Menu
ŞEYDA KOÇ ASYALI İLE SÖYLEŞİ
Söyleşi • ŞEYDA KOÇ ASYALI İLE SÖYLEŞİ

ŞEYDA KOÇ ASYALI İLE SÖYLEŞİ

Şeyda Hanım, son iki yılda ard arda iki yeni romanınız yayınlandı, öncelikle hayırlı olsun. Sizin hikâye ve roman alanında uzun bir süredir emek verdiğinizi bilmekteyiz. Son neşredilen eserlerinizde yazı anlayışınız ve üslup açısından yenilikler ve değişimler gözlemlemekteyiz bu anlamda bize neler söylersiniz?

Çalışmalarım roman ve öykü alanında devam ediyor. Çocuk okurlarımız için de yazmış olduğumuz çalışmalarımız bulunmakta. Sizin de belirttiğiniz gibi polisiye ve fantastik kurgu edebiyat kategorisinde iki ayrı serinin ilkleri olarak okurla buluştu. Kalemim değişim değil ancak gelişim gösterdi diyebilirim.

Yazı atölyemdeki katılımcılara zaman zaman söylediğim; Önce yazdığınız metinden siz keyif almalısınız ki sizin sıkılarak yazdığınız bir dosyayı başkalarının beğenmesini bekleyemezsiniz. Kaleme aldığınız metinde önce karar vereceğiniz konuyu nasıl seçtiğiniz önem taşır. Diğer yazarların da konu ile ilgili çalışmaları önemli tabi. Yazmış olduğunuz dosyanız ile ortaya nasıl bir fark koyuyorsunuz? Bu soru yazar olma yolundaki adayın kendisine soracağı ilk soru sayılabilir.

Belki ülkemizde en büyük sorun kadınların kaleminin özgür olmamasından kaynaklı. Toplum yargıları keskin, ticari endişe ile basılan kitaplar zehirli bir sarmaşık gibi genç okurları sardı. Bu doğrultuda yazarların sorumluluk sahibi olması gerekiyor. Çünkü yazarlık sadece kurgu ya da teknik bilgi vs toplamı değildir. Yazar aynı zamanda yazdıklarıyla toplumsal bir yaraya da merhem olma potansiyeline sahiptir.

Bu doğrultuda kitaplarımla özgün bir çizgi yakaladığımı düşünüyorum. Roman ve öykü kitaplarımda sinematografik bir akış ile modern hayatın çıkmazlarını görerek projeler oluşturmaya çalışıyorum. Çalışmalarımda etnik unsurlara, meteforlara,idealist ve maddeci imgelere, sıklıkla rastlanabilir.Son romanımız ise hayali-fantazi imgeler içeriyor. Önceleri bir kısım öykülerimde hayali imge denemelerim olsa da, ‘hayali-fantazi imge de son romanlarımda daha cesur olduğumu söyleyebilirim.

Sizinle en son “Mahpeyker Kösem Sultan” Biyografi romanınızla ilgili konuşmuştuk. Şimdi tamamen farklı formatta eserler vermektesiniz. Bu kaleminiz için bir risk oluşturmuyor mu? Popüler bir çizgiye kaydığınız iddia edilebilir mi?

Popülerite tenkit değil taklit içeren bir algıdır, bu halde düşünenler yazabilir. Ancak malumunuz bu durum yazan kişinin kalemi için uzun soluklu olmaz. Dünya ve Türk edebiyatında tarz olarak farklılıklar ortaya koymuş yazarlar var. Hemen hatırıma gelen Edgar Allan Poe, Ali Rıza Seyfioğlu, Necati Cumalı.

Yazarın gerçekliğinin kalemine tezahürü bu çeşitliliği sağlayabilir. Beslendiği kaynaklar ve yaşam dinamikleri bu akışı etkiler. Zaman ve gerçekliğimiz sabit değildir. Yazmış olduğum romanlar ciddi bir araştırma ve okuma evresiyle birlikte,kendi zihin ve ruh iklimime yolculuk şeklinde gerçekleşiyor.

Örneğin polisiye serimizin ilkinde sadece gizem içeren bir cinayet çözümlenmiyor. Dönemi yansıtan kahramanların zavisinden haraketle kullandıkları mataryeller üzerinden oluşan kişilikleri okur için de zaman terazisinde kendisini bulmasına olanak sağlıyor. Romanda dönemin siyasi gerçekliğini göz önüne alan okur, hikâyenin içerdiği zaman diliminin kültür şemasını da çıkarabiliyor.

İkinci örneğimiz olan fantastik kurgu serimizin ilki günümüz Türk Edebiyatında Kur’an kıssasından yola çıkılarak yazılmış ilk fantastik kurgu özelliğine sahip. İtikadi sınırlara özenle yaklaşarak ve kimsenin din algısını örselemeden kitabın ütopik atmosferinde, aynı zamanda mantık çerçevesinde kaleme aldığım bir eser.

Yazma aşamasında romanların takvim aralığı aslında çok da kısa değil. Şu sıralar ne kadar az kitap basıldığını ve satıldığını da düşünürsek, edebiyat okuru tarafından kitaplarımın kabul görmüş olması ayrı mutluluk.

Şeyda Hanım dikkatimi çekti, “fantastik kurgu edebiyat” dediniz. Sizin için fantastik kurgu edebiyat farklı mı? Son kitabınız “AtaMu Elması-Zülkarneyn” ile nasıl bir roman serisi oluşturmayı hedefliyorsunuz?

