“Oruç, insanın katıldığı; her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir.”
Betül Zeyrek
Bazı cümleler vardır okuduğunuzda öyle derin anlamlar ifade eder ki uzun süre etkisini atamazsınız. Sezai Karakoç’un oruç ile ilgili epigraftaki cümlesi, tam olarak bu etkinin derinliğini ifade ediyor. Oruç, ‘ruh şöleni’; insan bu kelimeleri yan yana koymasına ayrı şaşırıyor, ruhtaki etkisini bu kadar açık ve net ifade etmesine ayrı şaşırıyor.
Hoş geldin ey on bir ayın sultanı…
Hoş geldin ey gönüllerin süruru…
Hoş geldin kaybolan ruhumuzu yeniden bulduran…
Hoş geldin son zamanlarda yaşadığımız onca acıyı hafifleten, ruhumuzun özlemini rahmeti ile dindiren…
Hoş geldin hem ruhumuzu hem de bedenimizi tertemiz kılan, arınmayı vaat eden…
Hoş geldin, sefalar getirdin ey yeniden dirilişi sağlayan ay…
Hoş geldin ey Şehr-i Ramazan.
Hayatımızda o kadar derin bir yer kaplıyor ki Ramazan, fark etmeden bir ay boyunca dolu dolu bir şenliğe sahip oluyor ruhumuz. Elimden geldiğince bu şenliği okuduğum bu eser
ile harmanlayıp ifade etmeye çalışacağım.
Samanyolunda Ziyafet; Üstadın hayatı boyunca Ramazan ayı ve oruç ile ilgili çeşitli yerlerde kaleme aldığı yazılarının bir araya getirmesi ile oluşan bir eser. Müslümanlar nazarında değerli kabul edilen Ramazan ayı gibi mübarek bir ayın ruhunda barındırdığı bazı kavramlar ve bu kavramlar bağlamında yazılan denemelerden oluşuyor.
Samanyolunda Ziyafet, ‘Diriliş Yayınları’ndan ilk baskısını 2004 yılında, şu an elimde bulunan 13. baskısını ise Mart 2019 yılında yapmış. Güncel baskısı ise 2022 tarihli.
Oruç için tanımlama düşünürken Üstadın cümlelerinin zarifliği ile karşılaştım. Onun ifadelerini aktarmak, daha yerinde olacaktır. “Oruç, Türkçe bir kelime. Ama, Arapça “urûc” veya “üruc” kelimesiyle ne kadar benzerlik gösteriyor. “Urûc” ise yükseliş, uçuş anlamlarına geliyor. Demek ki, oruç da namaz gibi, müminin miracına bir yol yordam oluyor. Yani insan, iki kanatla miracını tamamlar; biri namaz, biri oruçtur bu kanatların.” (syf. 108)
Ramazan ayı Yüce Allah (cc) ile olan bağımızı güçlendirmek için bizlere sunulmuş çok kıymetli bir fırsattır. Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar nimetin bolluğunu Allah (cc) kuluna bu ayda sınırsız bir imkân ile nasip eder. Ramazan ayında, bizler yeryüzü nimetleri ile sofralarımızı donatırken; Rahman da bin bir çeşit manevi nimetleri ile donatmış olduğu sofralara buyur eder biz değerli kullarını. Kapılarını sonuna kadar açar duaların, tövbelerin. Ve bu kapıların anahtarlarından en faziletlilerinden biri olan oruç, kulların ruhlarını şenlendirmek için bekler. Orucu yavan bırakmamak için kullar bu ayda yapmak isteyip ertelediği, yapmak için fırsat bulamadığı tüm ibadetlerini bir bir gerçekleştirmek için gayret etmelidir. Açılmak için beklenen bu kapının anahtarı kapının üzerinde, açmak için kıymetli eller beklemekte. O elleri, ruhu fazla bekletmemek için Ramazan’ın kıymetini anlamaya çalışmak, en değerli vazifelerinden biridir Müslümanların.
Üstad, yazılarının birinde öyle güzel bir cümle kullanmış ki; “oruç da acıkır.” Bu cümleyi okuyunca, “Oruç nasıl acıkır ki?” diye düşünmeden edemiyor insan. Yüzde kocaman bir tebessüm ve hayranlıkla okumaya devam ediyorsunuz ve sorunuzun formatını değiştirip yeniden soruyorsunuz kendinize; “Oruç nasıl doyar ya da doyurulur ki?”. Çok da düşünmenize gerek kalmadan cevabı ile gönülleri fethediyor Karakoç: Oruç, Kur’an sesine, namaza, merhamete, zikre açtır. Kıymetli insanlar orucunu açarken sadece dünyalık nimetlerle donatmamalıydı iftar sofralarını biraz da maneviyat ile şenlendirmeliydi. “Oruç mü’minin kalbinde iftar eder.” cümlesini okuyunca denemenin sonlarına doğru, Üstadın o muhteşem üslubu ile karşılaşıyor ve bir kere daha hayran oluyorsunuz üslubuna.
