Menu
intihar Mektubu
Öykü • intihar Mektubu

intihar Mektubu

Ceyda, evvela ölmek için gerekli hazırlıklarını yapar. Önce süslenir püslenir biraz. Sonra saçlarını at kuyruğu yapar. Biraz rimel, biraz ruj… Rahmetli pek bakımsız öldü demesinler diye. Sonra alır kâğıdı kalemi. Ne yazacağını düşünmeye başlar. Uzun süre düşünür. Odaklanmaya çalışır. Şimdiye kadar alışveriş listesi bile yazarken sıkılan Ceyda, bu mektubu nasıl yazmalıdır? Hangi kelimeleri kullanmalı? Mektubun uzunluğu ne olmalı? İntihar nedeni olarak yalan mı söylemeli? Yoksa giderayak dürüstlük kumkuması mı olmalı? Bir türlü karar veremez. Sonunda “En iyisi” der Ceyda “Klişelere sığınayım.” Klişe candır. Başlar yazmaya: İntiharımdan kimse sorumlu değildir. İntihar etmeyi ben kendim seçtim. “Off! Çok sıkıcıymış bu mektubu yazmak. Cümle bile kuramıyorum. Keşke yirmi dört yıllık şu kısa ömrümde Gratis kataloğundan başka şeyler de okusaydım. Belki o zaman daha içten, daha farklı şeyler yazabilirdim.” “Neyse denemeye devam. Şu saatten sonra genel kültürümü arttıracak vaktim yok. Gideceğim zaten birazdan bu dünyadan.”

Beni aramayan sevgili ailem, hiç olmayan canım arkadaşlarım, beni umursamayan tanıdıklar, komşular, adlarını bile unuttuğum akrabalarım… Yalnız yaşayan birinin intihar mektubu için ne kadar uzun bir girizgâh oldu. 

Beni sevenler, dostlarım… Romalılar…

Bunlar hep saçmasapan espriler. Yaz artık şu mektubu.

İçmek için hazırladığı haplarını çıkartır kutusundan. Masanın üzerine koyar. Sonra içine sinmez. Masa hep toz içinde. Rahmetli de pek pismiş derler arkamdan diye masanın tozunu silmek için bez gibi bir şeyler aramaya mutfağa gider. Sonra bakar yerler de çok temiz değil. “Bir kova su yapıp silmeli.” der. Mutfağa gidince masanın tozunu unutup kendine helva kavurmaya başlar. “Kimse sevmiyor bu hayatta beni. Ölmeden kendim için bir tencere bol fıstıklı helva yapayım da o cimri insanların insafına kalmayayım.” der yüksek sesle. Fakat evde hiç fıstık yoktur. O da bir kovaya su doldurup mektuba ne yazsam diye düşünmeye devam eder.

Kendi öz irademle verdiğim intihar kararımı ve hakikaten sıkıldığım yaşamımdan…. Olmuyor işte. Ne saçmalıyorum ben. Yerleri silmeyi bitiren Ceyda, markete gidip fıstık almaya karar verir.

Öz ve bana ait olan iradem intihar etme kararımı onaylarken ben de kendisine hak vermiş bir insan olaraktan…

Markete girince canı patates kızartması ister. Son yemek gibi bir şey. Hem kilo alma derdi de olmadığına göre artık. İstediğini yiyebilir. “Kilo alma potansiyelim, artık beni ilgilendirmiyor. Bundan sonrasını tabutumu taşıyanlar düşünsün.”

Marketten eli kolu poşetlerle dolu bir şekilde döner Ceyda. Önce helvasını kavurur. Sonra masanın tozunu alır. Patates kızartır. Yanına kısır yapar. Dün pastaneden alıp yemediği pastayı çıkartır. Dayanamaz yanına bir de çay demler. Sonra bir yandan yerken bir yandan da mektubunu yazmaya devam eder.

“Sahi ben yalnızlıktan öldürüyordum kendimi. Şimdi kime mektup yazmaya çalışıyorum.” Neyse başladım bir kere, bitireyim şu mektubu. Şu hayatta yarım bırakmadığım bir işim olsun benim de.

