(Gazze’nin gül yüzlü masum çocuklarına ithaf ediyorum.)
Amansız savaş haberleri dinliyordum, içimde hüzünle birlikte intikam duygularının kabardığı bir andı. İşte tam bu anda Gökyüzündeki tüm bulutlara mayınlar döşemek istiyordum. Savaş uçakları bombalarını çocukların üzerine atmadan önce infilak edip parçalansın diye. Çıksın istiyordum artık yıldız savaşları çıksın. Vurulsun istiyordum artık ağır bombardıman uçakları vurulsun. Bu yüzden ben öncelikle yüreğimde üretmek istiyordum bombaları. Hem de ne bombalar üretmek istiyordum, ne bombalar? Elbette Nükleer Bombalar üretmek istiyorum yüreğimde. Çocukların nefretini, isyanını ve intikam duygusunu da bu nükleer bombaların yanına koyduğum zaman yürek teçhizatımı tamamlamış olacaktım. Savaşı ve savaş aktörlerini vurmak istiyordum bu bombalarla. İşte bu yüzden savaşa hazırlanan tüm tankları yüreğimden geçirmek istiyordum. Onları imha edip çocukların ve günahsız insanların ezilmesini önlemek istiyordum. Saliselik bir anda oluşan bu düşünceler, oylum oylum giriyordu beynime, bir meltem serinliğinde.
Çok iyi biliyordum ki savaş her şeyden önce çocukların tertemiz düşüncesini, her şeyin saf bir duygu ile düşünülüp intizam edildiği cennet âlemi gibi olan dünyasını, dünya büyüklüğünde olan hayallerini, umudunu ve en önemlisi de annelerini vurup öldürüyordu. Gözlerinde bir daha gelecek okunmazdı o zaman çocukların. Öyle ki gözleri ölü balıkgözleri gibi çaresiz bakardı etrafa. Ben de kalbimden vurulmuş oluyordum o vakit. Gökyüzünde kuş sesleri bir daha duyulmazdı o vakit. Hedeflerle birlikte vurdular tüm güzellikleri. Alevlerin ve dumanların arasından gökyüzüne çıkan çocukluğumuz, yara alsa da elbette dönecektik bir gün oyuncaklarımızı ve horoz şekerlerimizi bıraktığımız yere. Elbette kalkıp yürümeye ve koşmaya başlayacaktık düştüğümüz yerden. Elbette kalkıp vurmaya ve intikam almaya and içeceğiz, düştüğümüz yerde.
Yeryüzündeki acımasız savaşlar gerçekten sona erer mi diye düşünürken, insanlığın sona doğru yaklaşmakta olduğunu hissediyordum. İnsanlık duygusu zaten ölmüştü. Çocukların kalbine doğru atılan bombalar, aslında insanlığın değerini ve yaşamın anlamını da ortadan kaldırıp atıyordu bir kenara. Öldürülen masum insanlarla birlikte insanlık duygusu da öldürüldü. Bunu kesin olarak biliyordum. Artık gökyüzünde yıldızlar bir daha kaymayacaktı, kuşlar bir daha uçmayacak, pencerelerimizin kenarında bir daha ötmeyecekti kuşlar. Bütün bu zulümlerden habersiz açan çiçekler etrafımızı renklendirmeyecekti bir daha. Uçaklar saldırdıkça, çocukların gözündeki ışıltı ve umut kayboluyordu aslında.
Hayır, hayır durun kalabalıklar durun. Hani benim bulutların arasına döşediğim mayınlar vardı ya, onlar ne işe yarıyorlar ki. İşte tam burada yapacaklardı hamlesini. Elbette ki tam kalbinden vuracaklardı savaş uçaklarını ve savaş aktörlerini. Peki, bu durumda çocuklar kin ve nefret dolu duygular beslemesinler de ne yapsınlar. Peki, ben de haklı değil miyim yüreğimde nükleer bombalar üretmek konusunda. Başka ne yapabilirdim ki. Onların hayatından sevgiyi, bir dilim sıcak ekmeği, başlarını okşayacak bir eli, bir anne şefkatini, sıcak bir yatağı çok gören, onların hayatından hayatı kaldırıp bir kenara atan sadist ruhlu savaş delileri hakkında nasıl düşünsün ki çocuklar. En az diğer dünyanın çocukları kadar saf ve temiz ruhlu, günahsız ve sevecen olan, her şeyi hak eden hüzün çocukları hangi suçu işlediler ki böyle acımasızca kan ve barut içinde yaşamak zorunda bırakıldılar.
