Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 27)
Düşünüyorum da bir tükenmez kalemi sonuna kadar kullanarak ufak bir defteri bile doldurmam mümkün değil. Sadece Akdeniz'in yaklaşık 3 milyon km² yüzölçümü olduğunu ve bütün denizlere yedi deniz daha eklendiğini düşünürsem? Bu muhteşem sayı ise Allah'ın yaratma sanatının rakamla ifadesi.
Tüm bu nimetler için Allah'ın bizden tek istediği nankörlük etmemek ve şükredici olmak. Ama bizler her şeyde olduğu gibi şükür konusunda da ne kadar cimriyiz. Kur'an'ı her açtığımızda "ne az şükrediyorsunuz!" buyuruyor Allah bize ama önemsemiyoruz.
Düşünüyorum, eğer vücudumu kendim kontrol etmek zorunda olsaydım bunu başarmam mümkün olabilir miydi? Bu şekilde hayatımı sürdürebilir miydim?
Haberim dahi olmadan içimde mükemmel bir emir-komuta sistemi oluşturmuş Allah ve yine bilgim dışında, içimdeki her şeyi kontrol altında tutuyor. Bu sistemde benim hiçbir rolüm ve hiçbir söz hakkım yok.
İzlediğimiz hiçbir görüntü boş ve amaçsız yaratılmıyor. O halde şimdi söz veriyorum; Allah'ın benim için yarattığı o karelere boş bakmayacak, görmeye çalışacağım.
Görebildiğim İlk Kareler
Vücudumdaki bütün hücreler tek bir hücrenin çoğalmasıyla oluşuyor. Gözümdeki ince ve şeffaf canlı zarı oluşturan hücreler de, sert kemiklerimi oluşturan hücreler de, kan ve sinir hücrelerim de; tümü tek bir hücrenin bölünmesi ve çoğalması sonucunda var olmuş. Bir hücre bölünerek bir taraftan taş gibi sert olan kemikleri, diğer taraftan cam kadar şeffaf olan göz korneamı oluşturmuş.
Şu tek bir cümleyi yazıncaya kadar gözümde yaklaşık yüz milyar (100.000.000.000) işlem yapılıyor. Hayatımda sahip olduğum her şey gözlerim sayesinde anlamlı. Ailemi, dostlarımı, evimi hayatım boyunca karşılaştığım her şeyi gerçek anlamda gözlerimle tanıdım. Onlar olmasaydı renklerin, ağaçların, denizlerin, kısacası güzelliklerin nasıl bir şey olduğunu hayalimde canlandıramazdım.
Ama gözlerim var, okuyorum, yazıyorum. Dahası, bunun için hiçbir çaba harcamıyor yalnızca görmek istediğim neyse ona bakıyorum o kadar.
Fotoğraf çekebilmek için fotoğraf makinesini ayarlarken, gözlerimle yalnızca bakıyorum. Ne göz merceğimle optik ölçümler yapıyor, ne de göz kaslarımın çok hassas kasılma oranlarını hesaplamıyorum. Bu işlemlerin tümü benim için otomatik olarak düzenleniyor. Bunun ne büyük bir mucize olduğu aklıma bile gelmiyordu. Ancak şimdi biliyorum ki bu, Allah'ın çok büyük bir lütfu. Allah, benzersiz yaratmasını böyle cömertçe sergiliyor ki O'nu tanıyıp, sonsuz gücünü gereği gibi takdir edebilelim.
Belli ki canlı ya da cansız tüm varlıklardaki her bir molekül Allah'ın ilhamı ile hareket ediyor. Bu gerçeği kavramak Rabbime dayanıp güvenmemi sağlıyor. Beni bir kader dahilinde yaşatan, sayısız nimet veren Allah'a yönelmek gerçek huzuru tattırıyor.
Tesadüfen yaşadığıma inanıyor olsam, tesadüfen çalışan beynime, tesadüfen atan kalbime ve tesadüfen çalışan tüm diğer organlarıma güvenerek rahat bir hayat sürdürmem mümkün olabilir miydi?.. Bu konuda huzurlu yaşayabilme nedenim, bana can veren Yaratıcının, bedenimdeki tüm sistemleri kontrolü altında tutuyor olması.
Her gün ortalama yirmi üç bin kez nefes alıyorum. Aldığım nefesler adedince Rabbime hamd olsun!
Bedenimdeki yüz trilyon hücrenin sahibi ve Yaratıcısı, üstün güç sahibi olan Allah. İnsanı sahip olduğu tüm organlarıyla birlikte "en güzel surette" yaratıp, kendisini tanıyıp bilmesi için delillerini sergileyen de Yüce Allah.
O halde üzerimdeki nimetlerin farkına varmalı, hayatımı yalnızca Allah'ın razı olacağı şekilde düzenlemeli; sahip olduğum mucizevî bedenin Allah'ın bir lütfu olduğunun bilinciyle O'na hamd ve şükür içinde olmalıyım.
Hamd ediyorum coşuyorum sevinçten. Bedenim selâmette, sonsuz bir aklın kontrolündeyim ve O’na teslim olmuşum. Büyüklüğüyle seviniyorum, gücüyle seviniyorum Allah’ın. Beynim ferahlıyor, kalbim mutmain oluyor, ruhum bayram ediyor!