Bunu düşünürken ağzına kocaman bir kaşık kısır sokuşturmakla meşguldür. Çünkü yalnızlık onu artık üzmeyen sıradan bir şeydir. Yarım kalmış şeyler de artık hayatının rutini olmuştur. Haliyle insanı üzmeyen şeyler, iştahını da kesmemektedir. “Keşke salatalık turşusu da olsaydı. Kısırın yanında iyi giderdi.” Yemeye devam eder. Yedikçe mutlu olur. Yedikçe hüzünlenir. Yedikçe kilo alır. Boşalan tabakları bulaşık makinesine koyduktan sonra, mutfağı toplamaya başlar. Üşendiği için bir aydır silmediği ocağı siler. Mutfak tezgahını ve lavaboyu temizler. Tüm işleri bitince salonda kendisini bekleyen mektubunun yanına döner. Görüldüğü üzere intihar mektupları kendi kendileri yazmıyordur. “Öyle bir şey olsaydı keşke. Ben diğer işlerimi hallederken mektubum da hazır olurdu.”

“Acaba mektubu bilgisayar da mı yazsaydım? Kâğıt kalemle uğraşmazdım.” düşüncesine kapılan Ceyda, önce kendini takdir eder sonra kendisine gösterilen takdir karşısında utanıp mahcup olur ve bilgisayarı açmak için yatak odasına gider. Odayı şöyle bir kolaçan eden Ceyda, perdelerinin çok kirlendiğini ve avizenin de tozlandığını fark eder. Arkasından kötü konuşulmasını istemediği için hemen perdeleri söker. Çamaşır makinesine atar. Yaklaşık yirmi dakika boyunca tül perde parlatıcısı arar. Bulamayacağına kanaat getirdikten sonra, sıkılıp odaya geri döner. Bilgisayarını açar.

Google teyzeye “Pratik intihar mektupları” yazar. Zira kendisi kopyala yapıştır yaparak bu mektup işini bir an önce halletmeyi istemektedir. Çıkan sonuçlar pek iç açıcı sayılmaz. Yeni nesil ergenlerin bilgi kaynağı olarak gördüğü bir yorum sitesi çıkar ilk sırada. İkinci sırada ansiklopedi olduğunu iddia eden bir sitede intihar yöntemleriyle ilgili bir yazı çıkar. Şuraya bak mektup yazıyorum yöntem çıkıyor diye sinirlenir. Yöntem belli ilaç içeceğim işte. Bana mektup lazım. Sinirlenen Ceyda, mutfağa gidip bir bardak daha çay koyar kendine. Bilgisayarın başına oturup yazmaya başlar.

Beni özlemeyeceğinizi biliyorum ama olur ya belki ölümüme üzülürseniz diye yazmak istedim. Hiç boşuna üzülmeyin. Zaten bu dünyada fazlalıktı, oksijen israfıydı deyin. Hem kendisi hem biz hem de yağmur ormanları kurtuldu. Yağmur ormanları ne alaka diyenler için oksijen üretiyorlar ondan öyle yazdım. Bir kişi bir kişidir. Neyse açıklama yapınca daha sevimsiz oluyormuş.

Son olarak büyüklerimin gözlerinden, küçüklerimin ellerinden… “Öff ters yazdım. Neyse zaten bukısım intihar mektubuna saçma oldu. Sileyim ben burayı.” Yazmaktan sıkılan Ceyda, banyoya gidip çamaşır makinesini çalıştırır. Aman parlamasalar da olur temizlensinler yeter. Eline toz bezi alan Ceyda, bir kovaya da sirkeli su koyar. Başlar avizenin tozunu almaya. Perdeleri makineden çıkarıp astıktan sonra salondaki koltuk örtülerini de yıkamaya karar verir. Onları da makineye atıp yeniden bilgisayarın başına geçer.

İntiharım ne işe yarayacaktı? Ben de bilmiyordum. Gelir dağılımındaki eşitsizlik mi son bulacaktı? Dünyadaki açlık mı bitecekti? Kanser hastalarına çare mi olacaktı benim ölmem? Bunların hiçbiri olmayacaktı. Sadece bendeniz bu sıkıcı hayatımdan kurtulacaktım o kadar.