Öyleyse, haydi çocuklar hep birlikte uçup çıkalım gökyüzüne, yüreğimizdeki nükleer bombalarla vuralım uçakları, vuralım savaş delilerini, vuralım kan içici vampirleri, vuralım savaş senaristlerini. Öyleyse haydi çocuklar, kanatlanıp çıkalım gökyüzüne, boşalsın yıldızlara duygularımız, buluşalım ebabil kuşlarıyla, belki onların yardımıyla vahşeti durdurabiliriz, zulümden kurtulabiliriz. Öyleyse haydi çocuklar, özgürlüğe kanat açarak uçalım, her bir zerresini keşfedip gökyüzünün, güç toplayalım oralardan, santim santim fethedelim gezegenleri. Mademki yeryüzünde kimse bizi dinlemiyor, biz de gökyüzüne çıkıp anlatalım derdimizi yıldızlara, bulutlara, kuşlara, meleklere. Sonra yüreğimizdeki nükleer bombalar boşalsın savaş karargâhlarının üzerine. Belki o zaman kaçıp giden barışı tutup yeniden indiririz yeryüzüne.
Atılan bombalar dağlara ve mevzilere değil, aslında çocukların ve annelerin kalbine atılıyordu. Mevzileri ve cepheleri değil aslında çocukların temiz dünyasını topa tutuyordu uçaklar. Düşman karargâhı değildi isabet alan, çocukların yüreğiydi, çocukların yüreği. Şehirlerin ve kampların yanı sıra, çocukların oyun dünyası ve hayal âlemiydi harabeye dönen. Askeri hedefler değildi, ateşe verilip havaya uçurulan aslında annelerin yüreğiydi, çocukların ekmeği ve suyuydu. Çocukların saf ve masum düşleriydi paramparça edilen. Çocukların dünyasıydı yakılıp yıkılıp yok edilen.
Dünyanın bütün çocuklarına bir sığınak açtım yüreğimde. Öyle bir sığınak ki; hiçbir bombanın tahrip edemeyeceği kadar muhkem bir sığınak. Şimdi siz ne yapabilirsiniz ey savaş müptelası deliler. Şimdi sizin gücünüz yeter mi bu sevgi kalesini yıkmaya? Sizin bombalarınız yıkar mı içimizdeki sığınakları? Sizin gücünüz yeter mi içimizde biriktirdiğimiz profesyonel direniş duygularını? Öfke selini durdurmaya yeter mi gücünüz?
Yaşanan bunca vahşete ve dökülen tüm bu kanlara rağmen çocuklar, büyüklerden daha çok büyütüyorlardı sevgi çiçeklerini. Çünkü çocukların kendileri de çiçek gibiydi. Yüreklerinde ürettikleri nükleer bombalarla koruyacaklardı çiçeklerin güzelliğini. Bense üretmeye devam edeceğim bombaları. Bir sevgi fabrikasıdır yüreğim. Bin tane anti bomba gücüne sahip sevgiler üreteceğim fabrikamda. Her şeye rağmen inatla ve inançla üretime devam edeceğim. Özgürlüğe ulaşana dek, zulümden kurtulana dek. Kan ve barut kokusu yerine tüm yeryüzüne çiçek kokuları yayılıncaya dek.
Açıkça itiraf ediyorum işte, bütün çocukların isyan duygusunu ben taşıyorum yüreğimde. Ben destekliyorum bu eylemleri. Onları cesaretlendirmek için yüreğimde bombalar, hem de misket bombaları üretiyorum. Elektro manyetik silahlarla vurmak istiyorum silah tüccarlarının beyinlerini. Savaş aktörlerinin beyinlerini. Dünyanın bütün çocuklarına bir sığınak açtım yüreğimde. Öyle ki hiçbir bombanın tahrip edemeyeceği kadar muhkem bir sığınaktır bu sığınak. Şimdi, siz ne yapabilirsiniz ey savaş delileri. Şimdi, sizin gücünüz yeter mi bu sevgi kalesini yıkmaya. Sizin bombalarınız yıkabilir mi içimizdeki sığınakları. Sizin gücünüz yeter mi içimizde biriktirdiğimiz profesyonel direniş duygularını bastırmaya, öfke selini durdurmaya.