Sadece yetişkinler üzerinden değil çocuklar üzerinden de Ramazan’ın kıymetini anlatıyor. Bu yazıyı okuyunca ben çocukluğumun sahurlarına ve iftarlarına misafir oldum. Okurken çok uzaklara, ruhumu en çok tatmin eden, doya doya manevi yönünü yaşadığım, babaannemden Ramazan hikâyeleri dinlediğim o dönemi hissettim, yaşadım. Öyle değil miydi zaten? Büyüklerin Ramazan telaşı bizim yüreğimizde coşku uyandırmıyor muydu? Artık büyüdüğümüzü herkese ispat etmenin vakti, zamanı değil miydi? Büyüklerimize -beni de uyandırın- tembihleri ile uykuya dalıp, tam gün oruç tutma vaatleri ile niyetlenip, öğlene kadar ancak dayanarak alışmadık mı oruca? Ahh ne güzel günlerdi diyerek gözleriniz dolu dolu dalacaksınız ruhunuzu şenlendiren o günlere... Oruçla artık çocuk dünyamızdan çıkıp, dış dünyanın gerçekleri ile yüzleşmedik mi? Akşam ezanının okunması ile zafer kazanmadık mı? Üstadın da ifade ettiği gibi ödül olarak omuzlarda taşınmadık mı? Böylece orucun insanı yücelten bir şey olduğunu öğrenmedik mi? Eğer özlem duyuyorsanız geçmişe okuduğunuzda bu özleminizin bir nebze de olsa dindiğini hissedeceksiniz.
Ramazan aydan öte mevsimdir; ilkbahardır, sonbahardır, yazdır, kıştır… Her mevsimde ayrı güzel gelir, ayrı lezzet ile gelir, giderken de ayrı bir özlem bırakır. Ruhu tazeler, bir sonraki baharı müjdeler gibi müjdeler ve ayrılıverir bir sonraki bahara kadar. Hep bir heyecan ve özlem bırakır geriye. Bir değişime vesile olur. İnsan oruç ile özüne, kendine döner. Sayın Karakoç’un da dediği gibi “kendi kendinden uzaklaşan insanın kendine dönüşüdür oruç.” (syf. 109)
Okudukça Karakoç’un kelimeler arasında kurduğu o ahengin büyüsüne kapılıyorsunuz. Her bir kısım, bambaşka bir yönüne hayran bırakıyor Ramazan’ın.
Her günü güzel, heR gecesi ayrı güzel, insanın yoluna aydınlık olan ‘Ramazan Ayı’nın en kıymetli gecesi Kadir Gecesi’ne ulaşınca ruh asıl şöleni ve hüznü o zaman yaşıyor. Son günlere yaklaşınca Ramazan ayının etkisi ile ruh adeta bir yeniden dirilme yaşıyor. Ruhunda şölen sevinci bırakıyor. Ama aynı zamanda hüznü de yavaş yavaş ruha hissettirmeye başlıyor. Geldim, bir yıllık ruh doyumunu bırakıp bir sonraki Ramazan ayına kadar aranızdan ayrılıyorum. Kadir Gecesi arayışın tamamlandığı, dirilişin gerçekleştiği, Kur’an’ın ışığı ile ruhun yolunu bulduğu, nuru ile nurlandığı bir gecedir. Ve bu gece ile artık vakit tamam olur, yavaş yavaş bayramın coşkuSUnu yaşamaya doğru koşma vaktidir.
Böylece Ramazan ile vedalaşır Müslümanlar. Gelişi ile kutlu bir yolculuğu başlatan, kulluğu hatırlatan, ruhun dirilişini gerçekleştiren Ramazan Bayramı’yla ardında kalanları selamlar… Birkaç cümle bırakarak ben de vedalaşayım istedim. Vesselam…
* “Ve oruç tutmak, insan yüreğini canlı, cıvıl cıvıl sesli kuşlarla doldurmak değil midir? O kuşlar ki, âdeta gökyüzüyle beslenir ve gökyüzünü örtünürler.” (syf. 7)
* “Ne mutlu meşalesi Kur'an olan bir ümmete!” (syf. 59)
* “Ey insan! Allah'a dön. Sana senden daha yakın olan, öncesiz, sonrasız, ölümsüz, sonsuz, doğumsuz, diri, gören, işiten Allah'a dön" (syf. 99)
* “Oruç, ruhun, madde üzerindeki zaferini ilan için verdiği bir savaşın adıdır." (syf. 123)