Menu
Öykü • "ASMALI KAHVE" ÖNÜNDE

"ASMALI KAHVE" ÖNÜNDE



“Asmalı Kahve” ismini bir gazetede okuyunca “asmalı” kelimesiyle ilgili birçok şey hatırıma geldi.  Mesela “Asmalı Mescid Sokağı”, “Asmalı Mescid 74”, “Asmalı Ev”, “Asmalı Konak” vs. Evler, dükkânlar bazı yerlerde asmalarla süsleniyor. Dar sokaklar asmalarla örülüyor. Bu nedenledir ki “Asmalı Sokak deniliyor. Zaman geçiyor bir de bakıyorsunuz bu isimle anılan sokakta bir tek asma göremiyorsunuz. Gençler veya orta yaşlılar sokakların isimlerini pek fazla bilmezler ama yaşlılara sorarsanız size işin aslını başlarlar anlatmaya. Belki de böyle bir sokak şehrin dışında ve fakat asmalarla bezeli bahçelere açılıyordur. Zamanla da şehrin büyümesiyle ne bağ kalmıştır ne de bahçe. Yeşili severiz amma velâkin para denen azılı güç yeşilin her türlüsüne mani olmaya zaman içinde yetebiliyor.
Günümüz insanlarının yeşile, güzelliğe karşı duyarlılığı biraz da kaybedilen safiyetin, güzelliğin, inceliğin bir ürünü olarak böyle sokaklar karşımıza çıkabiliyor.

Asmalarla örülü mekânlar biraz da yeşile, yeşilliklere olan hasretin bir sembolü olmalı… İnsanlar çok şeye özlemle bakarak, görerek, hayal ederek, düşler kurarak büyüdüler ve hayat bir şekilde aynen devam etmektedir.


Eski gazetelerden birinde, “Asmalı Kahve önünde sağ ve sol grupların birbirileriyle kavga ettiğine dair kavga ettikleri” haberini okuyunca bir an kendimi geçmişte buldum sanki. Kavgalar, zor yılların birer acı hatırasıdır. Kavgayla böyle bir güzelliğin yani  “Asmalı Kahve” önündeki kavganın yaman çelişkisini düşündüm. Kavga ile güzelliğin birbirine nasıl feci bir hâl içinde karıştığını gördüm. Çirkinle güzel bir arada bulunabilir. Hatta çirkin bazen güzelden de iyi olabilirdi. Ama bu yaşananlar çirkinin ötesinde kötü bir olaydı.
Kavga: zamanla içinde kendini bulduğu, kaçamadığı bir vakıa olabiliyor. Ama düşüncelerin kesişmesinden dolayı ortaya çıkması; tartışma platformundaki fikirlerin iflas edişinden başka bir şey değildir. Ancak kavga gelir sizi bulur. İçinizde onca insanlık duygusunu bir anda altüst edebilir.

İnsanoğlu, kavgalar yerine böyle mutena bir semtte, böyle güzel bir asmalı yerde, bir masa başında, bir kahvenin önünde tavşankanı çayını yudumlarken muhabbetin en güzel koyulaştığı kıvamında kendini bulabilse ne güzel olurdu. Keşke Orhan Veli gibi şöyle güzel mısralara takılsaydık da öyle kavgalar yaşamasaydık. Şair “Bir İş Var” isimli şiiriyle bizleri işte öyle bir hayatı hatırlatıyor:


Hergün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Vallahi değil;
Bir iş var bu işin içinde.”