Belki bu mektubumu okurken bana kızıyorsunuzdur. Kızmayın. İnsanın kendini öldürmesi düşünüldüğü gibi zayıflık veya korkaklık değildir. İnsanın kendini öldürmesine ben bir isim verecek olsam umutsuzluk derdim. Evet umutsuzluk! Ne var bu kadar şaşıracak? Umut bitti mi geriye pek de bir şey kalmıyor. Umut demek bence “yapılabilecekler listesi” gibi bir şey. O listedekileri hiç yapamasa da fark etmez. Listenin varlığı, umudun varlığı için yeterli. Çünkü umut, insanın nefes alıp vermekten bıkmaması demek. Ben bıktım ama. Ondan yazıyorum bu mektubu. İnsanlar ne der diye yapamadığım her şeyi de yanımda götüreceğim. “İnsanlar ne der” hapishanesinden kurtulunca belki o zaman yapabilirim yapmak istediklerimi. Kim bilir? Belki.

Mektupla baş edemeyeceğini anlayan Ceyda, hazır bilgisayarın da başındayken Youtube’da komik videolar izlemeye karar verir. “Yarım kalan işlerimin en büyük nedeni sensin Youtube.” diye söylenir. “Önce video izleyerek biraz kafa dağıtırım. Daha sonra dağıttığım kafamı yeniden toparlayıp mektubumu tamamlarım. İşte bu kadar basit.” 

Yaklaşık iki saat video seyreden Ceyda, kendini hazır hisseder ve başlar yazmaya:

Bu bir intihar mektubu. Okuyanı şaşırtan bu mektup, yazan için hiçbir anlam taşımıyor. Çünkü ölmeye karar veren biri, artık bu dünyayla işini bitirmiştir. Zaten bu dünyadan bir beklentisi kalmadığı için ölmek ister. Onun için mektup yazsa ne olur yazmasa ne olur. Hiç fark etmez. Fakat bu mektup da bu dünyaya ait bir formalite ve ben de ne yazık ki yaşarken tüm formalitelere uygun yaşadığım için ölmeden önce de bu formaliteden vazgeçemedim. İşte sırf bu nedenle bile bu mektubu kaleme almadan ölmeyi kendime bir türlü yediremedim. Böyle başladı benim bu mektupla imtihanım. İstiyorum ki yaşarken hissettiğim ama yüksek sesle anlatamadığım tüm duygularımı ardımda bu mektupta bırakayım. Belki okumak ve anlamak isteyen biri çıkar. Belki sesimi duymak isteyen biri olur diye.

Ceyda yazdığı mektuba baktı. Hiç fena değildi doğrusu. Kim demiş Youtube’da video izlemek bir işe yaramaz diye. Bak yarıyor işte.

Ceyda mektubun sonunu da yazar.

Annem ve babama kavuşmak ümidiyle…

Ceyda

Saatine bakan Ceyda, akşam dokuz olduğunu fark eder. Dizisi de başlamıştır şimdi. Mutfakta da çekirdek vardı değil mi? Çayı ısıtıp kendine çekirdek çıkarır. “Mektubun devamını da yarın yazarım artık şimdi geç oldu.” Dizi de zaten geçen hafta en heyecanlı yerinde kalmıştı. Bakalım Altan, en büyük rakibi Şükrü’den intikam alabilecek miydi? Sonra durup düşündü. Belki haftaya intihar etmek daha mantıklı olur. İzlediğim dizi haftaya final yapacakmış. Erken final. Reyting alamamış. Gerçi bir haftada bu adam onca intikamı nasıl alacak? O kısmı anlamadım ama neyse. Orası beni ilgilendirmiyor. Ben izlememe bakarım. 

Çekirdeğini çayını alan Ceyda, haftaya intihar etmeye karar verip dizisinin başına oturur. Haftaya kadar ayakkabılığın ve salondaki vitrinin de tozunu alırım hem. Millet arkamdan ne pismiş demesin.

DERYA

1982 yılında İstanbul’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nü bitirdi. İzdiham, Hece dergilerinde ve çeşitli internet sitelerinde tiyatroyla ilgili yazıları yayımlandı. 2018 yılında Shakespeare Kitabı” isimli biyografi çalışması yayımlandı. https://medium.com/@deryayazg adresinden yazılarını yayımlamaya devam etmekte.

Daha fazla görüntüle
Diğer Yazıları