HÜZÜN GAZELİ
mahşerde bir karanfil sana boyanır ağlar
kızıl kızıl meltemler seni ben sanır ağlar
olağanüstü mahçup olur ruhumuzun devleti
bilinçaltı evreninde birbir türlü sır ağlar
kelimeler el koyar kıyasıya benliğimize
ve hasret tutuklanır güneş kararır ağlar
karasevdalılığın utanır mehtabı ayı
saatler asır asır sana dayanır ağlar
içimizde yakarış hicap hicap rüzgârdır
hüzün saltanatının tuğu kıskanır ağlar
DARGIN GAZEL
Ebr-i nisan çöktü gök alan oldu
Aşkın andelibi ok salan oldu
Gök davulu seslen iksir nesimine
Sevda-revan bezm-i aşk talan oldu
Amak-ı hayalim münkesir naçar
Sığındığım leyl-i aşk nalan oldu
Servi boylum dargın şair kuluna
Canlar yakan hayali yalan oldu
GÖZLERİME YAĞMUR YAĞIYOR ANNE
insanlar zamanı boğuyorlar
kelimeler tükendiğinde
şehirleri rehin alıyor gökler
gözlerim öksüzleşiyor anne
sahipsizliği dolanıyor dilime
o eski çıkmaz sokakların/
kapı önlerinde
sevince doymayanların
korkunç bir ihanete uğruyor evler
bir körelme giriyor
beynimin en izbe yerlerine
gözlerim hüzne kesiyor anne
bir yüzü valeye yorumlanan
bir yüzüne yürekkızı konulan
bir madalyon adına
gözlerim yağmalanıyor anne
bir ulusal savaşta döktüğüm kan
en son tükenişime rölans
insanlar süreğenliğimi yerle bir ettiler
gözlerime yağmur yağıyor anne
daracık bir borsa oluyor
insanların cebine ülkem
bir çıkmaz sokaktayım
kimseler bakmıyor yüzüme bile
bulutlar gölge düşürüyor
künyemin seçemediğim önyüzüne
içimde yalnız bana karşı ben kaldı diye
gözlerime yağmur yağıyor anne
KİTABE
ötelerin gölgesi demet demet uzanıverdi
gönlümün tarihçesine
şiirimin gövdesinden dökülüp
maveraya büründü göğsümdeki kitabe
menekşevî menekçevî yorumlar
bir kitabın yaprağını açtılar
anmaya hazırlanırken yüreği
iki dudak arasında muştu olup uçtular
bilmem şimdi kaç bin saat ödünç almalı
ne kadar ton kağıt
yeryüzünün ormanları yeter mi
yazmaya kitabesini
işte böyle başladı serüvenleri
bir anın / tırnak ucu kadar yüreğin
yakıp yıkan o semender sözlerinin