Menu
ANA OĞUL
Öykü • ANA OĞUL

ANA OĞUL

Kış ile bahar arasında…Soğuk mu sıcak mı havalar, şaşırır insan. Ve hasta şimdi. Baş ağrısı, ateş… Ne yapmalı? Hemen sağlık ocağına gitmeli. Belki doktorun vereceği ilaçlar derde derman olur; belki…
  Evden çıkıp da yola düştüğünde halsizliği daha bir arttı. Hafif bir rüzgâr esiyor. Sokak arasında oynayan çocukların cıvıl cıvıl sesleri duyuluyor.  “Çocuk olmak varmış. Ne dert ne tasa… Akşama dek çember peşinde, top peşinde…Ah, çocukluk günleri nasıl da geçmiş.”
  Sağlık ocağı aşağı mahallede. Yol uzun değil ama hastalık dizlerindeki gücü alıvermiş. Adım atmak zoruna gidiyor. “İnsan, hasta olunca sıhhatin kıymetini bilirmiş” diye söylendi. Yol boyunca sıralı apartmanlar, arada bir korna sesleri ve sonsuz mavi gökyüzü…
  Bir süre sonra sağlık ocağına vardı. Küçük bir bina. Avludaki birkaç ağaç gözüne çarptı. Bahara hazırlanan göz göz ağaç dalları… Ve kapıdan girdiğinde insanı sarsan yoğun ilaç kokusu. Tedirgin oldu. Ta çocukluğundan beri duyduğu bir korku bu.
Görevli memurun odasına varıp giriş işlemlerini tamamladı. Sıra numarasını alıp beklemeye başladı. Bir süre sonra çağrıldı.
-Neyin var teyze, şikayetin nedir?
-Kızım birkaç gündür devam eden baş ağrısı, ateş…
-Otur bakalım şöyle… Aç ağzını… A de, A de !
-Tamamdır.
  Doktor, sağlık karnesine kullanılacak ilaçları aceleyle yazdı. Şükran teyze bir ilgi, sıcaklık bekledi ama nafile.
  Doktor dışarıya seslendi:
-Sıradaki !..
Hemen toparlanıp muayene odasından çıktı. Elinde sağlık karnesi. Ne yapacağını şaşırmış halde duraksadı bir an. Etrafına bakındı. Gelenler, gidenler; bitmez bir koşturmaca. “Yazdığı ilaçları şu karşıdaki eczaneden alayım bari” dedi. Eczaneye doğru yöneldi. “Ne de çabuk baktı doktor hanım, hemencecik yazıverdi ilaçları…Gelsem bir türlü, gelmesem bir türlü” diye söylendi.
Öğle ezanı okunuyor. Yol üstündeki bakkala uğrayıp bir ekmek aldı. Şimdi eve doğru dalgın, düşünceli yürüyor. Uzak ildeki oğlunu düşünüyor. Doğu vilayetine oğlunun tayini çıkınca bir başına kalmıştı. Oğlu birlikte gidelim diye ısrar etmişti ama kabul etmemişti. Yaşadığı şu mahalleden kopamadı bir türlü. Evini, bahçesini bırakıp da gidemedi. “Hayırlısı bakalım, her şeyde bir hayır var. Belki böylesi iyi oldu. Kim bilir ?”
Çocuklar yine sokak arasında, şen şakrak çocuklar… Saklambaç oynuyorlar şimdi. Arada bir kuş sesleri duyuluyor. Duvar dibine oturmuş bir çocuk kendi halinde, sessiz. Oyun dışında kalmış.
-Ahmet sen niye oynamıyorsun? Bak, arkadaşların oyunu kurmuş.
-Boşver Şükran Teyze, oynasınlar…
-Yoksa kavga mı ettiniz; aranızda küskünlük mü var? Burada böyle durma evladım, sen de katıl oyunlarına.
-Sen şu iri oğlanı bilmezsin, hep onun yüzünden oldu.
-Küstün, darıldın öyle mi? Ah sizi gidi yaramazlar. Haydi barışıverin.
-Sen nereden geliyorsun Şükran Teyze ?
-Sağlık ocağından…
-Geçmiş olsun.
-Sağ olasın evladım, annene selamımı söylersin.
-Tamam Şükran Teyze.
Yenice çimenlerin yeşil ışıltısı ve kabaran toprak. Doğada uyanışın, dirilişin izleri. Baharın gelişi kolay olmuyor. Nice zorluklar, sıkıntılardan sonra başlıyor cümle güzellikler.
Beyaz demir kapıyı var gücüyle açtı. Hemen sedire uzanıp biraz dinlenmek istedi. “Ah yaşlılık, şuncacık yol yordu beni”
Dil vermez dört duvar… Yalnızlığı gölge gibi hep yanında. Sevdiklerinden ayrı düşmüş bir garip. Nereye varsa huzursuz. Dar zamanda yardım eli aranır. Sıcak çorba, bir bardak su… “Nasılsın” diyecek yakınları şimdi uzakta. İç karartan duygular, düşünceler içinde kıvrandı bir süre. Sonra uzandığı yerde uyuyakaldı.
 Telefon zili çalıyor. Hemen uyandı. Ahizeye kaldırıp sese kulak verdi. Bu oğlunun sesiydi. Konuştukça açıldı ve bir ferahlık hissetti. Kara bulutlar adeta dağılıverdi. Hani derler ya insanın zehrini insan alırmış.
Halini, derdini bir bir anlattı. Bugünlerde hasta, kırgın olduğunu söyledi. Oğlu haftaya geleceğini bildirdi. Bunu duyunca çok sevindi, şimdi dışarıda oynayan çocuklar gibi şendi. 

Murat
Murat Soyak Murat Soyak

Şair, Yazar

Murat SOYAK, Niğde’de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Niğde’de tamamladı. Marmara Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Gül Aydınlığı edebiyat dergisini çıkardı. Bir dönem gazetelerde kültür, sanat, edebiyat yazıları yazdı. Bir Nokta, Yedi İklim, Yitik Düşler, Ay Vakti, Likâ, Türk Dili, Ardıç, Akpınar, Berceste, Kuşluk Vakti, Beyaz Gemi, Değirmen, Edep, Mesel dergilerinde şiir, hikâye ve denemeleri yayımlandı. 2009 yılında Defterk edebiyat-kültür-sanat sitesinin kuruluşunda yer alıp genel yayın yönetmenliği görevini yaptı. Halen bir lisede Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görevini sürdürmektedir. Yayımlanan kitapları:
Irmaklarca (şiir, 2006)
Bahar Sürgünü (deneme, 2010)
Acı Ceviz (öykü, 2011)
Direniş Taşı (şiir, 2012)
Kırk Öykü (öykü seçkisi, 2013)
Gül Aydınlığı (deneme, 2017)

Daha fazla görüntüle
Diğer Yazıları