Menu
CEMİL ÇİFTÇİ İLE SÖYLEŞİ
Haberler • CEMİL ÇİFTÇİ İLE SÖYLEŞİ

CEMİL ÇİFTÇİ İLE SÖYLEŞİ

Divan edebiyaktında en çok Mersiye yazılan kişinin Peygamber Efendimiz (SAV) torunu Hüseyin olduğunu söyleyen ilahiyatçı yazar Cemil Çiftçi, “Onun hakkında bu kadar Mersiye yazılması mazlumen şehit edilmesinden ve peygamberimizin torunu olmasındandır” dedi.

Hazreti Hüseyin’in şehadetinin tüm ümmette büyük yara açtığını dile getiren Cemil Çiftçi, “Bu acıyı duymayan insan yoktur. Şairlerin hepsinin aynı duyarlığı gösterdikleri, aynı hüznü yaşadıkları söylenemez. Bir şair, bir mersiye yazarken, başka bir şair her yıl bir mersiye yazmıştır” ifadesini kullandı.

Röportaj: Nil Gülsüm


Hazreti Hüseyin’nin Kerbela’da şehit edilişinin 1372 yılı. HZ. Hüseyin’in şehit edilişi tüm İslam ümmetinde büyük yaralar açtı. Divan edebiyatı şairleri en çok onun için mersiye yazdı. Şiir Kerbela olayının neden çok işlendiğini Halk Şiirinde Kerbela Ağıtları ve Divan Şiirinde Kerbela Ağıtları kitabının yazarı Cemil Çiftçi ile konuştuk.

Klasik bir soruyla başlayalım, sizi tanımaya çalışalım. Cemil Çiftçi kimdir?


-25. 09 1947 tarihinde Maraş’ın Ekinözü ilçesinde doğdum. İlkokulu Ekinözü’nde okudum. Orta öğrenimimi 1970 yılında Maraş İmam Hatip Okulu’nda tamamlardım. Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldum. Malatya İmam Hatip Lisesi, Balıkesir İmam Hatip Lisesi, İstanbul Gaziosmanpaşa Küçükköy İmam Hatip Lisesi ve Eyüp İmam Hatip Lisesi’nde çalıştım, 2000 yılında öğretmenlikten emekli oldum.
Edebiyat, Mavera, Kadın ve Aile, İslam, İlim ve Sanat, Yedi İklim, Hece, Kafdağı dergileriyle Yeni Devir, Zaman, Yeni Şafak, Sağduyu gazetelerinde denemelerim ve araştırmalarım yayımlandı.

Divan Şiirinde Kerbela Ağıtları, Halk Şiirinde Kerbela Ağıtları adıyla iki çalışmanız yayımlandı. Sizi bu çalışmalara iten sebepler nelerdir, neden Kerbela?


-1950’li yılların uzun kış gecelerinde, peygamberimizin ve ashabının zamanında yapılan savaşlarla ilgili manzum metinler okunurdu. Okunan bu metinler arasında Hazreti Ali cenkleri ve Kerbela olayı da vardı. Bu metinleri dinleyerek büyüdüm.

Ülkemizde, eften püften konuları ihtiva eden şiirler toplanarak antolojiler oluşturulduğu halde efendimizin torunu İmam Hüseyin’in trajedisinin sergilenmeyişini garip buldum. 2000’li yılların ilk senelerinde İmam Hüseyin’le ilgili mersiyeleri toplamaya başladım. İmam Hüseyin, efendimizin Medine’ye hicretinden 61 yıl sonra (miladi 680 yılında) Yezit’in yandaşları tarafından şehit edildi. Aradan asırlar geçti. Ne yezitler, ne de Hüseyinler bitti. O günden bugüne sayısız yezitler tarafından sayısız Hüseyinler şehit edildi. 2000’li yıllarda yerli yezitlerin yerini yabancı yezitler aldı. Bu yezitler, Ortadoğu’yu kana bulamakla kalmadılar, Kerbela ve Necef toprağını süsleyen mekânları da topa tuttular. Divan Şiirinde Kerbela Ağıtları bu şartlar altında derlendi.
Derlenen ağıtlar çoğalınca Divan şiiri ve Halk şiiri biçiminde tasnifte bulundum. Halk şiirinin doğumunu ileri bir tarihe bırakmıştım. Divan Şiirinde Kerbela Ağıtları’nı yayımlayan Kevser Yayınları, Halk şiirini derlemem konusu üzerinde durdular. Yapılan bu teklif sonucunda Halk Şiirinde Kerbela Ağıtları’nın doğumu gerçekleşti.

Türk Edebiyatı’nda Kerbela olayıyla ve İmam Hüseyin’le ilgili mersiyelerin bu kadar çok yazılmasını neye bağlıyorsunuz?


-Edebiyatımızda peygamberimiz hakkında yazılan şiirlere na’t adı verilir. Vefat eden kişilerin arkasından yazılan şiirlere de Mersiye (ağıt) denilir. En çok Mersiye yazılan kişi İmam Hüseyin’dir. Onun hakkında bu kadar Mersiye yazılması mazlumen şehit edilmesinden ve peygamberimizin torunu olmasındandır.

Divan şairleri, Kerbela olayı ve İmam Hüseyin’in şehadeti konusunda aynı duyarlığı göstererek, aynı hüznü mü yaşadılar?

Hazreti Hüseyin’in şehadeti ümmeti yaralamıştır. Bu acıyı duymayan insan yoktur. Şairlerin hepsinin aynı duyarlığı gösterdikleri, aynı hüznü yaşadıkları söylenemez. Bir şair, bir mersiye yazarken, başka bir şair her yıl bir mersiye yazmıştır. Bazıları da bir kitap oluşturacak kadar mersiye yazmışlardır.

Çok sayıda mersiye yazan şairler arasında kimleri zikredebiliriz?


-Tespit edebildiğimiz kadarıyla 15. 16. 17. ve 18. yüzyıllarda yazılan mersiyeler azdır. Genelde şairler az sayıda mersiye yazmışlardır. Onaltıncı yüzyılın ayrı bir özelliği vardır. Bu yüzyılda geleneğin dışına çıkan iki şaire rastlıyoruz. Bunların birisi, Hazreti Hüseyin’in şehadetiyle ilgili Maktel yazan Fuzuli’dir. Hadikatü’s-Suada adıyla çok önemli bir eser bırakmıştır. İkincisi Gelibolulu Mustafa Âlî’dir. Hz. Hüseyin’le ilgili yazdığı mersiyeleri Subhatü’l-Abdal adıyla anılan eserinde toplamıştır.
19. yüzyılda İmam Hüseyin’in şehadetiyle ilgili pek çok mersiye yazılmıştır. Bunlar arasında Zekâî’yi, Senih’i, Lebib’i, Mehmed Ali Hilmi Dede Baba’yı, kadınlar arasında da Şeref Hanım’ı sayabiliriz. Bu gelenek devam etmiş, İmam Hüseyin’in şehadetini işleyen eserlerle birlikte mersiyelerden oluşan eserler de yayımlanmıştır. Bunlar arasında Şirzad’ın Mesaib-i Kerbelâ’sını, Ahmed Servet’in Nevha-i Dil’ini, Ali Ferruh’un Kerbelâ’sını, Ali Şâdî’nin Sirişk-i Mâtem’ini, Filibelizade Küçük Mustafa Asım’ın Nâle-i Uşşak’ını, Musa Kazım Paşa’nın Makalid-i Aşk’ını ve benzeri eserleri örnek olarak sunabiliriz.

Musa Kazım Paşa’nın Makalid-i Aşk’ını, Aşkın Hazineleri adıyla hazırladınız ve yayımladınız. Musa Kazım Paşa kimdir, eserinin özelliği nedir?


-Rumelili bir ailenin çocuğu olan Kazım Paşa, 1822 yılında Yanya vilayetinin Koniçe kazasında doğmuştur. Mora isyanı sebebiyle çocuk yaşında İstanbul’a gelir. İstanbul’da tahsile başlar. Babasının memuriyeti sebebiyle gençlik yıllarını İsparta, Gümüşhane ve Trabzon’da geçirir. Babıali’de ve Maliye Nazırlığı’nda çalışır. Asâkir-i Hassa sınıfına dâhil olur. Encümen-i Şuara topluluğu arasında yer alır. Korgeneralliğe kadar yükselir. 1890 yılında İstanbul-Üsküdar’da vefat eder. Şairin adı geçen eserinde Hazreti Hüseyin için yazılan 30 adet mersiyesi yer almaktadır. Eser, harf devriminden önce üç kez basılmıştır.