Haydi, çocuklar özgürlüğe kanat açarak uçalım, her bir zerresini keşfedelim gökyüzünün, güç toplayalım oralardan, santim santim fethedelim gezegenleri. Mademki yeryüzünde kimse bizi dinlemiyor, o halde biz de gökyüzüne çıkıp anlatalım derdimizi yıldızlara, bulutlara, kuşlara, meleklere. Sonra yüreğimizdeki nükleer bombalar boşalsın savaş karargâhlarının üzerine. Belki o zaman kaçıp giden barışı tutup yeniden indiririz yeryüzüne.
Evet, Nükleer Bombalar üretiyorum yüreğimde. Evet, açıkça söylüyorum işte; bütün çocukların isyan duygusunu ben taşıyorum yüreğimde. Ben destekliyorum bu eylemleri, bu direnişleri. Taş atan çocukları cesaretlendirmek için yüreğimde bombalar, hem de misket bombalar üretiyorum. Gazze’nin ve Dünyanın bütün çocuklarına bir sığınak açtım yüreğimde. Haydi, gelin benim yüreğimi de bombalayın uçaklar. Buna cesaret edemezsiniz işte. Çünkü yüreğimde nükleer bombalar var. Çünkü yüreğimde sevgi var. Çünkü yüreğimde çocukların intikam duygusu var.
1 Mayıs 1968 Konya Cihanbeyli
Küçükbeşkavak doğumlu. İlkokulu kendi köyünde okudu. 1991’de Kulu İmam hatip
Lisesinden mezun oldu. İlkyazı ve şiirleri lisede okuduğu yıllarda Vahdet
Gazetesi, Sayha Dergisi ve İkindi Yazıları’nda yayınlanmaya başladı.
Üniversitede okuduğu yıllarda Serzeniş adlı dergiyi neşretti. Merhaba
Gazetesi’nde haber muhabirliği yaptı. Niğde´de yayınlanan Şafak Gazetesi’nin
kurucuları arasında yer aldı. Türkiye’nin ilk yerel radyolarından olan Umut
FM’in kurucuları arasında yer alıp bir dönem Kültür Sanat programı hazırlayıp
sundu. 1995’te Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun olarak Elazığ-Baskil-Gemici
Köyünde başladığı öğretmenliğe Samsun ve Ankara’da çeşitli okullarda yönetici
olarak devam etti. Samsun Halk Eğitim Merkezi ile Ankara Olgunlaşma
Enstitüsünde Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Halen Ankara’da okul
müdürlüğü yapmaktadır.Samsunda ÖĞDER Şube başkanlığı yaptı. Bu
dönemde Samsun Atakum Özel Uluçınar Anaokulu ile Emine-Aslan Özdemir Vakfı’nın
kurulmasını sağladı. Çeşitli vakıf, dernek ve sendikalarda yönetici olarak
görev aldı. Milli Gazete’de Köşe yazarlığı yaptı. Denge, Merhaba ve İstiklal
Gazetesi, Karakedi, Erik Ağacı Öykü, Yarpuz Edebiyat, Asanatlar, İmbik, Gergef,
Kalemlik ve Kültür Ajanda dergisinde yazmaya devam etmektedir.
Dergâh, Yedi İklim, Sayha, İslami
Edebiyat, Kültür Ajanda, Kırkikindi, Genç Kardelen, Umut, Ribat, Aklın ve
Bilimin Aydınlığında Eğitim, Psikolojik Danışman, Vahdet, Ribat, Milli Şuur,
Yağmur Çocuklar ve Çerağ dergilerinde, İnternet sitelerinde yazı, şiir ve
öyküleri yayımlandı. Sanatalemi, Edebistan, Kırkambar, Antoloji vb. internet
sitelerinde yazıları yayımlandı. Evli, 4 çocuk babasıdır.Eserleri: Yanmak Bana Düşer- Şiir, Çıra
Yayınları, 2017 İstanbul
Baharı Astık Göklere, Şiir, Gece
Yayınları, 2020 Ankara