Menu
Ölemeyen Devlet Adamının Sırrı
Öykü • Ölemeyen Devlet Adamının Sırrı

Ölemeyen Devlet Adamının Sırrı

Değerli okurlarımız, Ankara röportajlarımıza sabık meclis başkanlarımızdan Rıfat Nafiz Derman ile devam ediyoruz. Sayın Derman bugün 124 yaşında ve maşallah zıpkın gibi. Bizi ropdöşambırıyla karşılayan Derman anlattıklarıyla bizi hem şaşırttı hem de pes dedirtti. Uzun yaşamanın sırrını beklerken işte duyduklarımız. 


Sayın Derman uzun yaşamınızın sırrı nedir?

Efendim ben 98 yaşımdayken yani 1998’de, öldüğümde Ankara Devlet Mezarlığı’na defnedilmek üzere, Milli Savunma Bakanlığı’na şahsen müracaat ettim. 1998/156 sayılı dilekçemde ifade ettiğim üzere ölümüm halinde burada idarece münasip görülen ada ve paftada bir mezar yeri talep ettim. 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunun amir hükümleri gereği böyle bir hakkımız bulunuyor efendim. Bürokrasiyi meşgul etmemek için bu işi peşinen çözmek istedim. 


Konunun uzun yaşamakla ilgisini açar mısınız? 

Oraya geleceğim efendim. Benim dilekçeyi verdiğim tarihte mezarlıkta yer yoktu ve mezarlıkta medfun şahısların isimlerinin yazılı olduğu mermer bloklardan örülü duvarda yeni bir isme yer kalmamıştı. Bundan hareketle idare bana cevaben en kısa zamanda yer ve duvar için araştırma ve planlama yapılacağı ve bundan sonra ivedilikle bana yer tahsis edileceği bildirildi. 


Biliyorsunuz devletimizin pek çok kurumunda yer alan bir birim var. Biz buna APK deriz. Araştırma, Planlama ve Koordinasyon. Bunun müdürlüğü, birimi, kurulu, başkanlığı vardır. Her kurum kendi teşkilat şemasında münasip bir yer bulur ve bu APK’yı orada ihdas eder. Bunlar devletimizin en çalışkan, en velut birimleridir. Burada bir APK hadisesi yaşandı.


Onların gayretine rağmen bu noktada işimiz biraz karıştı ve maalesef ilerleme kaydedilemedi. Bütün bu gayretlerin kuvveden fiile geçmesini beklerken yani arazinin bulunup satın alınması noktasında engeller çıktı.


Satın alma ile ilgili kanunun 4. Maddesi çok açık. Efendim kitapçıktan okuyorum: Devlet Mezarlığının tesisi ve idamesi için yapılacak harcamalarda 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 2490 sayılı Artırma ve Eksiltme ve İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz.


Lakin bu yasayla ilgili bir itiraz süreci başlamış ve yeni mezar tahsisi için gerekli harcama bu maddeye yapılan itiraza takılmış. Meclis komisyonlarında bu kanun maddesinde yapılacak tadilat birkaç yıl boyunca bir türlü gündeme gelememiş. Ben de tabii bu durumda ölümümü erteledim. Efendim her şey kanuna, kitaba uygun olmalı değil mi? 


Siz mezar yeri kesinleşmeden ölmemekten mi bahsediyorsunuz?

Elbette efendim. Her işimiz nizama, teamüllere uygun olmalı. Mezar yeri olmadan ölmem halinde yaşanacak keşmekeş, fiili durumlar, eş dost torpiliyle yer bulma, arzum hilafına Cebeci Asri’ye defnedilme gibi hadiselerin cereyan etmesini istemiyorum. Devletimize mütehassıs, müdür muavini, genel müdür, müşavir, müsteşar, mebus ve nihayet meclis başkanı olarak hizmetimiz olmuştur. Defin hususunda bu hizmetlerin göz önünde bulundurulmasını arzu etmekteyim.


Bakın devam ediyorum. Mesele giderek çatallandı zira. Bu kanun maddesi yeniden düzenlendi ve resmi gazetede yayımlandı. Böylece bu harcamalar için yeni ihale açıldı. İhaleye başvuran firmalar mezarlığın genişletilmesi, yenilenmesi, bakımı ve onarımı için teklif verdiler ve bu sefer de eksik dosyalar ve şartnameye uygunsuz haller yüzünden ihale ertelendi. Nihayetinde 2010 yılında mesele çözüldü. Bir firma ile anlaşıldı. Bunun üzerine mezarlığın bağlı olduğu Milli Savunma Bakanlığı ile mezarlığın içinde bulunduğu Atatürk Orman Çiftliği’nin bağlı olduğu Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı müştereken bir plan hazırladı. 2010’da. 


2011’de AOÇ’nin bağlı olduğu bakanlık Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı adını alınca evraklarda bazı uyumsuzluklar tespit edildi. Akabinde İntibak Komisyonu toplandı. Düzenlemeler yeniden gözden geçirildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne sunulmak üzere dosya tam tekmil hazırlandı ve belediye meclisi gündemine sunuldu. 


