Güneşin huzmeleri
Gözüme kılıç saplıyordu sanki
Bir sabah
Uyanırken kan-ter savaşçıydım
Rüyaların yegâne galip birisi
Güneşin ışın kılıcına
Parmakla saldırıyordum
Takatimin titizliğinde demir dövüyordu, inadım
Âmiyane mağlubun tek ismi
Gün tazeliğini kokuşmuş duygularla selamlayan
Hanımerim.
Oysaa;
Çiçekli cibinliğin kızıydım, güneşi
Gönlümde karşılar, öpmelerle doğururdum.
Büyüdüm, büyüttüler.
Hamurumun kıvamını küflü insaniyetle verdi insansoyu
Katılaştım-dıkça ışına mağlupken,
Savaş açar oldum.
Ay'ı mesken tuttum
Anacığının ışığıyla ak bi löküstü karanlığa
Söylendim fıs fıs
Hükümranlığını göğe verdim
Kin duygularını gıdıkladım
Derin kuyularına hasetler üfledim
İblis'e o sıra muallimlik ettim.
Âsilendi. Gözükmedi..
Anacığına, bulutsal perdeler gerdi
5'ten 6'ya varmadan yelkovan
Atlas'ta süzgün ana kokusu ciğerine sökün etti.
Saniye ivmesinden tez, affa durmadan
doğdu,
Yıldızları sökercesine.
Karanlığın av lambası oluverdi
Urumçi'ye vicdan yürüdü
Durdu, Kudüs’ün kızıl kanı.
Kuyularına Yusuf'lar sürdü
Kulağında İlah sesi
Gönül âmâlarına rehber oluverdi
Bense;
Islak pamuğa umudu sardım,
Yeşeren yerinden
Güneşin kadını olmaya
Antlar ederek!