Menu
yazınsal iletişim edebiyatın iletişimi mi yoksa iletişimin edebiyatı mı?
Deneme/İnceleme/Eleştiri • yazınsal iletişim edebiyatın iletişimi mi yoksa iletişimin edebiyatı mı?

yazınsal iletişim edebiyatın iletişimi mi yoksa iletişimin edebiyatı mı?

Edebiyat, bilindiği üzere insanın söz üretimindeki güzel arayışına kapılarını ardına dek açmış ve güzelliği her cephesiyle içkin dilsel araçlara tutunmuş bir sanat güzergahıdır. Buna karşılık iletişim, muhatapların karar ve seçimleri doğrultusunda birinden diğerine veri-bilgi aktarımı ve/ya da muhatapların durmaksızın güncelledikleri her türlü ileti paylaşımıdır.

Edebiyat ile iletişimi her insan ediminde işlem yapabilen dil buluşturur ve ikiliyi öncelikle yazınsallık bağlamına sürükler. Edebiyatın kaplamını açımlayan ve iletişimi doğrudan içkinleştiren yazınsallık, biricik malzemesi dilin ortaklığıyla yazınsal iletişim olarak da dillendirilebilir. Yazın ile iletişimin cem’i (katışım) ve inkişafıyla (açınım) ortaya çıkan bu terim kavramsal düzeyde kuşkusuz ikili bir birlikteliğin teyidi niteliğindedir.

Yazınsal iletişime edebiyat cephesinden bakınca, yazar-yapıt-okur ilişkisi ilk akla gelen üçlemedir ve bu üçleme, yazınsal ortamdan apaçık bir iletişim durumunu nakleder. İletişim cephesinden bakınca, bu kez, kurucu unsurları doğrudan yazınsallık içeren iletişimsel değerleri dışlaştırır: slogandan şiire, markadan öyküye, afişten tasvire, sinemadan romana, tiyatrodan metin/senaryo yazarlığına, medya okuryazarlığından edebiyat eleştirmenliğine dek tüm iletişim araç ve mecrası yazınsallığı ayırtına varmadan içselleştirir. Her iki cephenin vurgusuyla ve kuşkusuz dil aracılığıyla kurgulanan yazınsal iletişim kendi söylem alanını -iletişime ve edebiyata ilişkin- bir kültür kodunda belirler ve kültürel donanımını -kişilerarası iletişim, siyasal iletişim, sağlık iletişimi gibi- mevcutlar arasına yerleştirir. Bu durumda, yazınsal iletişimin dilinden, dilin ürettiği bir söylem alanından ve söylemin durmaksızın dönüştürdüğü bir kültürden söz edilebilecek ve birini diğerinden kopararak terim düzeyinde işlem yapmak mümkün olmayacaktır.

Yazınsal iletişim, her ne kadar iki alanı -edebiyat ve iletişim- cem eden kapsayıcı bir üst-alan gibi görünse de, iletişimin edebiyatından çok edebiyatın iletişimini ya da açık deyişle edebi yapıt ve türlerin iletişimini ifadelendirdiğini teslim etmek gerekir. Edebiyattan yola çıkan yazınsal iletişim de ister istemez okur-yazar, okur-yapıt, yazar-yapıt gibi okur-yapıt-yazar arasında seyreden karşılıklı bir iletişimi çağrıştırır ve doğası gereği estetik kaygı ve kurguları önceler. Halbuki iletişim cephesi hiç de azımsanmayacak bir yazınsallıkla doludur. Bir reklamın sloganından bir film senaryosuna ya da bir belgeselden herhangi bir görsel iletişim tasarımına dek tüm iletişim eylem ve edimlerinde yazınsallığın öne çıktığı kolaylıkla görülür. İletişimsel işlem sürecinde hedef alımlayıcıya dönük olarak belirlenen sonul amaçlar -sadece anlamın iletilmesi örneğin- başkalaşsa da ve üretilen söylemler tümüyle edebiyat niteliği taşımasa da, yazınsallık niteliği taşıdıklarından iletişimin yazınsal/lık boyutunu var ederler; doğrudan iletişimden yola çıkan bir yazınsal iletişime de konu olurlar. Bir reklam sloganının şiirselliği, bu durumda pekala iletişimin yazınsal boyutunu işgal eder ve doğal olarak bir iletişimsel yazın nesnesi oluverir.

İletişimsel bir yazın nesnesinin kimliğini betimlemek ya da iletişimin yazınsallığını belirginleştirmek için kuşkusuz yazınsallığı belirleyen -sanat, estetik, retorik, ritm, zaman, uzam, anlatı, imge, anlam gibi- kimi kavram ve ölçütleri iletişimsel ortama uyarlamak gerekir. Bu yapılırken, bir yandan da “edebiyat, iletişim kurar” savına karşıt olarak “iletişim, edebiyat yapar” gibi bir öngerçek üretmek kuşkusuz yersizdir; hem edebiyatın iletişimi hem de iletişimin edebiyatı çalışmalarına ket vurucudur üstelik. Açıktır ki, iletişim edebiyatsız, edebiyat da iletişimsiz yapamaz.

