyununda her an bir yaratışta olmanla varlık alemini rengarenk ve çeşitli kılışını seviyorum. Her varlığa mührünü koyan tek Sultan oluşunu ve seni andığımız her sıfattan âli ve hâli oluşunu seviyorum. Vicdanın cehennemini de ve yine vicdanın cennetini de yaşamayı anlayanlar için bir örnek kılışını seviyorum. Cennetin kapısında da cehennemin kapısında da hem korku hem ümit yazışını seviyorum. İyiliğin karşılığında ancak iyilik yaratmanı, var etme iyiliğine ebediyet verme iyiliğinle karşılık vermeni ve ahdi verenin de tutanın da sen olmasını seviyorum.Kural koyuculuğunu ve o kurala uyuşunu seviyorum. Kendini kayıt altına almanı ama yine de kayıtlardan münezzeh olmanı seviyorum.

El-Adl olarak ayrı, “Allah” olarak bir başka seviyorum. Her yüzünü ayrı ayrı seviyorum. Ve biliyorum ki, isimlerin sonsuzdur ve sen isimlendirilmekten münezzehsin. Senin iki elini de seviyorum. Doğunun ve batının rabbi oluşunu seviyorum. İki denizi de yaratmanı ve sadece onların “aynı”lıktaki “gayrı”lığını anlayalım diye aralarına ince bir perde koymanı seviyorum.

Geceyi ve gündüzü, sıcağı ve soğuğu, açığı ve gizliyi, ruhu ve nefsi, rabbi ve kulu var etmeni ayrı ayrı seviyorum.Ve elbette karanlığa beyazlığın karıştığı şafak vaktini, ve ılık suyu, ve remizlerin açık ederken gizlediğini, ve kabukları kırılan çıplak bir nefsin ruhâniliğini ve Enel’Hak’ın birliğini bir başka seviyorum.

İshak’ın ve İsmailin sahibi oluşunu seviyorum.Ama İbrahim’in sahibi oluşunu bir başka seviyorum.Musa’ya Harun’u, Muhammed’e Ali’yi bahşetmeni seviyorum.Meryem’e ve Fatıma’ye “Betül” demeni seviyorum.Onları bir ve ayrı kılışını seviyorum.Vahyin sesini ve İsa’yı seviyorum.Başlangıçta var olanı sonda da varedişini, başla sonu bir kılışını seviyorum.Kareler ve üçgenleri yaratışını seviyorum.Ama daireler yaratışını bir başka seviyorum. Sayıları ve Harfleri yaratmanı seviyorum .Ama “bir”i ve “Be”nin altındaki noktayı sonsuzluk kadar seviyorum.


Hasan’ın ve Hüseyin’in sahibi oluşunu seviyorum. Ali’nin sahibi oluşunu bir başka seviyorum. Ali’nin ve Fatıma’nın sahibi oluşunu seviyorum. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah oluşunu bir başka seviyorum.

Her arınmışın kalbinde bir kuyu açışını ve o kuyulardan çıkan suları Hacer’in ağladığı yerde zemzeme çevirmeni seviyorum. Asrı ve zamanı yaratmanı, ve yeryüzünün evlatlarının aynı kaderi farklı okuyuşlarla öğrenmelerini sağlayan hikmetinin zenginliğini seviyorum.

Sâra’yı ve Hacer’i ayrı ayrı seviyorum. Hacer Sâra’ya dönüştüğünde ve Sâra Hacer’e dönüştüğünde yeni bir şey öğretmeni seviyorum.

Ortadoğuda Sâra için seçtiğin kaderi, Rama’da Hanna’ya yaşatmanı seviyorum. Ve bu kez Sâra’yı bir başka hikayede Hanna kılmanı ve Hanna’yı Hacer’e çevirmeni seviyorum. Tevratı ayrı seviyorum, İncili ayrı seviyorum. Kur’an’ı bir başka seviyorum.

