Menu
AĞIT
Şiir • AĞIT

AĞIT

Gözlerimiz gülerken ansızın bir gözyaşının pıt diye akıp,

iki göğüs aramızdan ebediyete kavuşmasıydı mesele.

Dans eden balerinli müzik kutusu açıldı ve binlerce günah fışkırdı dünyaya.

Kırlangıçlar göç yolundaki senfonik, estetik ve bir o kadar da hüzünlü danslarını şaşırdı.

Gökyüzünü siyaha boyadılar.

Buğdaylar istenmeyen çocuk misali toprağa tanelerini serpiyordu.

Charles Aznavour' un La Boheme 'i bir tek bana mı kan kustururdu.

Gün geçtikçe ötekileştiriliyorduk bir sonrakinden.

Toprağa doğmamış çocuklarımız karışıyordu pis giderlerden.

Daha da kök salıyorduk.

Yüzsüz sarmaşıklar gibi tel örgülerden evlerin duvarlarına sarılıyorduk.

Haneye tecavüz işleyip, mahremiyeti hiçe sayıyorduk.

Kişisel alan ihlalleri!

En büyük sorunlarımızdan birisi kırmızı bayrağı sırtlanmış başı çekiyorken,

iç gıcıklayıcı bir tıkırtı duyuluyordu dünyadan.

Karıncalar yuvalarındaki bütün boşlukları doldurmuş,

bir tek bizim çukur yerlerimiz selam veriyordu güneşe.

Ki güneş bile batmaya telaşlı bu kızıl akşamüstlerinde.

Servetimiz sandığımız şeyleri sonsuzluğa uğurlarken,

eğreti sözcükler çıkıyordu dudaklarımızdan.

Islak, diken diken olmuş sözcükler.

Atalarımızdan bize kalmış yalnızlık duygusuyla,

her ne kadar acıtsa da dikenler, dudaklarımızı birleştiriyorduk.

Sevildiğimizi biliyorduk bilmesine de bir ağıt çalıyordu içimizde.

Kalbimizi susturmak isterken kör kutulara hapsoluyorduk.

Uzun saçlarımızı salıp, kurtulmaya çalışıyorduk zindan dibi kulelerden.

Kalbimiz kör kutularda, uzun saçlarımızla tekrar toprağa basmak istiyorduk.

Acıyordu her yerimiz. Ama ne acı!

Bilinmez bir ağıt uğruna kendimizden veriyorduk.

Feda ettik kendimizi.

Anamızdan içtiğimiz sütü, günahlarımızı bağışlasın diye sunduk.

Evlerimizi ihlal ettik. Kendimizi heba ettik.

Gözlerimiz kanadı da, merhem niyetine ışık hüzmelerini gözlerimize serpiştirdik.

Umudumuz da kalmadı, tahammülümüz de.

Üçüncü gözümüzün nerde olduğuna karar verdiysek oradan bakmaya başladık.

Öyle diyordu ağıtta;

"Kanatlarım yoktur çırpınıp uçmaya."

Büşra Bedel

2018 yılında Akdeniz Üniversitesi Reklamcılık Bölümü’nden mezun oldu. Belgesel fotoğrafçısı. 2013-2022 yılları arasında tiyatro ile uğraştı. Üniversitede tiyatro kulübü ile başlayan serüven, yıllar sonra Sahne7 Tiyatro Ekibi ile devam etti. 2020 yılında Eduardo Galeano' nun Aynalar adlı kitabını kadın oyunlarına uyarlayıp sahneledi. Şu anda aktif olarak uzun soluklu bir fotoğraf projesi üzerinde çalışıyor.

Daha fazla görüntüle