Menu
KURUYAN SEVGİ
Deneme/İnceleme/Eleştiri • KURUYAN SEVGİ

KURUYAN SEVGİ

Kitaplarımın arasında kuruttuğum çiçekler gibi kurumuştu sevgim. Asıyordum boşluğa, çürüsün diye. Bu sevgimin derin ve manalı bir hali vardı; eksikti. Bu eksikliği gök misali uzanıp gidiyordu sonsuzluğa. Geçmişin izlerini ve yorgunluğunu taşıyordu bu sonsuzluk. İlaç gibiydi; iyileştiriyordu bir kısmımı, bir kısmımı ise zehirliyordu sinsice. Ölümsüz olan bu izleri ruhumda barındırmak acıdan başka bir şey değildi. Kuruyan sevgimin geçmişten ayrı bir yol almasını istiyordum artık. Başka isteklerim de vardı hayata dair, çoğu gerçekleşmemişti zaten. Yüreğimin girdaplarına kilitliyordum istekleri, ruhumu ise esir alıyordum. Rahat durmuyorlardı orda da, kanatıyorlardı mahzenlerini. Eğer kalbim düşünebilseydi yaşanmazdı bunlar, atmaktan vazgeçerdi. Kalp de düşünmeliydi...

Sevgi duvarlara çiçek açtırırmış, kuruyan sevgim bu çiçekleri soldurur 
mu? Soldursa keşke, toplar gömerdim yer altına. Tükenmişliğimin son demlerini yaşıyordum. Düşünüyordum. Düşündükçe taçlandırıyordum kurumuş sevgimi yalnızlığımla. Zamanda kaybolmuştu, solmuştu sevgim. Kuruyan sevgimi kusuyordum kalemimle, birikiyordu önümdeki kağıda. Hiçbir şeyin kalıcı olmadığı bu dünyadan taşınmak istiyordum. Her şey suya atılan çakıl taşının yüzeyde oluşturduğu dalgaları hatırlatıyordu bana. Bu hatırlatma kurutmuştu çoğu şeyi yavaşça. Bitap düşmüştüm düşünmekten bunları. 

Ellerime baktım, en son ne zaman bakmıştım diye sorguluyorum kendimi. 
Önümde boş duran vazoya takıldı gözlerim bir an. Neden boştu ki. Aklıma geldi sonra suni çiçekleri sevmediğim, atmıştım onları. Vazoyu neden atmamıştım peki? Doğru ya güllerin yapraklarını dökecektim içine. Saksı lazımdı bana. Hüsnüyusuflarla dolu saksılar... Bu fikir umudu yeşertmişti yüreğime ama umudu sevmem ki. Hüsnüyusufları, orkideleri ve karanfilleri severim ben, umudu sevemem kandırır beni...

Yalnızlığımı üstüme giyip dışarıda gezinmek istedim. Saatin kaç 
olduğundan bihaberdim. Saate bakmadan adım attım sokağa. Kar kokusundan çok kömür kokusu kaplamıştı her yanı. Soba yakan anneleri düşünmeye başladım. Yalnızca düşünürüm zaten başka yaptığım bir şey yok. Çocukları, anneleri, kadınları... Düşündükçe kaybolurum; kayboldukça yok olurum zihnimin bir köşesinde. Kibritçi kız masalı düştü aklıma. Küçükken kalbime oturmuştu bu masal, şimdi ise hayata. Nefesimin üşüdüğü bu havalarda elleri üşüyen çocukların çalıştırılması can kanatıcıydı. Ah güzel çocuklar ah..

Yürüyordum hâlâ, hüznümü taç yapmış yürüyordum. Düşünceler tel örgü 
misali sarmıştı her yanımı. Yürümeye devam ettim, düşüncelerime hükmetmeyi başaramayarak.

ARZU

Arzu PADAK. Van'ın Erciş ilçesinde ismi pek bilinmeyen bir köyde doğdum. İlkokulu köyde okuyup ortaokulu yatılı bölge okulunda okudum. Hakkari Sağlık Meslek Lisesinde lise eğitimimi tamamladım. Şu an Malatya İnönü Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümü öğrencisiyim.

Diğer Yazıları