Menu
ŞAİRİN ÖLÜMÜ EMPERYALİZMİN ZAFERİ OLACAKTIR!
Deneme/İnceleme/Eleştiri • ŞAİRİN ÖLÜMÜ EMPERYALİZMİN ZAFERİ OLACAKTIR!

ŞAİRİN ÖLÜMÜ EMPERYALİZMİN ZAFERİ OLACAKTIR!

Mecellede bir hüküm vardır:

Def-i mazarrat celbe-i menafiden evladır.

Yani zararın önlenmesi faydanın temininden önce gelir, der.

Kaygılı her Türk gibi bilmek istediğimiz hakikatler var bizimde. Lakin her şey toz bulanık, her yer alaca karanlık. Yüzler net değil! İyi ve kötü tanımsız. At izi it izine karışmış kabilinden.

Sözde durum tespiti için, kendimce böyle bir fotoğraf çektim ve o fotoğrafın başköşesine kendimi ekledim.

Belki de benim makinemdeki kadraj bozuk.. Renklerin yorgunluğu ondan.

Aralanan flu bir pencereden bakıldığında; roman, şiir ve öykülerimizde Anadolu yok. Esmer tenli, elleri nasırlı digerkâm bozkır insanı yok. Hasbel kader varsa aşağılanmış, hor bakılmış, yalnız bırakılmış. Kitapla, sinemayla, tiyatroyla, dansla; akla gelebilecek ne kadar yol varsa hepsini kullanarak yapay kimliklerle onların olmadığı renkli dünyalar kurmuşlar ustaca.

Taammüden yalnızlaştırılan insanımız, 12 Eylül kabusunu yaşadıktan bir nesil sonra üzerindeki ürkekliği atarak özgüven ve bilinç kazandı. Artık sorgulayabiliyor.. Hakkını savunabiliyor. Dahası kimlik olduğunun farkına varıyor. Aslına rücu ediyor.

Bu gelişen süreç içerisinde hayatlarını ortaya koyabilmiş, rol model edebiyatçıların varlığı kıvanç verici.

Tanzimattan sonra benliğimizi iğdiş eden garp meşrepli mukallit bir çeviriden ibaret edebiyatımıza, özüne uygun nakışlarla  yeniden hayat vermiş isimler var.

Sol, sağa göre daha önce farketmiş susmaması gerektiğini.

Sağ, önce şaşkın. Sonra onlar da farkediyor itaatkâr bir pıhtı olarak kalmanın kendilerini değersiz kıldığını.

Bu farkındalık bir karşı duyuş, sonrasında karşı duruş ve bugün geldiği nokta itibariyle kısıtlı olsa da bir karşı koyuşla anlam buluyor. Taçlanıyor. Lakin bu seferde tek kutuplu, kolay kontrol edilebilir bir güruh olma zafiyeti başlıyor.

Evet bir sağ edebiyat oluştu. Ama ne kadar kendinin farkında!

Bu farkındalık ona ne katıyor!

Şiir, hikâye gibi edebi türleri klonlayıp, bizce anlamlı kıldık. Çabalarımızla ‘bize dayatılanı’ aştık. Yeni kelime ve kavramlarla kendi edebi dilimizi kurduk. Çünkü onlarda olmayan dördüncü bir boyuta sahiptik. Mana âlemindeki yolculuğumuz değerli kılıyordu yazgımızı. Müşterek yazılmış derleme fasiküllerimiz ‘Dergi’ kıvamına geliyordu.

Üstad Necip Fazıl’ın nazarında; Sezai Karakoçlar, Erdem Beyazıt’lar, Özdenören kardeşler ve daha niceleri yetişti. ‘Dergi mektepler’ birer medrese gibi yeniden inşa edildi. Yeniden bir diriliş hissedildi garip kalmış ruhlarda.

Karşıt görüşler davaları besledi. Tarafları biledi, birbirlerinin zembereğini kurarak kokuşmuşluktan kurtardı. Birer aksiyoner yaptı…

Bugün gelinen noktada sol ya da sağ meşrepli bir edebiyattan bahsedebilir miyiz?

Bu sorunun cevabı sanırım “Zor” olurdu. Sol ve sağ bir müşterekte buluştu.

Bunun adı şöhret, bunun adı menfaatti.

Solun bir zamanlar yaptığını; sağ, edebiyat kisvesi altında, şathiye yoluyla yapıyor ve değerlerimize sövüyor.

Mehmet Akif zor bir zamanda emperyalistlere karşı kalemiyle mücadele etti. Şiirleriyle halkı coşturdu, cepheden haber verdi. Başka bir coğrafyada Muhammed İkbal çıktı karşımıza. Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesini yazı ve şiirleriyle dillendirerek direniş haline getirdi. Endülüslü şairlerin Müslüman Granadan’nın düşmemesi için çabaları kayda değerdi. Jacques Rausseau Fransız ihtilalinin fikri hazırlayıcısı oldu. Charles Baudelaire devrimcilerin yanında yer aldı.

Örnekler elbette çoğaltılabilir. Bu isimlerin ortak özellikleri zulme karşı dik durmaları ve kalemlerini bu uğurda kullanmalarıdır. Necip Fazıl’ı da, Nazım Hikmet’i de değerli kılan bu korkusuz duruşlarıdır.

İşgalciler tarafından toplumlar yeniden inşa edilirken önce âlimlerin ve kütüphanelerin yok edilmesi manidardır.

O âlimler şairdir, musikişinastır, hafızdır.

Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur.  Zaman tekerrürden ibaretse eğer olmaya da devam ediyordur.

Öyleyse bu kaygının kavgası, yeni eserler vermekten evladır.

Kalem erbabının susması emperyalizmin zaferi olacaktır.