"Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir." (Hac Suresi, 5)
göğe baktım da bir iç çekişle bugün
semada yankılanan rida namiyle,
ulu kuşlar çoşkuyla kanat çırpıyorlar
gök alabildiğince maviydi masmavi,
bulutlar, yağmur yüklü bulutlar
olanca ağırlığıyla sağnak sağnak,
ağlıyorlar, sen ey gök kubbe altında binlerce adem
sen ey hilkat sırrına ermiş katip,
sen ey beni ademin keşşafı
sen ey tozlu tarih sayfalarından gezinen seyyah
sen de semada Geylani gibi seyran ettin mi
yerde iken gökle arşı temaşagah
sende çıktın mı ulu semaya kanat çırparak Muhyiddin gibi
sen de erdin mi rahmı maderde bir nufteden bir parça ile
atılıp dökülen aciz bir sudan, tükürük misali bir hiçten
evet bir hiçten insanı yaratıp şekil veren Zat'ın sırrına?
sen de gördün mü rabbini bütün açıklığıyla
küçük bir bebeğin minik ayaklarından akan suda...
sen de bir karıncadan dinledin mi İbrahimi
İbrahim'in ateşi odunlarla kavrulurken ona su taşıyan küçük karıncanın,
dudaklarındaki o bir katre suyun sırrına erdin mi
İbrahim'i bir de ondan dinle ki haykırdı karınca rahmet erişince:
ki nemrudun ateşinde gül yağmuruyla yıkanan dosttu o..
hatırla ki kupkuru Mekke çöllerini cennete çeviren gülü hatırla,
diri diri kız çocuklarını toprağa gömen kalpleri
karıncayı incitmekten haya eden kimseye dönüştüren Muhammedi,
hatırla ki dirilsin yüreğin bir karınca misali...