Büyük bir trajedinin nihayetini ellerini ovuşturarak bekleyen sanatçının gözlerindeki kan: İşte günümüz sanatının gerçeği kavrayışı budur.
Sanatın ham maddesi şüphesiz gerçeklik. Her sanatçı bu gerçekliğe müdahale ederek onu yeniden şekillendirir. Elimizde avucumuzda zavallı bir kavram olarak kalan gerçeklik, onun altında ezilen sanatkârlar tarafından bugün yeniden yorumlanıyor. İnsanlık tarihi boyunca insanların kendini var etme yollarından biri olan savaşa sanatkârlar hep muhalif olmuştur? (Burada biraz duralım mı. Seversiniz makale dilini ama sanki biraz duralım mı.) Sahi hangi savaşlara muhalif olmuştur, katliamlara, soykırımlara… Yoksa bugün sanatın şalterini elinde tuttuğuna inanılan Avrupa’nın muhalif olduğu gibi beyazların ölümüne mi? Geçtiğimiz günlerde tanık olduğum bir yazışma şöyleydi:
Filistinliler beyaz değil diye mi susuyorsunuz?
Bir başkası:
İsrailliler de beyaz değil ki.
Evet, artık muhalifliğin beyazlıkla bir ilgisi yok. Görünen o ki sanatçı artık sanatını himaye ettirebileceği, içinde var olabileceği her gücün yanında olabilmektedir. “Bir suçun avukatları nadiren o güzel korkunç fiili failin lehine çevirebilecek kadar sanatçıdırlar.” Evet, tam burada bir katliamı meşrulaştıracak kadar sanat ehline(!) sahip kaç toplum vardır. Söyleyeyim, çok toplum. Birinin içinde yaşıyor olmak da ne garip.
Sanatçı dediğimiz kavramı artık aydın kavramından da ayırmak gerekiyor. Çünkü ortada büyük bir gerçeklik yanılgısı var. Sanatçının, yaşadığı travmatik toplumsal olaylara refleksif tepkiler vermesi beklenir. Halbuki şu an pek öyle bir durum yok. O hâlde sanata dair bir şey icra eden herkesi sanatçı kavramına dahil etmemeliyiz, ya da ediniz cibilliyetinize kalmış. Burada sanatın da tepkisi önemli olacaktır. Bu tepkiyi sağlayacak olan sanatçının ta kendisiyse sanata dair burada ne büyük bir acz var. Vahşet sahnelerini zihnine kazıyıp olayların durulmasını bekleyerek bir sanat ihtiva etmeye çalışmak ne büyük bir rezilliktir. Bunu dahi yapmayacaksa daha da büyük bir rezalet vardır.
Aydın ise öncelikle toplumu tanıyan insandır. Kendi toplumuyla ne pahasına olursa olsun ters düşmek yığınlar tarafından çekilen dar ağacını göze almak değil bizzat başka bir topluma yaranmaktır. Aydın selim havalarda itidalli olur, kan kokusuna uyandığı sabahlarda değil. Şu aydın diye beklenilenleri küf kokusunda bırakmalı, dürtmenin manası yok.
Gerçeği kavramak, güçlüyü ve kazananı tahmin etmeye çalışmaktan geçiyor günümüz sanatçısında. Oysa gerçek büsbütün içinde bulunduğumuz, elimizi ayağımızı bağlayan, nefes aldırmayan bir gaz bulutundan başka ne ki şu anda. Ellerinde gaz maskeleriyle bir köşede havanın durulmasını bekleyenlere “Hadi hadi” demek beyhude bir çaba. Çünkü senin gerçeğinle vahşet resmi çizmek isteyen zebaninin gerçeği aynı değil. Gerçek şu ki; toplumun içi kanarken sanatçı tavrı adı altında suya sabuna dokunmamak sanatkârlık değil solucanlıktır. Gerçek şu ki; dünyanın gözü önünde bir katliam vardır, bunun trajedisini yazmak için daha da büyük resmi görmeyi beklemek eli kanlı olmaktır.
Bu yazıyı çok daha uzun planlamıştım ama ağzım dilim bozulacak. Hem bu kadar lakırdı etmenin de anlamı yok.
Hatırlıyorum ilk gençliğimden, “Bir militan olduğumu bilsen yine beni sever miydin?” diyordu şarkıda.
Öyle ya bir militan sevilir mi ki,
Her gün evlatlarının parçalarını toplayan,
Sürmeli gözlere şimdi şarapnel parçaları saplanan,
Nihayetinde onu militan olmaya itenin yaşamak değil,
İnsan kalmak olan bir militan.
Biraz zaman geçsin de öyle anılmak için beklenen
Bir militan sevilir mi hiç ya hu onu parça parça etmeden…
“Bir militan olduğumu bilsen yine beni sever miydin?”
Kusura bakma sevgilim,
Ben bugün militanım.
Var olsun Filistin, kahrolsun İsrail!
1989 Yozgat doğumlu. İstanbul’da yaşıyor.Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği mezunu. “Roman Kurgusu ve Tekniği” üzerine lisansüstü eğitim aldı. MEB’de öğretmenlik ve idarecilik yaptı.İlk romanı Yakarım Gül Satanlar Bahçesini ile Türkiye Yazarlar Birliği Roman ödülünü aldı.Radyo programları ve seslendirmeler yaptı. Sinema filmi yönetmenliği eğitimleri aldı, uzun metraj film ve senaryo çalışmalarına devam ediyor. Sinema, deneme ve inceleme yazıları çeşitli dergilerde, öyküleri ise Muhayyel ve Yarın başta olmak üzere birçok dergide yayımlandı. Kimi dergilerin kuruluş aşamasında yer aldı. Yayın danışmanlığı ve editörlük yaptı. Hâlen Muhayyel Dergi’nin editörlüğünü yapmaktadır. Kitaplar; Yakarım Gül Satanlar Bahçesini (2018), Başka Biri Olmanın Romanı (2020)