İlk belirtilerini Milli Edebiyat Dönemi’nde gördüğümüz “Anadolu” temasının, gerçek anlamda hayat bulduğu şair Yavuz Bülent Bâkiler olmuştur.Bâkiler “Dertlerden kurtulursun / Gezsen Anadolu’yu.” Diyen Milli Edebiyat akımı şairlerinin aksine;
Anadolu Anadolu, ah Anadolu!...
Bir yanında güzellik,incelik ve nur
Bir yanında, bin yıldan beri süregelen
Toz-toprak tezek,çamur…”
Diyerek,Anadolu’nun saf güzelliğinin dertlerle örülü olduğunu dile getirmiştir.Anadolu’yu ve Anadolu insanını görmek istediği veya tahayyül ettiği gibi değil, olduğu gibi anlatmış ve sevmiştir. “Misilsiz merhamet”i gördüğü Anadolu insanında “Hain,cahil,asabî / Taş devrini yaşayan bir kaba kuvvet.” gördüğünü de söyleyebilme yürekliliğini gösterebilmiştir.Şair, bütün buları söylerken yetiştiği toprakların bütün sıkıntılarını benliğinde toplamış ve çıkar yol arayışına düşmüştür.Bakiler Anadolu isimli şiirinde de baştan sona “Türkiye’m,Anayurdum,Sebebim,Çarem” dediği toprakların dertlerini haykırmakta:
Ben Anadoluyum…(1)
Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç…
Şükrederek, kalktığım sofralarımda
Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.
Hastalarım ölüm yataklarında
Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç.
Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,
Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç…
Devlet denince hep vergi geldi aklıma
Jandarma deyince kırbaç…
En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti
Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç.
Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında
Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç…
Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara
Barışta düştü üstüme gölge gölge haç…
Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ
Alın terine muhtaç…
Ben Anadoluyum, acılı, mahzun;
Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç…
Şairin kişiliğinde karşımıza çıkan Anadolu insanı, vefakar ve sağ duyuludur.Aç kalır, zora düşer ama yakınmaz. “Soğan ekmek” şükretmesi için yeterli sebebi teşkil etmektedir.Doktor yüzü görmez.Bu zor hayat şartları altında devletin vatandaşlarında bıraktığı intiba ise dikkate şayan görünmektedir. “Vergi ve kırbaç.” Şiirin devamında acı bir “anlamışlık” duygusu kendini gösteriyor. En gümrah ırmaklarına hasret kalan kıraç topraklarının çilesini anlatıyor bizlere.Ve şiirin sonunu, hazin bir Türkiye gerçeğine değinerek getiriyor Bâkiler.Hiç bir karşılık beklemeden dövüştüğü gaza meydanlarından alnının akıyla çıkıyor fakat savaşta çiğnetmediği “Hilal”in üstüne haç gölgeleri düşüyor barışta.Ve alın terine muhtaç köylerin,kasabaların acılı,mahzun manzarasıyla baş başa bırakıyor okurlarını.Bâkiler’in şiirlerinde karşılaştığımız bu gerçekçi tutumu Marksist toplumculardan belirgin hatlarla ayıran, milli duygularının merkezine, manevi duyarlılığını koymasıdır.(2) “Yeniden Fethetmek Anadolu’yu” isimli şiirinden de anladığımız üzere Anadolu’nun kurtuluşunu taze bir aşkta aramaktadır şair.Anadolu insanını can sıkıntısından(3) tutup çekmek için Yunus Emre gibi atsız pusatsız aşk erleri olsun istemektedir.
Okuduklarımız bize Yavuz Bülent Bâkiler’in şiirde içeriğe verdiği önemi, şekle de taşımış olduğunu gösteriyor.Heceye bağlı olmamasına rağmen mısralarının bünyesinde barındırdığı şiirsellik, okuyanın dudaklarında zarif tat bırakıyor. Kelimelerini tamamen yaşadığı toprakların zengin kaynaklarından besleyerek filizlendiriyor.Bu da şairin okurları tarafından kabul görmesi(4) anlamına geliyor ki bu birçok şairimizin sıkıntı çektiği bir noktadır.Duygularını usta bir dil işçiliğiyle bütünleştiren Bâkiler kalemini,kelamını bağrı yanık Anadolu insanının çilesine adıyor.
Özet olarak Yavuz Bülent’in mısralarında Anadolu’yu iyisiyle kötüsüyle (fakat yoğun bir sevgi harmanıyla yoğrulmuş) görüyoruz.Şair gönlünün telaşını dindiren huzur asırlardır kaybettiğimiz benliğimizin ne olduğunu sizce de hatırlatmıyor mu?(5)
(1)Yavuz Bülent Bâkiler – Harman, Sayfa 41 / 10. Baskı 2008 / Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
(2) Yeniden inanmak Yaradan’a huzurla
En son elçisini şahdamar bilmek
Bir Hun türküsüyle, Selçuklu yüreğiyle
Yeniden Türklüğe eğilmek.
Yeniden cemre gibi düşmek toprağa
Yeniden haram etmek gece gündüz uykuyu
Yunus Emre gibi atsız pusatsız
Yeniden fethetmek Anadolu’yu.
Yavuz Bülent Bâkiler – Harman
Sayfa 52 / 10. Baskı 2008 / Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
(3) Schopenhauer – Okumak – Yazmak Ve Yaşamak Üzerine
Sayfa 13 / Baskı 2007 Şûle Yayınları
Sıradan insanlar sadece zamanlarını nasıl harcayacaklarını düşünürler; herhangi bir yeteneğe sahip insan zamanını nasıl kullanacağıyla meşgul olur.Sınırlı akla sahip insanların can sıkıntısına meyyal olmalarının nedeni akıllarını iradenin sevkedici gücünü harekete geçirmekten başka bir şey için kullanmamalarıdır: ve iradeyi harekete geçirecek özel bir şey olmadığında, atalet halinde kalır ve akılları tatil eder,Çünkü irade gibi o da,sahneye koyacağı harici bir şeye ihtiyaç duyar.Sonuç bir insanın sahip olduğu güç her ne ise onun korkunç bir durgunluğu tek kelimeyle can sıkıntısıdır.
(4) İsmet Özel – Şiir Okuma Kılavuzu
Sayfa 11 / 9.Baskı 2006 Şûle Yayınları
Şiir okuyucusu şairin gösterdiği inceliği kendisine gösterilmiş bir saygı kabul eder, önemli bulduğu şairdeki özensizliği kendine yönelmiş bir hakaret sayardı.Ben şiiri böylesi bir ortamda tanıdım.
(5) Yavuz Bülent Bâkiler – Harman
Sayfa 36 / 10. Baskı 2008 / Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
Ezanlar yükselir sonra minarelerden
Bütün camilerde sabır, el-pençe divan durur.
Secdeye varır alınlar, Kur’ân okunur
Durulan ben olurum.