Belli bir duyarlık eğitiminden geçmiş her şiir okuru kendisine sunulan veya çeşitli koşullarda muhatap olduğu şiir metninin işlevi ya da belirli etkileri üzerinde düşünme gereği duyar.Günümüzde yazılan şiirin bir şey söylemesi,bir özden hareket etmesi ya da konuşma gerekçesinin olması gerektiği üzerine düşünceler ileri sürülmüş ve sürülmektedir.Aslında her şair şiir üzerine düşünürken kendi yazdığı ya da yazılmasını istediği bir şiiri öne sürer.Metni etrafında görüşlerimizi ifade edeceğimiz Eliot da esasında bu metni yazarken kendi şiirinin işlevini gündeme getirme niyeti taşır.Şiire hayatında hatırı sayılır bir yer açan her şair adı geçen metni ciddiye almalıdır.
Günümüzde yazılmakta olan şiire getirilen eleştirilerin temel noktası,şiirin ucunun neye değdiğidir.İşlevinden ya da işlevsizliğinden bahis açılır,bu durum amacı''kendinde başlayıp kendinde biten'' bir şiir anlayışından duyulan rahatsızlığı imler.Biz de bu metni Eliot’ın sözü geçen metninden hareketle günümüz şiirine getirilen eleştirilere bir açılım getirmesi niyetiyle kaleme aldık.
Eliot,olası bir karşı anlayışı savmak adına bir şairin şiirinde savunduğu toplumsal,törel,siyasal ve dinsel görüşleri benimsemeyen okurun hemen daima o şiirin şiir olmadığını söyleyebileceğini ifade eder.önemli olan ise zamanın geçmesine rağmen şairin şiirinde dile getirdiklerinin ''diri'' kalışıdır.
Hemen söyleyeyim ki ozanın her hangi bir toplumsal tutumu savunması veya ona saldırması önemli değildir.ozan günün tutulan davranışını yansıttığı kötü şiir ile geçici bir ün salabilir,ama gerçek şiir,yalnız beğenilerdeki değişikliklerden sonra değil,ozanın büyük tutku ile sarıldığı sorunlara olan ilgisi bütün bütün sönüp gittikten sonra da yaşar.
Aslında buradan yalnız şairin ilgisinin söndüğü ile değil tarihsel akış içinde şartların ve durumların değişmesiyle de eskimeden kalan(eskimeyen yeni)bir şairin şiirinde temel doku olarak gördüğümüz bir şeyin bir özün,bir fikrin yaşarlığı,gerçek şiir katına yükselebileceği,bir anlamda ölmeyeceği çıkarsamasında bulunmak mümkündür.Zamanın öldüremeyeceği bir şiir tutumudur bu.Geçmişte bunun örneğini Mehmet Akif’te bulabiliriz.Modern epik şiirin kalesi olarak görülen Akif ,milletin yöneldiği istikamet ile şiirin yöneldiği istikamet ve işaret ettiği şey(öz)bakımından Eliot’ın fikrini doğrulamaktadır.
Eliot şiirin toplumsal işlevinden bahsederken,onun en belirgin vasfının haz vermesi olduğunu söyler.Nasıl bir haz sorusuna ise''ancak şiirin verebileceği bir haz''cevabını verir.Esasında bu o kadar basit bir mesele değildir.Zira şiirin vereceği haz,düşük bir haz da olabilir,şiirden alınan bu kişisel haz büyük bir şeye işaret eden bir nitelik de arzedebilir.şiirden alınan kişisel hazzın niteliği üzerinde yoğunlaşılmasını önemli buluyoruz.
Şiirin haz verme amacının dışında, kimi yeni deneyleri ileterek alışılması yeni bir biçimde sunup,başımızdan geçip de söylemeyi beceremediğimiz şeyleri anlatarak bilincimizi genişletir,duygularımızı inceltir.
Demek ki şiirin haz verme amacının dışında ruhumuzu geliştirici bir işlevi de vardır.Eliot metnin ilerleyen sayfalarında şiirin milli karakteri(ırası)üzerinde durur.Özellikle dikkatimizi Modern Türk şiirinin doğası üzerinde topladığımızda milli karakterin önemi açığa çıkar."hiçbir şiir sapına değin şiir kadar ulusal değildir." Milletin alınyazısıyla şiirin alınyazısını bir ve aynı gören bu görüşün imkanları Türk şiirine yeni bir açılım sunabilir.Sezai Karakoç’un da bu yazgı özdeşliği konusunda şu ifadelere yer verir:Şair,milletine kafasıyla gönlüyle ve ruhuyla yapışıktır.Alınyazısı milletinin alınyazısıdır.
