Bu noktaya kadarki şiir yolculuğunuza dair şunu sormak isterim: Sizce şairin şiir üzerindeki sorumluluğu ilk şiiriyle mi kendini belli eder yoksa ilk kitabıyla mı?
Şairin yegâne mesuliyeti iyi ve güzel şiirler yazmaktır. Ülkesine, çevresine ve kendisine karşı davranışları insan olmanın yadsınamaz gerçeğiyle bağdaştığı için bu ayrı değerlendirilmeli. İlk şiirleri veya kitabı, son şiirleri veya kitabı bunlar teferruat. Çağının, sesine kulak tıkamadan, ötesinde bir eser ortaya koyabilmek önemli. Goethe’nin, Hafız’ın şiirlerini okuduğunda söylediği cümleyi hatırlayalım: “Benden eski, benden yeni.”
Şiir kitabınız “Sonsuzluk Bir Zamandır”ı elime aldığımda dikkatimi çeken ilk şey ona bir vedayla başlıyor olmanızdı. Okuru karşılamaya ve hatta okurla tanışmaya vedayla başlıyor olmayı nasıl yorumlarsınız?
Kitabın ismiyle okunduğunda anlamlı, kitabın muhtevasıyla daha anlamlı. Baştan mı başlıyor sondan mı yoksa her son bir yeni başlangıç mı yahut hiçbiri sadece kahkaha mı? Okur bilir.
İtibar Dergisiyle başlayan şiir yolculuğunuz, Muhit Dergisiyle devam ediyor. Burada uzun bir süreden bahsediyoruz. Bu zaman içerisinde şiirle olan bağınızı nasıl koruyor, bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şiirle olan bağım zamanın, mekânın ve kişilerin dışındadır. Oraya başka unsurların erişmesinin imkânı yoktur. İtibar’ın mutfağında yer almak nasip oldu. Yeri her zaman bende ayrıdır. Muhit ise bir o kadar güzel bir dergi; edebiyat dünyasındaki şimdiki evim, evimiz. İtibar da Muhit de arşivlik sayılarıyla gelecekteki şairlerin, yazarların, akademisyenlerin çok faydalanacağı bir emek.
Günün sonunda şairi tanımlayan da onu hatırlatıp akılda tutan da dizeleridir. Sizce şair için şiirden ziyade bir kimlik söz konusu mudur?
Kimliksiz bir şiirden bahsetmemiz mümkün mü ki? Bu birbirinden farklı şairlerin şiirleri okunduğunda da bir şairin toplu şiirleri okunduğunda da şiirin estetik boyutunu değerlendirirken en önemli kriterlerden biridir. Başkasının taklidi olmak ayrıdır, özgün-orijinal olmak ayrıdır. O şiir dokusuyla bunu kendini açığa çıkartır zaten. Kimliğin en önemli unsurlarından biri de dizedir tabii. Ama tek unsuru da değil. Ses, anlam, biçim, kullandığı ölçü, alıntı bunların arasında bir yerdedir. Şiirin gücü özelinde değerlendirilecek olursa da vazgeçilmezidir. Şair için esas olan şiirler yazmaktır, kendi kimliğini ortaya koyarak.
Şiiri bir dünyaya taşıyor ve şiirlerinizde bir dünya kuruyorsunuz? Burada bir derinlik söz konusu. Bunu yaparken şiiri hangi dünya için tanımlıyorsunuz?
Her şairin bir dünyası olduğuna inanıyorum. O dünyayı oluşturmak önemli. Her şeyden ve herkesten bağımsız, belli bir titizlikle, oraya ait unsurları en uygun yere yerleştirerek, bunu da hasbi olarak yapmak şiiri yeşertecektir. Yarasına merhem, yoluna yoldaş yahut başka bir saikle şiire sığınan okuyucu kendisine ait dünyayı bulduğunda onu benimseyecektir. Edebiyat dünyası da keza.
Kitabınızda yer verdiğiniz “Çizgi” adlı şiirinizde şöyle diyorsunuz: Her gördüğüne selam verme istediğin/ Tedaviye muhtaç olduğunun göstergesi burada -aranızda selamı yayınız düsturunca- toplumsal bir bozulmaya mı işaret ediyorsunuz? Selamı tedaviyle nasıl bağdaştırıyorsunuz?
O dize yalnızlığın, darda kalmışlığın bir izi. Hayat normal akışında devam ederken çevrende birçok insan vardır. Hele bir nebze güçlüysen o insanların seninle olan sözde samimiyeti ortaya çıkar. Ama aksi bir durumda ıssız bir adaya düşmüş gibi olursun. Önüne gelene sesini duyurmak, varlığını kanıtlamaya çalışmak istersin. Sadece manevi bir destek; bir ses, bir nefes. Onun için de birçok yolu denersin. Aslında bu gereksizdir de. Çünkü, Allah var. Tedaviden kasıt bu; hakkı bilme hakikati bilme. Bu yok ise; denizde, dünyayı sudan ibaret sanan bir balıktan veya karada çırpınıp kendinin kurtarılmasını bekleyen bir balıktan farkı yoktur kişinin. Biz insanız. Unutmayalım. Allah var.
Bir defasında şiirin insanı yaralaması onda bir iz bırakması gerektiğini ifade etmiştiniz. Şairin kendiyle açtığı yara okur için şiirin son hamlesidir diyebilir miyiz?
Şair kendisinde yara açmaz, kapanamaz bir yarayla doğar. Onu kimi zaman sever, büyütür kimi zaman da içinde sevmeye bile kıyamadığı kıymetlileri saklar. Karşı tarafa yani okura bunun bir nebze dâhi sirayet etmesi şiiriyle mümkündür. Şiirinin vuruculuğuyla.
Kitabınızın birkaç yerinde kendinize dair atıflarda bulunuyorsunuz. Buradan hareketle kitabınızın bir bölümünde şöyle bir dize yer almakta “Bazı tarihler var insan utanır” böylesi tarihlerden insan niçin utanır?
İnsan dünyaya geldiğine veya büyük kötülüklerin yaşandığı Srebrenitsa Soykırımı’nın yıldönümü olarak tüm dünyanın hafızasında yer edinen bir tarihte dünyaya geldiğine utanabilir. Her ikisi için de utanabilir. Velhasıl, 11 Temmuz: Birkaç parçanın bütünü.
2001 doğumlu. Ankara'da yaşıyor. Şiirleri ve yazıları Muhit ve Ayasofya dergisinde yayınlandı.