Menu
GÖÇ KUŞLARI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • GÖÇ KUŞLARI

GÖÇ KUŞLARI

Ne bir çiçeğin kokusu ne kuşların uçuşu kalmış bugün. Gün bitsin, akşam kavuşsun gelsin artık.

Bugün rüzgâr eğilip usulca fısıldadı, kuşların göçü varmış. Başımı kaldırıp bakıyorum. gökyüzünde birer birer uzaklaşıp kaybolan gölgeler var. Tarifi mümkün olmayan bir coşkuyla Hoşçakalın! diye diye koşuyorum. İçimi açıyorum gölgelerine. En üzgün duygularımla selamlayarak -bazen coşku hüzündendir- yine gelin olur mu! diye bağırabilir miyim?

Bugün akşam olmasın, kuşlar karanlıkta kalmasın… Ama kuş yok, melankolik hareketlerle hayaletleri var onların.

Göç insanın içine yapışan bir resim gibi oluyor bazı, sökemiyorsun.

Zor günler için saklanmış hatıralar olacaktı bir yerlerde. Komodinimde mi, parmağıma batan dikiş iğnemin gözüne ipliği geçirirkenki tatlı boşlukta mı, kapımın zilinde mi, eski kitabımın altı çizilmiş satırlarında mı artık...

Bugünse paltomun cebinde bir şeyler buluyorum, bulup çıkarıyorum günyüzüne o çocukluğu:

Sınıflarımıza girmek için ders zilinin çalmasını beklerken birden birbirimizi ayartıyor, bahçe kapısından çıkıp hızla uzaklaşıyoruz okuldan.

Göç vardı sanırım, bir kış arifesi…

Neşeli kahkahalarımızla her birine bir isim taktığımız bulutları takip ediyoruz. Çocuklar vara yoğa gülendir biraz da. O gün belli ki içimizdeki neşenin ardına düşmüştük. İçimiz dışımız pembe dolmuştu…

Kendimizce önemli bulduğumuzdan değil, rastgele sokaklara sapıyoruz. Bizi tanımasın isterse orası. Sokak sokak adımlarımızı yarıştırmaktan yorulup nefes nefese kalınca bir köşeye çekildiğimizde kalplerimizin atışına bakıp kızarmış yanaklarla gülüşüyoruz.

Plansız, programsız ve üstelik neredeyse beş parasız bir okuldan kaçış. Böyle de parasız pulsuz okul mu asılırmış diye söyleniyor ama bu durumun keyfimizi kaçırmaması ilginç.

Tasasızız ama nasıl olup da tasalanmadığımıza akıl erdiremiyoruz çünkü.

Yolumuz sahile çıkıyor, çoraplarımızı çıkarıp doğruca denize… Suyun altındaki taşlardan toplamaya başladık bile… Nedense kıyıdaki taşları beğenmiyoruz!

Bir yosuna bastığımı hatırlıyorum bir de suyun içinde boğazıma kadar ıslanmış vaziyette otururken güldüğümü… Sen bana güldün. Neden? Bağrışıp çağrışıyoruz. İkimiz okuldan kaçmış, ıslanmış, ikimiz…

Tek kuru yanımız eşyalarımız; kıyıdaki çorap, çanta ve ayakkabılar. Eve gitme vakti gelmeden kurumamız lazım. Bu durum biraz keyfimizi kaçırıyor ama yine de dert etmiyoruz.

Akşama kadar kayalıklarda yarı aç yarı tok, yarı terlemiş yarı üşümüş bir şekilde; bazen şarkılar söyleyerek, üşüdükçe ve acıktıkça kendimize söylenerek kurumayı bekliyoruz. Havada bolca kuş var.

Kuşların yine göçü var demek.

Bu yüzden aceleyle süzülüp gökyüzünde kayboluyorlar.

Diğer Yazıları