Milletler davranış ve tutum olarak bir değer aşınmasına uğradığında bu erozyondan şairlerin duyarlıkları gelişmiş insanlar olarak etkilenmesi kaçınılmazdır.Bir milletin manevi tahribata uğraması ve değerlerinin pörsümesi karşısında şairlerin sesini duyurması an meselesidir.Bir milletin topyekün istilaya maruz kaldığında bu tahakküme başkaldıranlar şairler olmuştur.Bu yüzden şiir bir cesaret,bir hareket,bir atılım olagelmiştir.İsmet Özel de bu noktada yoğunlaşır.Türkiye üzerinde oyun oynayanların alamadıkları tek kale kaldı:ŞİİR.Türkiye genelinde yayılan kültürel ve ahlaki yozlaşmayı düşündüğümüzde Eliot’ın fikri dikkate değerdir:Bir ulus baskıyla okullarında başka bir dil kullanmaya zorlanabilir,dili elinden alınabilir ama yeni dilde duymayı öğretemezsiniz,eski dili söküp atamazsınız.Duyuların taşıyıcısı olan şiirle yeniden canlanır çünkü.Türk milletinin kimliğine yapışık bir durum arzeder şiir.İstiklal ruhuyla yazılmış milli marşımız bunun en bariz göstergesidir.Modern Epik şiiri bu doğrultuda düşünmek mümkündür.Zira epik şiir,yazıldığında,Türkiye’de yaşayan insanın anlam dünyasına tekabül etmesiyle önem kazanır.Topluluk karşısında yüksek sesle okunabilen Modern Epik şiirin bireysel öykünün içine hapsolması bizim için bir tıkanıklığı,bir çıkmazı ifade eder.Bir milletin kimliğiyle bir şiirin yapısı ve temel özelliklerinin aynı olması konusunda Eliot’ın ifadeleri dikkate değerdir."Dilin yapısı,ses özelliği ve söyleyişleri onu konuşan halkın kimliğini belirler.’’Türk şiiri milletinin hafızasında yer etmiş bir şiir olma vasfını taşır,giderek Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin olmazsa olmazlarından olmuştur.şiirin bu bağlamda bir "yerine getirici",bir "kalkan" olma niteliği başlangıcından bugüne özellikle Tanzimatla gelinen süreçte,halkın duygu ve düşüncelerinin ifade ortamı olması bakımından vazgeçilmez bir önemi haizdir.Modern Türk şiiri başka milletlerden daha çok Türk milletinin karakterini sembolize eder,onun düşünce ve duygu evreninden ayrı düşünülemez.Niçin?Eliot’a kulak verelim:
Bir başka dilde anlatılan düşünce hemen hemen aynı düşünce olabilirken bir başka dilde aktarılan duygu ya da coşku aynı değildir.En azından bir yabancı dil öğrenmenin nedeni bize ek bir kişilik kazandırmasıdır.Kendi dilimizden başka bir dil öğrenmemenin bir nedeni ise bir başka kişi olmayı istemeyiştir.Üstün bir dil onu konuşan ulus yok edilmedikçe kolay kolay ortadan silenemez.
Sorumluluk noktasında şairin ödevi aynı zamanda kendi diline karşıdır.İlkin konuşarak sonra yayıp geliştirerek. Eliot gerçek şairle tuhaf ya da deli dolu şair arasındaki farkı şöyle anlatır:Başkalarından daha bilinçli olduğu gibi bireysel olarak başkalarına dahası başka ozanlara da benzemez.Okurlarına daha önce duymadıkları yeni duyguları bilinçli olarak tattırır.Eliot’ın gerçek şaire dair vurgusu şiirin işlevine bilinçlilik katar ve şiirle bir şekilde irtibat kuran,aynı zamanda şiir yazan herkesi düşünmeye davet eder gibidir:Gerçek şair duyarlığın yeni değişikliklerini bulur ve başkaları bunları edinmek için koşuşur.Ozan işte bunları anlatırken dili geliştirir varsıllaştırır.Zaman ilerledikçe duyarlıklar da gelişir.Yaşadığımız,tanık olduğumuz bu modern zamanlarda "çağdaş gerçekliğe","yaşanılan an"a ,"şimdi"ye yapılan vurgu bir kez daha önem kazanır.Eliot’ın ifade ettiği gibi zaman ilerledikçe biz dünkü biz de değilizdir.Gerçekten dışımızdaki dünya değiştikçe duyarlığımız da sürekli değime uğrar.Zamanın geçmesiyle değişmeden kalan öz’ü aramaktır esas olan.Eskimeyen eski ya da eskimeyen yeni meselesi.Eliot burada ,edebi anlamda 'şimdi'ye vurgu yapar ve yaşayan edebiyata atıfta bulunur.Eliot için önemli olan sürekliliktir.
