UÇAMAYANLAR DURAĞI
Çeyrek var ağaçların yapraksız kalmasına.
Yarım bir gülüş güneşin suratında,
Eli cebinde geliyor sonbahar karşıdan.
Rüzgarın ağzında bir şarkı,
"Bu zamanlar yoksa hep bize düşman mı?"
Dost olan kim ki sanki ayırasın zamanı?
Sesini duyuyorum ama önüm Berlin Duvarı .
Doğa da karşı, dile gelmeyen gönül de,
Dile gelen gönüle susan dil de.
Kim dost ki söylesene?
Sen de esip geçiyorsun rüzgar.
Dudaklarıma bir kaç tel bırakıp,
Saçlarımın dansını izleyerek uzaklaşıyorsun.
Oysa biraz kokusunu alsam senden,
Çeksem içime, omuzlarından sarılırcasına.
İliklerine kadar özlemiş bir beden,
Kapatıyor gözlerini, hayalini düşlerken.
Gayri ihtiyari bir bakış gözlerimde.
Neredeydim sahi, dolmuş geçti mi ikide?
Sersem bir çocuk var şimdi geride.
Giden bencil sevdaların bıraktığı,
Uçamayan kuşların kafesinde...
En son yapraklar diyordum, dökülecekler.
Üzerinde hayalinin ve adının yazıldığı yapraklar.
Bu mevsim elveda diyeceğim sana,
Bu sonbahar, adının geçeceği son bahar.
Son dakikalar dolmuşun gelmesine.
Bana veda ettiğin beyhude sokaktayım.
Loş bir koğuşun adımlarını atıyorum,
İki ileri bir sağa, dönmek yok arkaya.
Nihayet geliyor kornasıyla yeni dünya,
Bırakıyorum tüm maziyi Uçamayanlar Durağında.
Bir yer seçiyorum cam tarafından,
Bilmediğim bir yerde indir kaptan.
Sendeleyerek hareket ediyor yerinden,
Hiçbir şey durmamıştı ki zaten.
Biz manasızca hapsettik zamanı en siyah renginden...
ÇIPLAK
Garip bir savaş alanı
Okçular yerinde
Savunma bomboş
Top yok tüfek çok
Müptezel gibiyiz ortalıkta
Geziyoruz yalın ayak
Farkında değiliz belki de
Fikir bedenden daha çıplak
Ne uyarsa giyer vaziyette
Bitik bir bulut var gökyüzünde
Bıraksa kan yağdıracak
Acımasızca yeryüzüne
Onu tutan ne?
Beklenen zaman mı var
Ya da daha büyük bir kâr.
Başımızı kaldırıp baksak ufka doğru
Ne kırmızı bulut kalır ne okçu
Müptezel gibiyiz ortalıkta
Geziyoruz yalın ayak
Farkında değiliz belki de
Fikir bedenden daha çıplak
Ne uyarsa giyer vaziyette.