Ancak bu talep gündeme düşünce belediye meclisinden bir üyenin dikkatiyle genişleme yönündeki arazinin muvazaalı olduğu tespit edildi. Birden fazla malikin olduğu arazide hatır mukabili satışlar, sözlü devirler, resmi olmayan muamelat yani ne ararsanız vardı. Bu da kamulaştırmaya engel teşkil etti. Bu gayrinizami ortaklığın sona ermesi için bu sefer belediye izale-i şüyu davası açtı. Ben de bizzat gittim hatta. Ankara 11. Sulh Hukuk’ta beni tanırlar. Çaycı münasebetsizlerin, bana tarla sahibiymişim gibi davranmaları beni ziyadesiyle üzmüştü. Neyse efendim, 2,5 sene sonunda dava çözüldü. Ortaklık giderildi, kamulaştırma yapıldı. Artık huzur içinde gelişmeleri takip ederken ben de yavaş yavaş ölmeye niyet ettim. 


Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın adı 2018’de Tarım ve Orman Bakanlığı olarak değişince yine en başa döndük ve bütün süreci baştan ele aldık. Çok şükür bu sefer idmanlı olduğumuz için işleri tamamladık.


Devlet Mezarlığından size uygundur, ölebilirsiniz tebligatı gelmiş gibi söylediniz…

Tabii, tabii. Yani mealen bu kapıya çıkacak bir yazışma oldu. Mezar yeri tahsisatı yapıldı ama bu sefer de isimler duvarındaki mermer bloklarda sorun yaşadık. O mermerlerin üreticisi iflas etmiş. Mamüllerin devamı yokmuş. Başka bir üreticiden aldıkları mermerlerde renk uyumsuzluğu tespit etmişler. Mermer ocağının sahipleriyle görüştüm. Jeologlar Odası’ndan görüş talep ettim. Beni Afyon Mermerciler Derneği’ne yönlendirdiler. Elimdeki numuneyi posta marifetiyle gönderdim. Derneğin üyelerinden biri nasılsa aynı mermeri bulur gönderir diye bekledim. İş hızlansın diye Afyon Valiliği’ne yazı yazdım. Mektuplarım geri geldi. Neden biliyor musunuz? Yaşlanıyoruz efendim. Devletimizin hızına, değişimine yetişemiyoruz. Meğer 2005 yılının ocak ayında 5285 sayılı "Afyon İlinin Adının Afyonkarahisar Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ile şehrin adı değişmiş. 


Ben tabii resmî yazışmaları Afyon ismiyle yaptığımdan dolayı işlerim yürümedi. Bütün evrakı yeniden tanzim ettim, Afyonkarahisar’da aranan mermer bulundu. Devlet Mezarlığı satın alma yetkilileri gerekli miktarda mermeri depolarına çektiler. Bu ne demek? Artık yeni bir fani defnedildiğinde isminin yazılı olacağı mermer blok ivedilikle hazırlanacak demek.


Bu durumda geriye bir tek…

Evet efendim ölmek kaldı demek isterdim ama maalesef konu kapanmadı. Bütün bunlar olurken başka bir mesele ile karşı karşıya geldik. Arazi genişlemesinin resmi hale gelmesi, kurumlar arası iletişim kopukluğu nedeniyle akamete uğradı. Tapu Kadastro ve Millî Emlak gibi kurumlarımızda mezarlığa eklenen alan halen mezarlık olarak haritaya işlenmemiş. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na göre, “mezarlık olarak tahsis edilmiş yerlerden başka yerlere ölü defni yasaktır”.  Şimdi bana tahsis edilen alanı da içine alan eklenmiş arazinin mezar yeri olarak tanımlanması için başvurumuzu yaptık. 


Burada yeni bir engelle karşılaştım. Arazi kamuya ait. Millî Emlak Genel Müdürlüğü devir ve tescil işlemlerini yapmadan evvel o arazide başka bir kamu kurumunun tasarrufu mu var mı, olacak mı diye çeşitli kurumlara mektup yazıyormuş. Maalesef ASKİ’nin oradan geçecek bir kanalizasyon hattı varmış. Bu nedenle devir gerçekleşmemiş. Şimdi ASKİ’yle bir dilekçe sürecimiz var. Orada bir müdüre denk geldim, Ali Sürmelioğlu adında eski toprak bir müdür. Sağ olsun ilgileniyor. Proje henüz kâğıt üstünde olduğu için boruları yerin altında birkaç metre kaydırmak suretiyle bu iş çözecekmiş. Tabii bu bizim önümüze gelince ben evlatlarıma gülerek “ister misiniz buradan bir de metro geçsin” dedim. Demez olaydım. Ben bunu düşünürken EGO’nun Raylı Sistem Hizmetleri’ne çoktan mektup gitmiş bile. Bahçelievler’den Demetevler’e yeni bir bağlantı hattı söz konusuymuş. Bu nedenle Devlet Mezarlığı civarındaki bazı arazilerin istimlak edilmesi söz konusuymuş ama bu plan 2033 için öngörülüyormuş. Yani şimdilik yırttık. 


Yani artık gönül rahatlığıyla?

Yani artık eskisi gibi değil hislerim. Yabancılaştım ben ölüme. Yıldım, yoruldum. Bu bürokrasi beni yordu. Ağzımın tadı kaçtı bir kere. Uyku döngüsü gibi bir hal bu. Ölüm döngüsünü kaçırdım. Ama devlete küsmek olmaz. Eğer bu döngüden çıkıp ölebilirsem cenazeme beklerim diyeceğim ama kimin önce belli olmuyor beyefendi.  


Erkan

1979 İzmir doğumlu. Eskişehir'de reklamcılık eğitimi aldı. 2003'ten beri İstanbul'da yaşıyor. Arka Kapak dergisini çıkaran ekibin parçasıydı. Son yıllarda televizyonculukla meşgul.Balkanları çok seviyor. Ali ile Zeynep'in babası.