Öte yandan, iletişimde yazınsallık, zaten bildik iletişim şemalarına da konu olmuştur. İster doğrudan ister dolaylı ister istemli ister istem dışı olsun her ortam ve düzeyde gerçekleşen dilsel iletişim edimlerinde yazınsallık, kaynak ile hedef arasında işleyen sürece ileti boyutunda katılır. Altı öğeli ve altı işlevli olarak bilinen Jakobson’un iletişim şeması da, koşut biçimde, gönderici ve alıcı arasında gidip gelen iletinin başat işlevini yazınsallık olarak belirler. Bu şemaya göre, gönderen, gönderilen, bağlam, ileti, bağlantı ve düzgü ile somutlanan iletişimin kurucu etmenleri, her birine karşılık gelecek şekilde anlatımsallık (coşku), çağrı, gönderge, yazın, ilişki, ve üstdil işlevlerine bürünür. İletişim sürecindeki metnin, yapıtın ya da alımla(n)ma konu-nesnesinin ürettiği yazınsal işlev doğal olarak kendini edebi türlerin incelenmesi ile sınırlamaz. Tersine olarak edebi türler de, yazınsallıkta bağımsızlaşırlar; böylelikle insan edimine matuf tüm (doğal) dilsel işlevlere açılır ve düşsel ya da gerçek olan dildışı anlamlama alanlarına katışırlar. Sonunda her iletişim durumunda ve her iletişim düzeyinde, doğallıkla, yazınsal bir iletişim kavrayışına dönüşürler.

Tüm iletişim şemalarına uyarlanması mümkün gibi görünen yazınsal iletişim süreçleri, kabaca, karşılıklı bir okur-yazar iletişiminin, bilgi taşıyıcı bir yapıt aracılığıyla tek yönlü biçimde gerçekleştiği iletişim durumlarını telkin eder. Her yazınsal iletişim durumunda üretilen bilgi ise alımlayıcı için estetize edilmiş yazınsal göstergeler eşliğinde göndergesel bir içeriğe ve dildışı iletişimsel bir gerçekliğe gönderme yapar. Göndergeselleşen dildışı iletişimsel gerçeklik ontik varlığını, kuşkusuz, yazınsal iletişim uğruna ileti işlevi kuşanmış yazınsal yapıta borçludur. Her yazınsal yapıt ister edebi ister iletişimsel ortamda ve amaçla üretilmiş olsun, eleştirel yazınsallığı da içkinleştirmiş bir inceleme nesnesi olarak belirir.

Yazınsal iletişimin inceleme nesnesi, yukarıda sezdirildiği üzere, bir şiir olabileceği gibi pekala reklamsal bir ürün de olabilir. Yeter ki, konu-dilin amaçlanmış iletişimsel anlamı yazınsal bir estetikle donanmış olsun. Bir yazın yapıtında anlamın öncelikle estetik düzlemde vücut bulacağı öngörüldüğünden bir reklamsal iletişim edimi de kendisinde -kısmen ya da büyük ölçüde- vücut bulan yazınsallığı doğal olarak gözetir ve edebiyat için amaç olan yazınsallığı, çeşitli iletişim düzey ve ortamlarında anıştırma yoluyla da olsa araçsallaştırır –örneğin, siyasal iletişim bağlamında yapılan propaganda konuşmaları slogan ve şiirleri araçsallaştırırken, iletişimdeki edebiyattan ya da iletişimin edebiyatından söz etmek böylece kolaylaşır. Öyleyse, gerek reklam gerekse edebiyat yapıtı, estetik tasarımdan mahrum kalmak istemeyen yazınsal iletişim alıcısını yananlamsal belirti ya da eğretilemeli belirtkelerle yeterince beslemiş olur.

Son tahlilde, başa dönerek söyleyecek olursak, iletişimin yazınsallığı ya da tersinden okunarak yazınsallığın iletişimselliği dilden ve dilin kullanım biçeminden kaynaklanır. Yazınsal iletişimin olmazsa olmazı dildir; sorunun düğümü de çözümü de dildedir. Biricik işlevi iletişim kurmak olduğu bilinen dil, gerçekte, biçemsel sıradışılıkları dillendiren iletişimsel ortam ve durumlar ile edebi anlam ve söylem için kendine özgü biçimde sürdürülebilir bir yazınsallık kodu üretir. Yazınsallık olgusu da estetik olgu ve değerlerle beslenmiş bir yazınsal dil kodunu doğası gereği benimser. Böylelikle iletişim kulvarına gelen ve iletişim işleviyle doğrudan buluşan yazınsallık, hiç kuşkusuz, estetik lezzet ve haz verileriyle sürekli güncellenir.

Yazınsal iletişimde yazınsallığı belirleyen estetik veri ve olgular, hem iletişim hem de yazınsallık için birincil ve vazgeçilmezdir. Sözün özü, dilsel düzlemin ürettiği derin yapıdaki anlam koduyla edebiyatın yüzey yapıda ürettiği estetik kodu göz ardı ederek iletişimin yazınsallığını ya da yazınsal iletişimin içlemini alımlamak ve/ya da iletişimdeki edebi/yat söylemi/ni yazınsal iletişim içinde değerlendirmek mümkün değildir.

Diğer Yazıları