Bir ormandı burası dipsiz kuyuları bulunan
Bir dokunup uyanırcasına buğulu
Kalmak istedim yol verdi gidişin
Salık verdi bir çapraz el ters ters bakarak
Orada öyle kaldım o dipsizlikte öylece
Yusuf acıdı gözlerinde gördüm
Musa tur’a çıktı gözlerinde gördüm
Yunus sustu kaçışından bildim hepsi birlik içinde idi bildim
Yalnız ben kaldım, öylece orada susup “ben bilmem” demeyi öğrendim
Bilmedim de söylenmeyen sözler hep boynuma dolanır benim
Söylenmeyen sözler hep içimi acıtır
Satır aralarından okurum, sözcük aralarını da okumayı öğrendim
Sustuğumdan beri
Sahi susmak ne çok şey öğretir insana
Ne çok şeyi bilir o vakit insan ne çok kendi sesini duyar
Ne çok kendine devşirilir yaralar
Hücum eder boyuna sakallı hocalar
El pençe pirler yoldaş olur o vakit
Vakit susmak olunca hep kendine kaçar sesin
Bir ormandı gözlerin dipsiz koyu karanlık
Bir ormandı sözsüzlüğün kaçıp gidince anladım
Susup bakınca kayboldu kuyular
Yusuf bile acıdı bana gözlerinde gördüm
Yusuf bile acıdı hepsini susunca anladım.