“Dünya ışığı, cennet ışığı, âhiret bahçesi, ruh şafağı için bir gecedir, karanlıktır. Âhiret de, cennet de dünyaya batmış dünya boyasına boyanmış kişiye bir şey söylemez.” ifadesiyle, İlahi olana kalbini kapatmış insanın ruh halini anlatır Sezai Karakoç Yitik Cennet’te. Âhiret yurdundan onun mühürlü kalbine esintiler, muştulu çağrılar gelmez. Şah damarından daha yakın Olana olan uzaklık, teslim makamından, inkâr makamına taşır kulu. Geçici ve süfli olana olan tutkun bağlılık insanlığı tükenişe taşırken aynı zamanda albenili hayatın kulu ve kölesi olma noktasında tavizsiz görevler üslenir. Dar bir dünyada, kölelikler, para, mevki hırsı peşini bırakmaz.
Uyanık bir bilinç haliyle Rabbine yönelen kul, cennet sürgünü olduğunu bilerek adımlar dünya yolculuğunu. Dünya gurbetinde yaşarken sürgünlere uğrar. İlahi öğretiyi yaşam damarlarına içirirken, kendinden sürgünler yaşar. Bilir ki terk ettikleriyle, bıraktıklarıyla, özlemleriyle, arzularıyla yürüdüğü dünya yolculuğunda, şah damarından daha yakın Olana sunulacak sadece arınmış bir kalbi, teslim, şükür, dua makamındaki anları vardır.
Sorgulama ve yargılama günlerine doğru yürürken, düşmeler, tökezlemeler, bocalamalar peşini bırakmaz. Kıyamete kurulu saatler gelecektir. Hakikate karşı hep çocuk yüzümüzle yürürüz. “Ey zindanda bir gece geçirmemiş dost, güneşe doğru çılgın koşuyu yapacak çocuk olabilir misin?” diye uyarır bilge yazar. Sonsuzluk aşısı yapan rüzgârlara çocuk masumluğunda koşular yaparız hep.
“O (ki) kullarından dilediğine: (bütün insanları) uyarın ki, Benden başka tanrı yok, öyleyse Bana karşı kendinizi uyanık bir bilinç ve duyarlılık içinde tutun! Buyruğunu ulaştırmaları için melekleri vahiyle indirir.” (Nahl-2) diye buyurur Yüce Kitap’ta Rabbimiz.
‘Uyanık bir bilinç ve duyarlılık’ hali insanlığı kurtuluşa, takvaya, erdeme ve onurlu bir yaşantıya götürecektir. Her çağa seslenişler gönderen, her çağa dirilişler sağaltan, ölmeyen bir özle daima diri olan bir misyonu vardır, Mutlak Gerçeğin.
İçsel mahkemelerimizin, yüzleşmelerimizin, sorgulamalarımızın sonunda Ruzi Mahşer’deki büyük toplantıya taşırız yorgun yüreklerimizi. Dünya duraklarında provalar yaşarız, düşeriz, kalkarız ama hep teslim ve şükür makamında secdeler yaparız. Herkesin en önce gördüğü, bizi biz yapan, âhirette de bizi tanınmış kılacak olan alnımızı aciz ve çaresiz bir halde teslimiyet secdelerine vururuz.
Karşımıza çıkan her hayat sorusunu, hesaplı günlerde yaşadığımız şuurla cevaplamalı. Rabbimizle olan rabıtamızı her zaman teslimiyet makamında, şuurlu ve uyanık bir bilinç halinde yaşamamız gerekir. Bu bilinç hali bizi inanmanın aşkın hazzına taşıyacak ve sonsuz aşılar yapacaktır ruh dünyamıza. Hayata, ölüme, ötelere hükmeden yüce Rabbimize adım alırken, hayra ve güzelliklere, hikmete yolculuğa çıkarız. Uyanık bilinç haliyle çıkılan bu hikmet yolculuğunda iradesiz, adeta sürüklenen bir hal ile anlamsız devingenliklerin içinde bunalmış insanlığımızdan arınırız. Gelişigüzel, sorgusuz sualsiz, haz okyanuslarında, geçici dünyanın boyasına bulanmış hayatlardan adım alırız.
Ahlaklı, erdemli, onurlu bir hayat yürüyüşü artık bizim yazgımız, kaderimizdir. Manevi ve ahlaki tercihlerimiz bizim hayat düsturumuz olur. İyilik merdivenlerinden çıkarken, kötülüğün hazza boyanmış yalancı, öğüten aşağılara taşıyan durakları bize çok uzaktır.
Gözlerden perdelerin kalktığı gün Rabbim seslenir: “(Ve O gün ona:) Şimdi oku sicilini! (denecek). (Çünkü) Bugün kendi hesabını kendin çıkaracak durumdasın!” ( İsra-14) Bu seslenişe ancak, uyanık bir bilinçle teslim olanlar alnı ak yürüyecektir. Rabbim bizlere uyanık bir bilinçle inanmayı ve yaşamayı nasıp etsin...
(1 Haziran 2011 / Temmuz-Ağustos 2011/Kur’ani Hayat)
1971 Reşadiye Tokat doğumlu yazar Lise ve Üniversiteyi İstanbul’da bitirdi . Kısa süre muhabirlik ve öğretmenlik yaptı. Bağcılar ve Bahçelievler Kültür Mdlüklerinde görev aldı . Pamuk Şekeri Çocuk Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Edebistan Sitesi’nin söyleşi editörlüğünü bir süre sürdüren yazar İstanbul Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu.