Menu
BAKTİRİM
Öykü • BAKTİRİM

BAKTİRİM

Kadir devlet memurudur. Şiir sever, tarih okur, musiki dinler, güllaç hamuru gibi bir adamdır. Hanımı Nermin ile öyle muhabbetli, öyle cıvıltılı bir yuvaları vardır ki evde karı koca saklambaç oynar, radyodan türkü dinler, çekirdek çitlerlermiş. Bu yuvaya bir de yavru gelmiş. Adı, Beytullah. Hani çok terleyen, terledikçe saçları alına yapışan çocuklardan ama teri kokmaz bir topak şeker. Gözleri kahverengi dedikçe kahverengi bir çocuk. Dilli bi şey! İlk lafı, “baba” olmuş. Kadir, baba lafını duyunca sevinçten havalara uçmuş.

Beytullah düşe kalka gelmiş beş yaşına. O günlerde Kadir’in işleri pek yoğun olduğundan eve geç gelir, sabah erkenden ayrılırmış evden. Kadir böyle yoğun çalışırken bir gün Beytullah hastalanmış. Üşütmüştür, geçer diye doktora götürmemişler. Ama Beytullah çok ateşlenmiş. Nermin demiş ki Kadirim acep bir doktora mı götürsek? Kadir o gece biraz umursamaz bir adam olmuş. “Hele sabah olsun” deyip yatmış. Ama o gece Beytullah tam üç kere havale geçirmiş. Havale, vücudun ateşin gücü önünde yele düşmüş yaprak gibi olmasıdır. O ateş vücudun üstünden silindir gibi geçer. Hasar bırakır, ezer, yorar, bitirir. Ve sabah olunca Kadir uyanmış bakmış ki çocuk yarı baygın yatar. Kucaklamış hastaneye gitmişler ama anlaşılmış ki havale Beytullah’da kalıcı hasar bırakmış. Beytullah’ın kulağı işitmez olmuş, beyninde hasar kalmış. Artık Beytullah kendini dövmeye başlamış. Duymayan kulaklarına pat pat vura vura ağlıyormuş ve yavaş yavaş konuşmayı da unutmuş. Beytullah’ın duyabildiği günlerden kalan tek kelimesi “Baba!”

Huzurlu yuvaya, sağlıklı kocaya, akıllı yavruya alışmış olan Nermin göçük altında soluksuz kalmış gibiymiş ilk günlerde. Ama bir yarısı anne bir yarısı hayırlı eş ve en mühimi kadın olan Nermin’in gönlüne Rabbim sabır damlalarını damlatmış da damlatmış.

Beytullah baba baba diye kendi kulağına vura vura ağladıkça Kadir perişan oluyormuş. O günlerde bir doktor demiş ki çocuğun ateşlendiği o gece evde baktirim şurup yok muydu? Verseydiniz bir kaşık şurup çocuk kurtulurdu. Kadir’e ne olduysa o an olmuş. Kalbinde, kafasında ne kadar ışıklı oda varsa hepsinin ışığı sönmüş. Beytullah’ın elleri, gıdısının altındaki kokusu, doktorlar karşısında çaresiz duruşu hiç aklından çıkmaz olmuş.  Artık Kadir de normal davranışı unutmuş. Önce her çarşıya çıkışında baktirim şurup almaya başlamış. Nermin demiş ki etme Kadir her yer şurup doldu. Yeter. Ama Kadir laf dinleyecek sınırı çoktan geçmiş. Nermin dayanamamış, bağırmış bir gün. “Biz Beytullah’a her gün bir şişe değil beş şişe baktirim içirsek de boş. Anla artık Beytullah bir ömür böyle olacak. Senin baktirim alacağın gece geçti. Beytullah ateşlendiğinde alacaktın ama sen o gece yattın, uyudun. Çocuk bir gecede kuş oldu uçtu elimizden. Kadir yeter artık kendine gel!” Bu sözler kurşun gibi ağır olduğundan ve zaten Kadir düzeni şaşırdığından temelli şirazeden çıkmış. Kadir, artık her dışarı çıktığında baktirim şurup alıyormuş. Tüm eczanelere haber salınmış. “Kadir baktirim şurup isterse vermeyin!” Kadir eczacılarla harp ederek ve bazen dayak yiyerek aldığı üç beş şişe baktirimle eve geliyor. O baktirimleri Nermin eczanelere tekrar iade ediyor. Kadir’in iş yerinde de problem çıkıyor. Kadir iş yerinde oturduğu yerden kalkmıyor. Bıraksan saatlerce  heykel gibi kalıyor. Müdür nasihat ediyor, arkadaşları uyarıyor, hatta kızıyorlar; “Bir tek senin çocuğun mu özürlü?” diyorlar. Ama Kadir’de değişiklik yok. Anlıyorlar ki Kadir’in gidişat iyi değil. Kadir gece yarıları baktirim diye bağırarak uyanıyor. Kadir’i doktor doktor gezdiriyorlar ama Kadir’e çare yok. Kadir, işe gidemez oluyor. Ya Beytullah’ın ateşi varsa diye evden bile çıkamaz hale geliyor.  Artık malulen emekli ediyorlar Kadir’i. Baba, oğul evden çıkmadan yaşıyorlar. Bazen Kadir eskiden ezbere bildiği şiirlerden yarım yamalak okuyor. Nermin şiirleri duyunca iki damla yaş döküyor gözünden. Beytullah’ı kokluyor. Kadir’in tıraşsız yüzünden öpüyor….

Günler böyle geçiyor, Kadir beş dakikada bir yokluyor çocuğu, ateşi var mı diye. Kadir, ateşi var mı diye Beytullah’ın alnını yoklamaya çalıştıkça Beytullah daha da huysuzlanıyor. Nermin Kadir’e diyor ki ateşi var mı diye baktıkça huysuzlanır. Sen onu alnından öp. O zaman anlarsın. Dudakların yanarsa ateşi vardır. Kadir, Nermin’in dediğini yapıyor Beytullah’ı alnından öpüyor beş dakikada bir. Beytullah’ın öpülmeye itirazı yok. Hatta seviyor bile...

Kadir, Beytullah’ı yıllardır beş dakikada bir alından öpüyor. Eş, dost, akraba ne bilsin? Zannediyorlar ki Kadir, öpmeden duramaz Beytullahını.

MUSTAFA

1977 Yozgat doğumlu, Gazi Üniversitesi, Gazetecilik Bölümü'nü bitirdi, ardından öğrenim için Güney Afrika'ya gitti.  Bir zaman sonra anladı ki anne kokusundan ayrı kalamıyor. İkisi yurt içinde biri yurt dışında üç mastır programını bıraktı. "Benim kariyer planım annemi sevmektir" diyerek Yozgat'a geri döndü.  Kamuda ve özel sektörde çalıştı.  "Bozkırda Altmışaltı" kitabı Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2014 yılında hikaye ödülüne layık görüldü.   2016 Yılında Necip Fazıl Kısakürek Fikir ve Edebiyat ödüllerinde “İlk Eser” kategorisinde ödüle layık görüldü.  Şimdi Akşam Gazetesi'nde haftada bir köşe yazısı ve dergilerde hikayeler yazmaya devam ediyor.

Daha fazla görüntüle