ÖLÜME KAÇARKEN AŞKA TUTULMAK
hanfendi beni aşkatutmayın
yetişmem gereken bir ölüm var
toprağıma sabırsız
kırmızı bir gülüm var.
-onu incitemem-
rica ederim beni saza tutmayın
demin de bahsettim
bir ölüm üzereyim
teşrif ederseniz size türkü söylerim
sağdan üçüncü kabir
-girişler güle tabidir-
yalvarırım beni şiire tutmayın
anca varırım cebimdeki kafiyelerle
bakın saçlarım telkin vermede
sizinle tanışmak güzeldi ama…
müsaadenizle.
-bakmak güzeldi, gözlerinize-
— sizi kalbimde kimsecikler görmez.
— efendim?"
AŞKA KAÇARKEN ÖLÜME TUTULMAK
siz orda öyle dururken selvi
güller içinden gülüşüyle sıyrılan
siz öyle gözlerime dolarken mai
renkler içinden b/akışıyla parlıyan
bu gamsızlık kimden vergidir
yahut ben gafil bir mecnun muyum
nerdeyse yıl oldu civarınızda
gözlerim size tevdi
ölümüm
ölümüm gelene dek size adandım,
bilmem ilginizi çekti mi
çalayağmur saçlarım var
yola düş/kün ayaklarım
kederimi ifade için
sararttım dişlerim
suyun gideremediği kirler edindim
ölümüm
ölümüm gelene dek sizi ağladım
bilmem rahat-sız mı ettim
…
nutkumu kesmem gerek ölmem
ve oturmalı ölmem gediğine
içimde hazırladığınız
bühtan bir cinayet değil bahsedilen
fark etmeden öldürdüğünüz biri
fark etmediğiniz içindir ölen
her şey kaçıyor kendine koşandan
ben ölümden
siz benden
ölüm ve aşk birbirinden
hep birbirinden
….
“aslında
bir söz vardı
sana diyeceğim
gel gör ki içimde kaldın”
ölüme tutuldum kaçarken aşka."