Madem öyle, Süleyman amcanın sandalyesinden bahsedeyim. Kişiye özel yontulmuş el mamulünden. Sandalye, Süleyman amcanın 35 yıllık mermer çalışmaları esnasında bükülen beli, kamburlaşan sırtı, çabuk yorulan kolları ve her şeye rağmen yitirmediği ümidinin ölçüleri alınarak yapılmaya başlanmıştı. Sandalyenin yapımının nasıl gittiğiyle ilgili ikinci görüşmede ise oturma yerinin neticeye tam uyması için Süleyman amcanın ılık alçı kalıplarına üç kere oturup kalkması gerekmişti. Ve bu olay, “emeklilik sandalyesi ve etrafında oynaşan torunlar” hayalinin yavaş yavaş hayata geçmeye başladığı andı. Bir düşüncenin somutlaşması için ortaya konan iradenin fırından kokuları yükseliyordu.
Sandalyenin ahşabı, gölgesinde atların nefeslendiği büyük bir ceviz ağacının güneşte en az kavrulan orta bölümündeki geniş dallarından birine aitti. Ayakları, kolçaklar, sırtı ve oturma yeri olmak üzere dört genel parçadan oluşuyordu. Ki her parça yekpare bir bölümünden yapılıyordu. Parçaların yapımı bittikten sonra birbirine eklenmesi ve cilasına başlanmıştı. Her parçası için farklı oranda ve yoğunlukta İtalyan cilası kullanılmıştı. Tek cilasız bölüm olan oturma yerinin altı incecik ve ahşapla bütünleşik kaneviçeyle kaplıydı. Böylelikle sandalyenin nefes alması sağlanmıştı. Sırtının içe doğru kabarık kısmındaki iç içe geçmiş papatya yapraklarını andıran şekli ise sırf estetik görüntü adına değil, Süleyman amcanın sırt ağrıları da düşünülerek şekillendirilmişti. Karşıdan bakıldığında oturanın bedenine büyük gelen gömlek giymiş gibi görünmemesi için de sırtının ortası ince bel şeklinde kenarlardan yontulmuştu. Kol mahvilindeki öne doğru kalınlaşması ve üzerindeki yer yer göçükler de Süleyman amcanın kolundaki şişler düşünülerek oyulmuştu. Süleyman amcanın boğazını mahveden mermer tozuna karşı kullandığı zencefilli çayı için yapılması düşünülen sağ kolçağın bitimindeki hane ise Süleyman amca tarafından çıkarılmıştı. Kelimesini bilmeden “biraz şey olmuş” diyerek bu abartı rüküşlükten kendini ve sandalyesini kurtarmıştı.
Sandalye nihayet bittiğinde genel görünüşünde Süleyman amcanın birkaç kez hatırlattığı üzere sadeliğe özen gösterilmiş ve fakat ahşabın ağırlığı sebebiyle gizlenemez bir heybet tezahür etmişti.
Özel sipariş bitmişti bitmesine ancak Süleyman amcanın emeklilik hayali bir anda sürüklendiği iflas nedeniyle biraz daha yukarılara çıkıp orada beklemek zorunda kalmıştı. Bu müflislik herkes için bir beklemek eylemi doğurmuştu. Sandalye içinse Süleyman amcanın komşu illerde dolaşıp çalışarak borçlarını ödeyebilecek parayı biriktirmesinin acabasıydı.