Karıştırılan nokta şu ki; fantastik ve fantastik kurgu edebiyat farklı özelliklere sahiptir. Fantastik kurgu edebiyatını bilim kurgu olarak da kabul edenler var. Aynı düşüncede değilim. Bilim kurgu edebiyatın cihaz ya da mekanik olarak daha fazla teknik detay gerektirdiğini düşünüyorum. Bilim kurgu genelde gelecek zamana yönelik kurgu içerir.

Serimizin ilk romanından da anlaşılacağı üzere ‘fantastik kurgu edebiyat’, Kur’an merkezli bir kıssanın hayalgücü ile birleştirilerek gerçeklikten çok da uzak olmayan şekliyle kurgulandığı hali ile bir mantık zinciri oluşturuyor. Fantastik edebiyat ise; tamamen gerçektenuzak, dünyamızla ve değerlerimizle eş düşmeyen bir ütopya sunar; ejderhalar, konuşan atlar, tavşan deliğine küçülüp girebilen insanlar gibi…

Siz Hollanda’da yaşıyorsunuz, fantastik edebiyat dünyada ve özellikle Türkiye’de sizce nasıl bir gelişim gösteriyor? Gözleminiz nedir?

Tabii ki Dünya Edebiyatında genel anlamda yazım sektörü daha profesyonel ve kapsamlı işliyor. Dev projeler şeklinde kitaplar siparişle yazılıyor. Çünkü oluşuturulmak istenen bir sanayi var. Film ve oyuncak ya da çeşitli elektronik oyunlar bu kitaplardan yola çıkarak kurgulanıyor. Tabiri caizse yazardan önce yapımcılar tüm konuyu kurgulamış oluyor. Bu da işin ironi içeren tarafı. Kimse yazara bu eser edebî mi, değil mi sorusunu yöneltmiyor. Okumadan önyargılı davranmıyor.

Burada önem arz eden konu; dünyanın vizyonu hızla gelişmekte ve tabii değişmekte. Bu değişim aynı zamanda ortak bir bilgi havuzu oluşturuyor. Dünya insanı gayr-i ihtiyari teknolojinin sağladığı imkânlarla oluşturduğu zeminde ortak değerler oluşmasına sebep oluyor.Sadece kendi sınırlarının yazılı tarihinden ya da etnik kültüründen haberdar olmakla yetinmiyor; epizodik, ezotorik ve semantik bellek havuzunda tüm dünya insanı ile bir arada değer biriktiriyor.

En son hangi kitabı okudunuz?

Bizler başkalarının hayallerini sorgulamak yerine kendi hayallerimizin mimarı olmalıyız! Evren başlı başına bir gizem, önce içimize doğru bir keşif yolculuğu yapabilmeliyiz. Son zamanlarda oldukça fazla dosya-pdf okuduğum için, ancak yazmaya ara verdiğim zamanlarda kitap okuyabiliyorum. Şu ara okumakta olduğum, İbn Arabi’nin “Âlemin Yaratılışı” adlı eseridir.Türk ve Dünya edebiyatından yeni dönem yazarların romanlarını okumayı seviyorum.

Edebiyat alanında ürün veren bir yazar olarak çocuklar için yazmış olduğunuz kitaplarda neyi hedefliyorsunuz?

Değerler noktasında hareket ediyorum. Milli ve dini değerler; bir toplumun entelektüel gelişim gösterebilmesi ve bireylerin vizyon kazanabilmesi için öncelikle çocuklarımıza okuma bilinci vermemiz gerekir. Avrupa’ya kıyasla değerler eğitimine biz çok geç başladık!

Bir anne olarak söylemeden de geçemeyeceğim, geç kalmış olmamız her önümüze gelen çalışmayı çocuğumuza almalıyız anlamı taşımıyor. Mevcut çocuk kitapları özellikle ilköğrenim okuma grubunda mutlaka pedogojik bir gözlemden geçmiş olması gerekir. Bu noktada ebeveynler daha dikkatli olmalı! Bu doğrultuda kitaplarımı yazarken yetişkin ya da çocuk okur olsun öncelikli kriterlerim var. Kitaplarım hakkında son zamanlarda sıklıkla söylediğim bir sözdür; ‘kıssadan hisse, hisseden kıssa’çıkarma gayretindeyim.

Yurt dışında yaşayan biri olarak eserlerinizi dünya okuru ile buluşturma açısından bir çalışmanız var mı? Edebî kriteriniz ve bu anlamda hedefleriniz nedir?

İngilizce ve Felemenkçeye olarak çeviri için girişimimiz oldu. Türk edebiyatının dünya okuru ile buluşması harika olur. Birkaç çeviri yapılmış olsa da yeterli değil.Biyografi romanım “Kösem Sultan”ın şu an birkaç dile çevirisi devam ediyor.

Yazmaya gönül vermiş her kişi gibi uzun soluklu eserler ortaya koymak istiyorum. Muvaffak olursam ne mutlu bana. Taltif okurdan, lakin takdir Allah’tandır.

Nikos Kazancakis’in sözleriyle özetlersek: “Ruhumun tümü bir çığlık ve uğraşımın tümü bu çığlığı yorumlamak!..”

Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederim. Edebiyat dünyamıza yeni eserler vermenizi heyecanla bekliyor olacağız.

Ben teşekkür ederim. Sevgi ve dua ile kalın.