Arşa istiva etmeni seviyorum, hiçbir şeye benzemekten münezzeh oluşunu ayrı seviyorum. Tenzih edenlerle ayrı; teşbih edenlerle ayrı seviyorum seni; teşbih ederken tenzihte bulunan, tenzih ederken teşbihte bulunanlarla bir başka seviyorum. Seni kıbleye dönüp namaz kılanların secdesinde ayrı, kıblede durup tavaf edenlerin tavaf edişiyle ayrı seviyorum. Seni yürümemde, oturmamda, eğilmemde, kalkışımda ve alnım toprağa değdiğinde ayrı ayrı seviyorum. Hareket edişimde ve duruşumda seviyorum. Senden gafil olduğumda da, kalbimin yüzünü sana çevirdiğimde de aslında hep bana bakıyor oluşunu seviyorum. Ve senden başkasıyla olduğumu sandığımda aslında hep seninle oluşumu seviyorum. Benden yüz çevirmemeni seviyorum. Benim katımda var olan ayrılığın senin katında yok olmasını seviyorum.

Zamanı yarattığın gibi zamansızlığı, mekanı yarattığın gibi lâmekanı yaratışını da seviyorum.

Sonsuzluğundan şaşkınlığa düşen bir çocuğun sukût edişiyle seviyorum seni. Sensizlikten feryat eden bir adamın haykırışıyla seviyorum. En günahkarın tevbesiyle ve en arınmışın duasıyla seviyorum seni. Şerrin içindeki hayırla, ve hayırın içindeki hayırla seviyorum seni.

Kalabalıkta ve yalnızlıkta seviyorum seni. Seni gözlerin görmediği akılların tasavvur edemediği ve kalplerin nasıl seveceğini bilemeyeceği zatınla seviyorum. Sana her seni seviyorum deyişimin; küçük bir su tasının cahilce şaşkınlığıyla haddini aşıp kabını çatlatarak taşması olduğunu bana hatırlatırken seviyorum seni. Seni cahilliğimle seviyorum. Bilmeyişin içinde seviyorum Senin Bilinmezliğini.Seni unuttuğum zamanlarda benden yüz çevirmeyen engin rahmetinle seviyorum. Bağışlayan ve esirgeyen oluşunla seviyorum, cömertliğin ve kusurları örtücülüğünle seviyorum.

Allahım!

Kemâlatınla seviyorum seni. Noksanlığı yaratışındaki hikmetinle seviyorum. Çirkini güzel, güzeli çirkin yapışını seviyorum. Sonsuzluğunun, bir aşığın gözlerindeki peçeden bakışını seviyorum. Şefkatinin bir bebeği emzirişini seviyorum. Seni şarkılarıyla çağıran adamın sâfiyetini, göğün hicabını kaldırarak dinleyişini seviyorum. Annemden daha çok şefkatli oluşunu seviyorum. Babamdan daha çok koruyup gözetişini seviyorum. Ümmiî de ilim yaratmanı, âlimde cehalet kılmanı seviyorum. Âlimi varis kılmanı, cahili mahrum bırakmanı seviyorum. Âlimi ve ilmi, malumda bir edişini seviyorum. Ben seni duyamasam da beni duymanı seviyorum.”Bilselerdi yapmazlardı” diyen peygambere bu sözleri söyletişini seviyorum. Arıya ilham etmeni seviyorum, yolu şaşıran nefislere meleklerinle fısıldayışını seviyorum. Şaşkınlığa düşenlerin şaşkınlığını arttırışını seviyorum.

Toprağa bir tohum atışını, o tohumu toprağın rahminde güneşinin sevgisiyle büyütmeni, çatlayan tohumun filizlenişini, o filize köklere tutunarak damarlar bahşetmeni, sonra onun yeşerip bir ağaç oluşunu, o ağaçta yapraklar yaratmanı ve gün gelip yaprakları sarardığında, her bir ağaçtan her sararan yaprağın senin iraden olmadan yere düşemeyişini seviyorum.

Aşkı yaratışını seviyorum, Yusuf’un nefsinin meyledişini, Züleyha’nın sevişini ve yine de yüzçevirişi seviyorum. Adem’in günahını ve Yahya’nın saffetini seviyorum.