Yaşayan bir yazınımız yoksa geçmiş yazınıza hızla yabancılaşacağız.Sürekliliği bir kaçırdık mı elden eski yazınımız bizden öylesine uzaklaşır ki gün olur bize yabancı yazın gibi gelir.Çünkü çevremizin her yönünden gelen özdeksel değişimlerin baskısı ile dilimiz değişmiş yaşamımız değişmiştir.Seçkin duyarlıklarını sözcükle üzerindeki üstün güçleri ile birleştiren birkaç kişi olmasa ,yalnız anlatma yeteneğimiz değil en kaba coşkuları duyma yeteneğimiz bile bozulur gider.
Eliot ,gelenek hususunda ilerici bir tutum sergiler ve körü körüne geçmişi yüceltmek yerine geçmişin öneminin yaşayan edebiyata bağlı olduğunu belirtir.Ozan kendi çağı için önemlidir.Bir başka deyişle yaşayan ozanlarımız olmadıkça eskilerin bize pek yararı dokunmaz. Eliot bir şairin çok okunması veya hiç okunmamamsı meselesinde denge arayışı içindedir:Bir ozanın yaşadığı çağda çok dinleyeni veya okuyanı olmaması o kadar önemli değil ama her kuşakta hiç değilse biraz okuru olması önemlidir.Popüler kültürün öne çıkardığı ya da kendini türlü vesilelerle öne çıkaran günümüz şiir ortamının "ortam şairi"ne de yıllar evvel söylediği sözleri hatırlayalım:
Öne sürdüğüm ilk nokta üzerine basarak iyice belirteyim ki eğer bir ozan çarçabuk büyük bir okur kitlesini çevresine toplamışsa bundan kaygılanmak gerekir.çünkü böyle bir durumda ozanın yeni bir şey söylemediğinden korkulur ya da okurlarına alışılmış şeyleri vermekle kalıyor demektir.Sözgelimi daha önceki kuşak ozanlarından aldıklarını.Ozanın kendi zamanında küçük sayıda ama aklı başında okurları bulunması önemlidir
Şiir ortamında konuşma diline dayalı bir şiirin varlığı bellidir.Bazı şiirler ‘bir örnek’izlenimi uyandırsa da konuşma dilini merkez alan bir şiir günümüz şiirinin artı hanesine yazılsa gerektir.Kaynağını halkın konuşma dilinden alan bir şairin geliştirici bir şiire emek verdiğini söyleyebiliriz.Bu hususta ‘ayık bilinci’elden bırakmamak gerekiyor.
Yine şiirin niteliğinin halkın kendi dilini kullanmasına bağlı olduğu bir o kadar gerçektir. Çünkü ozan gerçek olarak kullandığı dili çevresinde konuşulduğu g ibi almak zorundadır.Eğer gelişiyorsa ondan yararlanır,bozulmaya yüz tutmuşsa iyileştirmektir görevi.Şiir bir noktaya kadar dilin güzelliğini korur,yitip gideni yerine koyar.Gelişmesine de yardım edebilir hem etmelidir de.
Buraya kadar yazdıklarımızdan anlaşılacağı üzere T.S.Eliot’ın şiirin toplumsal işlevinden kastı,şiiri milli karakteri itibariyle temel almak, milletin kimliğinden ayrı düşünmemektir.Şiir yetkinliği ve dinginliği oranında bütün ulusun dilini ve duyarlığını etkiler.Şiirin toplumsal işlevi deyince bunu söylemek istiyorum.Türkiye’de yazılan şiirin de Türk milletinden,onun dilinden ve duyarlığından ayrı düşünülebilecek tarafı yoktur.Yazılacaksa şiir ,dinamizmini milletin dinamizminden almalıdır.Bu ise şiirin ve milletin atılım göstermesine imkan sağlayacak bir istikamete işaret eder.
KAYNAKÇA:
T.S.Eliot, Denemeler, Remzi Kitabevi,1993
İsmet Özel, Çenebazlık, Şule yay.2006
Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları 1,Diriliş yay.1988