Menu
ATEŞİ BÖLEN GECE
Deneme/İnceleme/Eleştiri • ATEŞİ BÖLEN GECE

ATEŞİ BÖLEN GECE

Hilal Karahan 5.Şiir kitabı ‘Ateşi Bölen Gece’ ile okurları dizelerin hızla akıp geçtiği ve bildik gece tanımlarının dışında başka bir geceye sürüklüyor. Dokuz bölümden oluşan şiirlerin büyük çoğunluğu gece metaforuyla içli dışlı bir insan profili çizerken; şair hayatın renklerini, kadının iç dünyasında girilmesi gezilmesi güç labirentleri, yerli yerinde ve dozu iyi ayarlanmış erotizmi ışığı kendine çeken pigmentler gibi sözcüklere emdirmeyi başarmış.

“Gece,
ruhu okur
rahmin ahşap rahlesinde…”

İnsan dedik. Çünkü henüz şiirleri okumaya başlamadan önce; kitabın kapak görselindeki ağaç motifi bile bize Türk mitolojisini, yani Tanrı’nın yarattığı dokuz ayrı insanı, o insanlardan önce yaratılan ve dallarının gölgesine sığınılan ağacı hatırlatmaya yetti de arttı bile. Zaten insan gövdesi de iyi ve verimli bir ağacın tohumu gibi değil midir?

Nitekim alıntıladığımız şu dizeler bu konuda okurların belleğinde bir işaret fişeği yakabilir:

“iğde dalı koklamış olmasa

okşar mı toprak

topuklarını tohumun”

Kitabın ilk dört bölümüne Leylî’rikler, Gece Ayetleri, Aritmi Şiirleri, Ay Valsi başlığını veren ve asıl mesleği hekimlik olan şairin “Aritmi Şiirleri” adını verdiği üçüncü bölümde “fibrilasyon”, “taşikardi”, “asistoli”, “arrest” gibi tıbbi terimleri şiirlere başlık olarak seçmesini tıpkı ayın evreleri, kalbe dair evrelerin birbirini takip eden döngüsü gibi düşünebiliriz.

Ateşi Bölen Gece’de gövdesindeki tohumu bilgece yeşerten, aşkla ve sevgiyle besleyen, kalbinde, bensizliğin sınırında sevgiliden başka kimseye yer olmayan fakat gerektiğinde kendini feda edebilen bir kadın görülüyor ki bu yargıya;  “Kün ayna, kuyruğunu yutan şahmeran” dizesinden vardığımızı belirtelim

Bilindiği üzere yılan hekimliğin simgesi olarak da kullanılmakla beraber daha çok hayat, sonsuzluğun sembolüdür. Bir başka yönüyle dişiliği, üremeyi çağrıştırır. Şahmeransa fantastik bir hikâye imgesidir. Bilgeliği ve gücü temsil eder. Bu dize kurgusunda şairin “ayna” imgesiyle mistizmi içselleştirdiğini söyleyebiliriz.

Suzidil, Kum Ağıtı, Kadim Kavil, Ereğli Şiirleri, Susuz Vazo kitabın diğer bölümleri. Kısa, sözü azaltırken şiiri çoğaltan kurgu ve lirik bir üslûbu tercih ederek yazan şairin “Ereğli Şiirleri” ve “Susuz Vazo” bölümündeki “Ortadoğu” başlıklı şiirinin toplumcu diliyle kitapta istisnayı bozduğunu belirtmeden geçmek olmaz. Bunu şairin yaşamını sürdürdüğü, bir başka ifadeyle doyduğu toprağa ve coğrafyaya bir vefası olarak algılamak da olası.

Günümüzde şiire ve şiir kitaplarına çok fazla rağbet gösterilmediği söylenir. Peki, okur şiirden ne bekler? Şiirle niçin ilgilenir? Biz bu soruların yanıtının okunan şiir metinlerinden alınan hazla doğru orantılı olduğu kanısındayız. Ve elbette şiiri haz alarak okumanın; biraz da okurun kişiliği, şiirle ne kadar ilgili olduğu, dünya algısı, psikolojik durumu vs. gibi unsurlarla ilintili olduğunu unutmamak gerek.

Şiiri anlamak mı, yoksa onu ruhumuzun derinliklerinde hissetmek mi önemlidir? “Tamamıyla anlayamadığımız şey; işte şiir budur” der Dezsö Kosztolanyi.

Şairin “Ağzınızla susturun kalbimi/eğer susturacaksanız” dizelerinde sevgilinin dudaklarıyla geceye mühürlenmek isteyen kadını,

“Anladık: Her aşk kalandır önceki hüzünden; Kül hep daha güçlüdür yüzünüzden” deyişinde küllerinden anka gibi doğmanın güzelliğini,

“Ey kalbimdeki sapsız bıçak!/Ağırlığın yaşamaksa/sıcaklığın aşk” diziliminde ateşin içinde su verilmiş çeliğin cevherini,

“Kuşlar konar bakışlarınızda/çiçek açmış dallara” söyleminde cemre sıcaklığında bir gülüşü,

“Zaman geçse ne olur geçmese/acı kalır yalnızın emzirdiği aşktan” siteminde güçlü duruşu,

”Sessizlik ne kadar güvenlidir/içi içine sığmazken denizin” derken köpük köpük yükselen dalgaların hükümranlığını,

“Herkes yenilgisini taşır aşka/yalan hoşlanır anlatmaktan eskiyen geceleri” ifadesinde giderek eskilleşen bir aşkın utkusunu hissettim ve “Ateşi Bölen Gece”yi okudukça kitabın içine gizlenmiş ışıklı yoldan şiirle geçtim. O anda duyumsadığım hazzı, belleğimde kalan şiirin tadını şairin şu dizeleriyle taçlandırmak isterim:

“Ardınızdan sürüklenen kalbimdi

Bütün bir gece…”

(Ayna İnsan 3.Sayı)

SEMİHA

İstanbul doğumlu. Edebiyat alanında, kitap eleştiri, analiz, deneme yazıları yazıyor. Ayna İnsan Kültür ve Edebiyat Dergisi'nin İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Halen serbest düzeltmenlik ve editoryal çalışmalar yapıyor. Star Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, Karar Gazetesi, Hece Edebiyat Dergisi, İtibar, Şiar, MOCCA Dergisi, Edebistan'da aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yazarın spesifik portre çalışmaları da bulunmaktadır.

Daha fazla görüntüle