Yalnızlık mahpusluğumun baş gardiyanı acılarımdı benim.
Nihan kaderimin yarım tümcelerle yazıldığı gün,
Üzerimdeki yamalı libas,
Rikkat dilenciliğini yapıyordu hayat gibi bana…
Kınına sığmayan duygularım.
Acıyla bilenmiş ümitlerim vardı benim.
Hüzünle yapılan beşik kertmem de
Teklik şerbetimin en koyuluğunda
Iskaladığım hayat iki yere derin imzasını atmıştı.
Biri ruhum, diğeri yüzüm…
Lakin çocukluğumla başrol oynadığım sahnemde
Hüzün uçurtmamı elem rüzgârlarına inat,
Tüm maviliklerin böğründeki faraha aşkla
İpini koparan münferit aşkım gibi, yolluyordum gökyüzüne.
Yaralı, kırık kalbimle arkadan bakarken,
Beni unutma dercesine el sallıyordum.
Gökyüzünde naif naif salınan bendim,
Ya yerde kalan kim?