Menu
İKİ DENEME
Öykü • İKİ DENEME

İKİ DENEME

MUTLULUK MU ZOR, YOKSA BİZ Mİ ZORLAŞTIRIYORUZ?

Mutluluk hiçbir insanın tanımlayamayacağı kadar güçtür. Mutluyum diyemezsin çünkü elinden kayıp gitmesi çok kolaydır. Mutsuzum da diyemezsin çünkü her an mutluluğun gelmesi olağandır. Peki gerçekten de denli zor mudur mutluluk? Aslında öznel bir yargıdır mutluluğun zorluğu...

Kimisi için ılık bir sonbahar günü bir anlığına bütün dertlerini unutup,sahilde yürümek, dalgaların kumsala sarılışını izlemektir. Küçük bir çocuğun sevinç içinde elindeki şekeri yemesi ve karın tüm şehri bir örtü gibi kaplaması...Fakat kimisi içinse mutluluk çok zordur. Sadece varlıklı ve başarılı insanların veya etrafından habersiz yaşayanlarındır. İşte mutluluğun öznelliğine iki örnek. Aslında o kimileri dediklerim-parayla sadet olur diyenler- her ne kadar inanmasalar da bence yaşamak bile başlı başına bir mutluluk kaynağı.

Tabi dünyadaki savaşları, kötü durumda ve yardıma muhtaç insanları düşünürsek mutlu olmak biraz zor. Ama savaşları durdurma gücümüz olmasa da yardıma muhtaçlara yardım edersek bir nebze içimizi rahatlatmış olabilir ve mutlu olmayı deneyebiliriz. O zaman buradan anlıyoruz ki iyilik yapmak da bir mutluluk kaynağı. Yapılan o iyiliğin sonucunda gülen çehreler görmek kadar insanı ne mutlu eder ki...

Başka bir örnek: Bazen kapıya bir fakir gelir, verecek bir şey bulamazsınız. Olur ya hazırlıksız yakalamıştır sizi. Veya gerçekten kapıdaki kişinin yardıma muhtaç olduğuna inanmazsınız. O’nu bağırarak, yaptığı şeyi ayıplayarak değil de güler yüzle savmak bile hem onları hem bizi mutlu eder. Buna tam manasıyla mutluluk diyemeyiz ancak en azından onların kalbi kırılmaz, biz de günah işlemekten uzak durmuş oluruz. Bu bile hiç olmazsa mutsuz olmamamızı sağlar.Haa! Bu arada aklıma gelmişken gülmek! Evet, tabi ya gülmek! Gülmek de bir mutluluk kaynağı değil mi?

Gülmek... Mutluluğun yüzümüze aldırdığı o muhteşem ifade. Eğer böyle bir şansımız olmasaydı yani gülemeseydik aman Tanrı’m dünya ne kadar çekilmez bir yer olurdu! Belki bana kızanlarınız, “Olur mu hiç?” diyenleriniz olacak ama gülmek de bir mutluluk kaynağı. Mutlu olunmak için bir sebep.Niye olmasın? Uzun zamandır karşılaşmadığınız biri yolda yürürken sizi görse ve gülümsese hoşunuza gitmez mi? Elbete gider. Ama sanırım biz insanoğlunda biraz nankörlük var. Hem bize gülümsenince mutlu oluruz hem de biri bunu söylese ön yargılı davranışlar sergileriz. Şahsen ben bile bu satırları yazmadan önce:”İnsan nasıl gülümsemeyle mutlu olur ki? Mutlu olunca gülümseriz.” dedim yani gülümseme mutluluğu getirmez, mutluluk gülümsemeyi getirir diye düşündüm. Aslında bu biraz tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan meselesine döndü. Tartışılır. Ama şimdi bunu tartışırsak yazının sonu gelmeyecek.

Evet...Nerede kalmıştık? Mutluluktan bahsediyorduk değil mi? Esasen bahsedeceklerim genel olarak bu kadar. Ancak hani yazının başlarında yaşamak bile başlı başına bir mutluluk kaynağı dedim ya. Belki merak edenler olmuştur. Çünkü ben de bazen aynı durumla karşı karşıya kalırım. Adam konunun başında bir cümle söyler sonra konu uzayınca o cümle unutulur gider. Bende merakta kalırım. Neyse konumuza dönelim...

Bence yaşamak bile başlı başına bir mutluluk kaynağı çünkü içinde bulunduğumuz evrende öğrenilecek, sırrı çözülecek birçok varlık var. Mesela en bilindik soru:”Uzayda başka canlılar var mı?” ve eğer araştırırsan daha birçok cevapsız sorular... Sırf bunlar için bile yaşamaya değer. İnsan yaşamalı ki araştırıp bulmalı ve sırlar çözülünce adı tarihe geçmeli. Bunun verdiği sevinç, mutluluğu yakalamaya yetmez mi?
Haa unutmadan! Bunu okuduktan sonra hala mutluluğun zenginlikte saklı olduğunu düşünen
arkadaşlara küçük bir dipnotum var:

“İnşallah bir gün çok zengin olursunuz ve zenginlerin yaşadığını zannettiğiniz mutluluğu yaşarsınız. Tabi o - parayla gelen- mutluluk yaşanacak kadar uzun sürüyorsa...

SEVGİLİ MAĞDUR İNSAN

Öncelikle senden özür dilerim. Ben maalesef 2oo7 yılında -suyun bol zamanlarında- onu pervazsızca kullanıp,şimdi pişman olmuş bir zavallıyım... Evet zavallıyım diyorum çünkü suyun değerini anlayamadım yıllardır. Kullandım, kullandım aktıkça aktı...Hani su misali akıyor derler ya suyun kendisi aktı yıllarca aldırmadım herkes gibi. Belki gerekli bulmadım,belki de hiç bitmeyecek sandım kim bilir? Ancak şimdi anlıyorum ki su demek hayat demek ,susuz bir hayat yani sizin yaşadığınız hayat hayatlıktan çıkmış bir şey... Açıkçası düşünmek bile insanın tüylerini ürpertiyor. Susamış ve ağlayan küçük çocuklar,su için savaşan insanlar,anlattıklarından anladığım kadarıyla su için verilen vergiler ve cezalar...Ama izin verirsen bu neslin insanlarına bir şeyler söylemek istiyorum.
Ey insanlar düşünün şu an her ne durumdaysanız bırakın ve düşünün! Bu insanların hakkını nasıl ödeyeceğiz? Bu yaptığımız hak yemek yani günahların en büyüğü değil mi?
Veya şöyle diyelim:Aslında tüm insanlar-her ne kadar kabul edemese de- biraz cimridir. Kimi malına,kimi sevgisine,kimi başka özelliklerine...Peki söyleyin bakalım biz cimriler altınlardan elmaslardan,hırlı hırsızından sakındığımız mücevherlerden bile daha değerli bu paha biçilemez varlığı,hayatımızı neden sakınamıyoruz? Vara yoğa cimrilik yaparken neden bu özelliğimiz ilk defa iyiliğe kullanıp,suyumuzu tasarruflu kullanmıyoruz?
Sana söz veriyorum ki mağdur insan sizin için elimden geleni yapacak ve hem kendime hem de sizlere karşı olan bu görevi layıkıyla yerine getireceğim. Tekrar özür dilerim...