Menu
BABAM
Öykü • BABAM

BABAM

Hayat istasyonunda hiç gelmeyecek yolcuyu bekliyorum.

Katarlar birer birer geçiyor önümden benim beklediğim yolcuyu indirmeden.. Ahh bu hasretlik ve bu bitmeyecek özlem, beni yakıp yıkıp viran ediyor da bir şey yapamıyorum.. Özlenen ne olursa olsun güzel şeydir demiştim, bir gün özleyeceğim bir şeyin beni bu denli kanatacağını bilmeksizin..

Şu an bir yitirilmişliğin acı feryadını çığırırken yüreğim, sus deyip gözyaşlarımdan örtüler yağdırıyorum üzerine..

Sus...

Pişmanlıklar ve keşkeler daha fazla azdırmaktan başka bir işe yaramaz bu yarayı.

Sus..

Al eline bir tutam dua bas yaranın üstüne.

Sus..

Rahatla artık..

Feryatlar figanlar göklerde yükselirken, toprağın altında yatan o bedeni incitme...

Ahh babam!..

Alnıma kondurduğun son buseden sonra şimdi yetim alnım babam.. Alnım gibi öpülesi eller aradığım yetim bayramlarımda var artık.
İkindi çaylarımız vardı dört gözle beklediğimiz.. Şimdi bir çay demledim ki kan kırmızı..Yudumladığım her çay boğazımda düğümleniyor..Kokusu,rengi,demi seni hatırlatıyor da içemiyorum..

Yüreğim hala bir sonbahar sabahının terk edilişindeyken..

Olmuyor babam..

Yoksun sen!.. Ne yana dönsem zifiri karanlıklarda parıldıyor gözlerim.. Düşlerime gizledim seni.. Çok mu içerilere, çok mu kuytulara gizledim ki.. Bu yitiklik niye..

Olmuyor babam..

Kan kırmızı çaylar, bu hüzünbaz mevsimler,bahçedeki zeytin ağacı, dolaptaki yeşil kaplı mushaf. Sensiz yapamıyor..

Oysa..

Zaman ayrılığı vuralı çok oldu..

Perdemi kapatalı gün ışığına, odamı kilitleyeli yalnızlığa..

Okadar çok oldu ki..

SANA HASRET DÖRT SONBAHAR SABAHININ ANISINA