İnsanı ters yüz eden değişiklikler ansızın gerçekleşir Franz Kafka’da. Karabasan mıdır, gerçek midir; anlaşılmaz. Yeni durumun kavranışı zaman alır. Gerçek gibi kâbus veya kâbus gibi gerçek!
Ansızının üzerinde durmak gerekiyor.
Yatağa insan giren Samsa, böceğe dönüştüğünü görmüştür uyandığında. Birden zengin bir koruyucu dayıya kavuşan Alman genci Karl, yanlış bir hareketle onun desteğini yitirerek ışıltılı yüzünün tadını çıkaramadığı Amerika’nın karanlık yüzünde debelenmeye başlar. Bankacı K ve Kadastrocu K, kendilerinden kaynaklandığını gösterir bulgu içermeyen beklenmedik değişimlerinin kurbanlarıdırlar. Başlarına gelenleri engellemek, düzeltmek fırsatları ve imkânları yoktur. Kader kavramı Kafka ile fazla uyuşmasa da kaderlerini yaşarlar bir anlamda! İnsana en ummadığı lâhzada vurabilir felâket! Kafka’nın eserlerinde yüzleşiyoruz rahatsız edici bu gerçekle.
Ansızın olagelenin sonrası ise karabasan kadar uzun...
Bankacı K’nın evine gelen sivil giyimli kişiler tutuklandığını hoyrat davranışlarla bildirirler. Neyle suçlandığı söylenmez. Garip bir tutukluluktur bu; işine gidebilir, evinde oturabilir! Ciddîye alamıyor tebliğ edilenleri. Özgür ve saygın bir yurttaştır ve herhangi bir yasayı çiğnediğini sanmamaktadır. Kafka’nın kişileri, hakları ve hürriyetleri önemsemeyen düzenlerde yaşamaktadırlar oysa. Yasalar duruma göre varlaşırlar, yoklaşırlar, yorumlanırlar. Kapalılık söz konusudur. Sırası gelen gerektiği kadarını öğrenir. Tutuklandığını haber veren görevlilerin de kendisiyle aynı bankada çalıştıklarını görür! Kuşatılmışlık! Sürekli gözetlendiğimizi, yargılandığımızı mı anlatıyor Kafka? Tuzağa düşürülmek korkusu! Curcuna, keşmekeş, kargaşa; güvensizlik...
Bu dava hem gizli hem açık! Sanığın yargılandığından herkes haberdar. Dava yürüyor yürümesine de nasıl yürüyor, nereye gidiyor; sanık bilmiyor. Suçu nedir bilmiyor. Avukatına bile gösterilmiyor iddianame. Zaten avukat tutmasına izin vermiyor yasa, yalnızca göz yumuyor. Sorguya çekilmiyor. Kafka’nın bir hikâyesinde, sorgunun işi zorlaştırdığını, temel ilkenin suçluluktan şüphe etmemek olduğunu söyleyen işgal kuvveti temsilcisinin anlayışı burada da geçerli. Kurtulmak için suçsuzluğun yetmediği öğretilir sanığa. Mahkemeye hoş görünmektir önemli olan. Dava dışı kişilerin türlü nazla sunacakları yardımlarla olumlu yönde etkilenebilir mahkeme. Davaya etki eden dava dışı kişilere karşı da tepkilidir Kafka.
Bankacı K; dava ile yatar, dava ile kalkar. Bütün hayatını ele geçirir dava. Durumunun hassaslığını öğrenir görüştüğü kişilerden. Beklemek gerektiğini öğrenir. Bir türlü açıklanmaz karar. Belirsizlik; güvensizlik... Beraat ihtimali yoktur. En iyi çözümdür davanın sürüncemede kalışı. İnsanı kemiren süreç...
Kafka, yasa kapısından girmeye çalışan sanığın ve yasa kapısının girişini tutan kapıcının kimliklerinde memurların ve diğer kişilerin konumlarını irdeler. İnsanların eşitsizliğini sergileyen satırlarında eşitsizliğin giderileceğine yönelik ümitleri besleyecek belirtilerle de buluşulamıyor. Bankacı K, yasa kapısından içeriye girmesi gerekmeyen zamanlarda, bütün varlığını o kapının girişindeki görevine kaptırmış kapıcıya kıyasla daha serbesttir. Yasa kapısından girmek ihtiyacıyla biter özgürlük! Gerçek olan sayısı meçhul kapıların varlığıdır. Kapının ötesinde başka bir kapı... Hangisinde ne zaman takılacağını bilemez insan.
Kafka’nın kişileri yanlış yaparlar ve bedel öderler. Hiçbir harekette bulunmamış görünseler de farkında olmadan suç işlemiş olabilirler. Kimi zaman da eylemsizliğin kendisi aykırılık kabul edilebilir. Davranışın yanlışlığını tespit etmek “tanımsız bir gücün” hakkı ve yetkisidir. Onun temsilcileri yanlış karar verdiklerinde, davranışın doğruluğunu öne sürmek boşuna yorgunluktur. Görevlileri, kurumları ve yasaklarıyla varlığını ve iradesini belli eden tanımsız gücün yönetim merkezine ulaşılamaz.
Duruşma çağrısına meydan okuyan bankacı K, mahkemenin peşinde sürünür vaziyete düşer sorgulanmak için. Dinlemek tenezzülünde bulunsalar, biraz ipucu verseler. Ne var ki artık iş tersine dönmüş, bu kez mahkeme onunla ilgilenmez olmuştur. İlgilenmemek; unutmak, rahat bırakmak demek değildir.
Tıpkı bankacı K’yı yargılayan “mahkeme” gibi, kadastrocu K’yı çalıştıracak “şato” da karşısındakinin kişiliğini ezmek amacındadır ilk önce. Direniş bitince her şey sıradanlaşır.
Kadastrocu K, davetli geldiği şatonun dış kapısından içeriye adım atmak bir tarafa, şatonun dışındaki köyün otelinde barınmayı bile başaramamıştır. Asla kabullenmeyeceğini sandığı şartlar altında bütün havası alınarak çalışmaya boyun eğdirilen K, içeriden bir yetkiliyle görüşebilse derdinin çözümleneceği avuntusundadır. Engel şatodan; umut şatoda! Öyleyse, şatonun dileğine göre düzenlersin kişiliğini... Görevlilerin de diğer kişilerin de gelecekleri, ulaşılmaz yerdekilerin keyiflerine bağlıdır. En belirleyici olan, en üsttekidir. Onu bilmek ise mümkün değildir.
Bankacı K, iki görevli tarafından ıssız bir yere götürülerek öldürülür bir gece. Muhakeme gibi infaz da gizli. Alman genci Karl, bütün hassasiyetlerini yitirerek maymunlaştığı Amerika’da yaşlı bir yosmayla erkeğinin kölesi olmayı kanıksar. Kadastrocu K’yı saygı görmeyen sefil bir yabancı olarak şatonun himmetini bekler bırakmıştık.
Ümitsiz yenilgilerin yazarıdır Kafka.