Muharrem ayının onuncu günü halk arasında “aşura” günü olarak bilinir. Bu günün özelliği nedir?


-Muharrem’in onuncu günüyle ilgili farklı bilgiler sunulmaktadır. Bunları şöylece özetleyebiliriz: Hazreti Âdem’in tevbesi bugün kabul edilmiş, Hz. Musa, Firavun’un zulmünden bugün kurtulmuştur. Hz. Nuh’un gemisi bugün karaya çıkmıştır. İbrahim peygamber ateşten bugün kurtulmuştur. Yunus peygamber balığın karnından çıkmıştır. Hazreti İsa bugün doğmuş, Yakup peygamber Yusuf’a bugün kavuşmuştur. Süleyman’a bugün mülk verilmiş, Davud’un tevbesi kabul edilmiştir. Peygamberimizin Medine’ye hicreti on Muharrem’de gerçekleşmiştir. Kâbe örtüleri bugün değiştirilmiştir. vs. vs.
Bu bilgilerin İsrailiyatla ilgili olduğu, ilmen doğrulanmadığı, bazı bilgilerin de gerçeğe aykırı olduğu görülmektedir.

Güzel olayların yaşandığı 10 Muharrem günü ile ilgili tek olumsuz hadise Hz. Hüseyin’in şehit edilişi midir?


-Bir önceki soruda işaret edilen olayların sevindirici olaylar olduğunu görüyoruz. Hicri 61 yılının 10 Muharrem’ine kadar bu ayı sevinç ayı olarak kabul edebiliriz. Bu tarihten itibaren Muharrem ayında sevincimizi ve hüznümüzü birlikte yaşamaya başladık. Muharrem’le yeni bir yıla girdik, sevindik. Birkaç gün sonra peygamberimizin torununun şahadetiyle yüreğimize ateş düştü.
Cahiliye döneminden önce ve İslam’dan sonra Muharrem’in onuncu gününde elbette tatsız olaylar olmuştur. Bu olaylar, Kerbela hadisesinin gölgesinde kaldığından adları bile anılmamaktadır.

Kitap çalışmalarından bahseder misiniz?


-Telif, tercüme, derleme türlerinde 15 kitabım yayımlandı. Bu eserler okuyucusuna ulaştı. Elimde, baskıya hazır çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmaların bir kısmı elimin altında, bir kısmı da yayıncının elinde doğumunu beklemektedir.

Zaman ayırdınız, birikiminizi ve tecrübelerinizi hem bizimle hem de okuyucumuzla paylaştınız. Teşekkür ederiz.

Böyle bir konuşmaya vesile olduğunuz, imkân sağladığınız için ben teşekkür ederim.

Bilgi eksikliği hassasiyeti azalttı
Modern edebiyatımızda bu hassasiyetin kaybolduğunu görüyoruz. Artık “Kerbela” ile ilgili çok fazla eser verilmiyor eskiye oranla, bunun sebebi nedir? Bu hassasiyetin kayboluşunu neyle ilişkilendiriyorsunuz?


-Cumhuriyet döneminde bu hassasiyetin tamamen kaybolduğunu söyleyemeyiz, fakat hassasiyetin azaldığını söyleyebiliriz. Edebiyatımızda gündemde yer alan olaylar işlenmekte, bu konulara yer verilmektedir. Ortadoğu’da yaşanan olaylar, işlenen cinayetler Kerbela olayını unutturmuştur. Hatta kasıtlı olarak unutturulmuştur. Kerbela olayı, ümmetin belirli bir kısmının hüznü ve acısı gibi sunulmuştur. Tarih bilgimizin eksikliği de hassasiyetin azalmasını körüklemiştir.
Son günlerde, müminlerin Kerbela olayına sağduyulu yaklaşımı, ümmet arasına zalimler tarafından yerleştirilen suni soğukluğu ortadan kaldıracaktır. Ümmet arasındaki kenetlenmeyi sağlayacaktır inşallah.

(MİLAT GAZETESİ, 5.12.2011)