Aşkı ve aşıkları yaratmanı seviyorum. Her yüze kendinden bir nişane koymanı, gözleri ay gibi birbirine tutulanların her sevdiklerinde habersizce sana aşık olmalarını seviyorum.Uykudan uyananların önce kendine sonra sana sonra “bir” ve “mutlak” olan güzelliğe aşık olmalarını seviyorum.Günahı ve sevabı yaratmanı seviyorum.Hatayı ve tevbeyi yaratmanı seviyorum.Günahtan da sevaptan da yüz çevirenleri yaratmanı seviyorum.

Kötülüğün ve iyiliğin boyası altında varlığın asıl rengini yaratışını seviyorum

Küçük bir çocuğun aklını; Senin adını anarken sonsuzluk kavramıyla karşılaştırıp hayrete düşürmeni seviyorum. Küçük bir çocuğun gözlerinin, sadece başını kaldırdığında, bu küçük dünyadan kainata bakabilmesini sağlayan üstü açık bir gök yapmanı seviyorum. Herkesin unuttuğu dağ başlarında rüzgarla titreyen nazenin bir çiçeğin her ürperişinden haberdar oluşunu seviyorum. Kalabalıklarda kaybolan insanların attığı her adımda onlarla birlikte adım atışını seviyorum.

Her gizlilikte bir açıklık, her açıklıkta bir gizlilik yaratmanı seviyorum..Zahirken batın batınken zahir oluşundaki büyüyü seviyorum.Gündüzleri bir masalın derinliğinde gezinişimiz, geceleri gerçekliğin örtüsünü kaldırıp uyandırılışımız yapışını seviyorum. Rüyayı gerçek, gerçeği rüya içine saklayan hikmetini seviyorum. Bir görünüp bir kaybolmanı, ama ne güneş ne ay olmanı, hiç batmayıp içimize “beni bul” diyen bir ses koymanı seviyorum. Bir oyun ve oyalamaca yaratmanı, oyunun kurgusundaki dehayı, oyalamacanın hem aldatan hem öğreten cefasını seviyorum. Bir kanaviçe nakışı gibi kaderi örüşünü seviyorum. İğnenin deldiği ilk nakışın bir güle mi, bir sümbüle mi dönüşeceğini bildirmeyişini seviyorum. Kalbimize değen nakışlarının canımızı yakışını, acizliğimizi ve kalbimizde bir gül açtırdığındaki sevincimizi seviyorum.

İmtahanın içindeki sefayı seviyorum.Derdin içindeki dermanı seviyorum.

Önce beni yaratmanı, sonra onu eşiyle yani “sen”le muhatap kılmanı, sonra bu “ben” ve “sen” leri “bir” kılmanı seviyorum. “Bir” olmayı başaranlara nesiller ve ürünler bahşetmeni ve onların hayırlarını bâki kılmanı seviyorum.

Seni bildiğim her isminle ve sıfatınla ve bilmediklerimle seviyorum. Seni ilmimle ve cahilliğimle seviyorum. Seni içimdeki uluhiyetinle ve kainatın rabbi olarak seviyorum.Ve seni rabb-i hass oluşunla ayrı, küllün rabbi oluşunla ayrı seviyorum.

Seni ruhumun ve nefsimin sevişiyle seviyorum. Aklımın uçuşu ve kalbimin kanatlarıyla seviyorum Seni mecazınla ve hakikatınla seviyorum. Seni tecelli ettiğinde tecellilerinle ve etmediğinde ondan öte olanla seviyorum.

Ve... Kalbi adınla rikkate gelenlerin hürmetine, şahit ol ki, tüm bu ayrı ayrı sevişlerimi cem ediyor ve “HÛ” diyorum. “Hû”diyor , “Hüve” diyor ve cahil ama samimi, günahkar ama nâdim bir dilencinin sevgisiyle sana yalvarıyorum: Seni senin kendini bilişinle ve sevişinle sevmek istiyorum.” Ben”i cem et.Ve kendini kendi lütfunla tavaf et.

“Tebarek’smü Rabbike Zi’l Celâli Ve’l İkrâm”.
“ Ve ademoğlu çocuk oldu ve yok oldu ve varoldu. Sonrası tefsiriydi ” Hanna Elkana.

Diğer Yazıları