Kökeni çok eskilere dayanan, edimlerle de sürekli tartışma konusu haline getirilerek her dem güncellenen bir olguyu karşılayan kavram; aldatmak.
Bu olgu, tüm zamanlara ve mekanlara nüfuz etmiş bir ön kabulle hep aynı şekilde; “birlikte olan kişilerden birinin, bir başkasıyla ilişkiye girmesi” olarak tanımlana gelmiş.
Bu durumda diğer eş aldatılmış, ihanete uğramış oluyor bu kabule göre. Eşinin telefonunu, eşyalarını karıştırıp; -bir de eşinizin sizi aldattığını nasıl anlarsınız taktikleriyle -davranışlarını yorumlayanların tespitlerindeki tepkileri de bu tanımlamanın ne kadar kanıksandığını gösteriyor: “Sen beni aldatıyorsun!”
Bu olguya karşı gösterilen tavır da değişiklik arz ediyor; toplumlara, cinslere ve dönemlere göre. Kimileyin sessiz sedasız sineye çekme, kimileyin öldürme, kimileyin boşanma gibi.
Son zamanlarda moda olan ise aynı şekilde karşılık verme; rövanş. Ne acı!
Yazılı ve görsel basında, özellikle dizilerde aldatmanın sıkça işlenmesi, ama hep o bilindik algıyla yansıtılması; kişilerin bu yöndeki şartlı yargılarını beslerken bir yandan da onları aldatılma paranoyağı haline getiriyor. Bu da konunun bir başka trajikomik boyutu tabii... Bu durum üzerinde yeterince düşünülmediği, konunun yeterince sorgulanmadığı; dolayısıyla da tanımlamada bir yanılsama olduğu kanısındayım.
Söz konusu olguya ve bu bağlamda kullanılan aldatmak kavramına vitrin camından bakmayalım. Aldatma olarak nitelendirilen bir olayın kahramanını ele alalım: Birlikte olduğu kişinin dışında birine ilkin gözü, sonra gönlü kayar. Bir çelişkiler girdabı onu yavaş yavaş çekmeye başlar. İnandığı değerler, toplumsal yargılar, kişiliği ve nefsi arasında başlayan bir mücadelenin ortasında bulur kendini. Başlangıçta hoş göründüğü için nefsinden taraf olur ve mücadeleyi kazandığını, çelişkiler yumağından sıyrıldığını sanır.
Ona bunu düşündüren aldatmaya ilişkin yanlış kanı olsa gerek. Oysa durum hiç de öyle değil. Asıl yanılgı tam da bu noktada başlar. Çünkü kazandığını, diğer insanı/ları aldattığı zannıyla avunan kişi, aslında kendisini aldatmıştır. Düşünün bir kez; kendi nefsine, iradesine, şeytana yenik düşmüş; inandığı değerlere, ÖZüne ihanet etmiş bir insan, neden başkalarını aldatmış olsun ki??? Bu apaçık bir aldanıştır, öyle ki; kendine, kişiliğine olan saygısını, güvenini, onurunu yitirmesine sebep olan bir aldanış.
Artık, sadece kendisi gibi olanlara layık görülen, temiz ve değerli kadınlara/erkeklere layık olmayan bir seviyeye inmiştir. O yenik, değerleri yitik bir insandır; ÖZünü çiğnemiş, ALDANMIŞTIR...