Aşkın en güzel libası sözdür. Söz eğri büğrü bugün. İri kıyım günahlara bulanıyor renkler. Aşksızlıktan nefesi kokanlar ete tapınmayı aşk sanıyor. Yazıyor kalem, kalemin inlediklerini duymuyor. Su akıyor, ama yol bulamıyor. Suyun sızısı sadece masallarda, mesellerde, Yusuflar kaçmış masallara, sözü söz eden ne varsa tekmili müntehir bir gazele önsöz olmakta …
Aşka uygun kumaş aranmalı…
Sonra…
Sonra bunu aşka yakıştıracak, iğneyle kuyulara gül diken bir terzi olacak kalem tutan.
Sonra…
Misallere ulanan bir aşk anlatısı başlayacak. Ve asırlarda yuvarlana yuvarlana bir kar topu gibi gelecek çarpacak dimağlarımıza… Güllerle bülbüllerin sırtına yüklenen mısralar kolyesi takınacak gerdanına aşk… eski… eski olduğu kadar kıymetli… Eski fakat tutarlı ve iyi… özü ayağa düşürmeyen, şekli de ayak bağı etmeyen dizeler divanesi…
Sonra Fuzuli mısraları, Nedim’ce tahkiyeleri ile Hayati önem taşiyan imzalar atılacak sonlara... Memati’nin anlamı zarif bir şair olacak o zamanlar…
Bizlere bırakılan…
Nedim’in laleler içinde gördüğü güzele yazdığı mısralara kahraman olma arzusu… Kim istemez Fuzuli’nin hayran olduğu bir güzel olup dolanmayı dillerde?
Ve sona gelirken…
İnsan rahat durmayacak elbet, kavramlarla -ve hatta onlara yükledikleri anlamlarla- savaşmaya başlayacak. - çünkü insanlar kelimelerle dirildiği gibi ölüyor kelimelerle..- Susup yaşayamadığı için, yazıp berbat etmeye başlayacak ancak.. -benim gibi- ne gam ilahi!
Ve savaş başlar!!!
Aşka yakışacak kaç libas kaldı ?
İlgimi çeker bazen, bizde neden ağlayanın masum olduğu hissi uyanır? çığlıgı koparan, vaveylaya sığınan, paçayı yırtması gereken bir işe bulaşmış hissi uyandırır ben de genelin aksine. demiştim iyi niyetler çöplügü bana göre değil. he bu kötü niyetli olduğum anlamına gelmez, sadece daha kuşatıcı bir düşünce işçiliğine talibim…
Misal…
Bülbül divane olup uçar şakırken bu dizelerde, susup toprağa mıhlı kalmak gülün kaderi olacak.. vefasızlık yaftasını yiyen de, dut mevsiminde bülbülün sükutunda eriyen de gül olacak...
Pervane uçup dolanırken gökyüzünde, yanıp erimek düşecek şem'e..pervaneyi yakan şem’e yıkılacak suçlar, pervane olmaya özenecek insan…erimek ve sevdiğini yakmak hep şem’in işi…
Şimdi unutun tüm bunları, tek beyitlik olsun acıyın gül’e ve şem’e ey insan!
...
dut mevsimine kadar bülbülün aşkı madem..
ey gül,sen de vur kalbine bülbülünün her dem..
...
Ve savaş bitmez!!
Çünkü insan kelimelerin bile kanını dökmeyi sevendir!