Normal değilken dünya, güneş sağda ve solda.
Dün yorulan bulutlar, çekilmiş tepelerin ardına.
Kuşları dans ederken, rüzgar ve ağaçları cansız.
Rüzgar ile tütmeyen alev gözlü
Başı garaz dolu bir adamın.
Karşısında bir kız duruyor, uzun bakışların ardına
Ses etmeden sığınan.
Saklayamadığı ilgisini, tatlı ve kara gözlerinden:
“Siyahlara bürünmüşsün yine?” diye belirtti, çok geçmeden.
Derin bir nefesi içine
Sanki son kezmiş gibi çeken dolu başlı adam;
“Yüreğimde eksik olmaz, nefret ile öfke.” diye seslendi, başı eğilen kara gözlüye.
Çoğunun bin bir türlü gülücükle
Neşeye büründüğü bir günde
Garazı bolun nefreti ve öfkesi kabarmıştı,
Gerçek olmayan danslar ile yakın gelmeyen seslere.
Başı yükselip uzadı ve durdu,
Ağacın dibinden yükselen kuşlara bakarken,
Seziyordu kara gözlünün yüzündeki hüznü.
“Yüreğimden eksik olmaz, nefret ve öfkem;
Elbette, yalancı ve iki yüzlülere.” diye düzeltti, başı yükselen kuzgun gözlüye.
“Öfken ve nefretin, zarardan başka bir şey değil,
Yalancı ve iki yüzlülerden ziyade, yalnızca kendine verdiğin.” diye çıktı
Gözleri kara kızın, dudaklarından sertçe.
Adam irkildi, öfkesi merhamete dönüşürken, fark etti birden:
Büyüleyici güzelliği, kızın gözlerinde ahenkle yüzen.
“Dünle bugün bir değil, insanlar aynı değil,
Bense hep aynıyım; sevgim ve nefretimle birlikte.” dedi birden
Ağaçların solmuş yapraklı dallarına bakıp, cıvıldaşan kuşları
Kara bakışlı kıza gösterirken.
“Nasıl da kaçıyorlar;
Bulutlar toplanıp gökleri kararttığında,
Kuru gövdeli ağaçları sevmeyip lanet yağdıran
Elem dolu ahmaklar.
Söyle bana, hangi gülüceğe inanayım? Öfke ve nefretim,
Beni ayakta tutar ve daha iyi öğretir sevgiyi
Kışönünde içimi ısıtan. Şimdi yalancı güneş açınca,
Daha iyi görüyorum, neyi sevip sevmediğimi.
Yağmuru sahiplenmek isterim,
Bütün kuşlar benimdir, benim olanın altında ıslanan.
Bulutlara saygılıyım, hem de en karalarına.
Zira onlar yerin üstünde, görür ve bilirler her şeyi
Ve isterler hakimiyetleri bitmeden,
Aşağıdakilere hükmetmeyi.
Ben de bu ağaçlar gibiyim, kara bulutların hükmü altında;
Kara gözlerin büyüsüne kapılan.
Beni görür ve izler, bu koyu gözler durmadan.
Adımlarımın hepsi ve yüzümdeki ifade,
Ölü ağaçlarıma ve çirkin kuşlarıma sevgimin
Birer parçası, kara gözlerin hükmünde öğrendiğim.
Bu yüzden istemiyorum güneşi, yağmur yağsın yeniden!
Yollar boşalsın; yeteriz kuşlara tek sen ve ben!” dedi adam,
Merhameti harlanıp sönmeden.
Kuzgun gözlü kız, başını eğdi ve gözlerini kıstı.
Duymuş gibiydi sanki, epeydir beklediğini.
Garazı bol ile kara gözlü kız
Tepelerinden eksik olmayan kuşlar ile, usul usul yürüdüler;
Sarı yapraklara bezenmiş yollar boyunca,
Nemli toprağın kokusunu duya duya ve ince gövdeli ağaçların
Selam durduğu topraklara varana kadar.