Menu
MORFİNLİ VİCDANLARIMIZ VE...
Deneme/İnceleme/Eleştiri • MORFİNLİ VİCDANLARIMIZ VE...

MORFİNLİ VİCDANLARIMIZ VE...

Pek samimi dostlarım, yalanı dolanı bir köşeye koyalım samimi olmadığımızı herkes biliyor, gün gibi ortada. Kubbenin altındaki dua eden adamla, sokaktaki söven adamın aynı adam olduğu gibi. Haktan adaletten bahseden beyle akraba kontenjanından kadroları dolduran devlet görevlisi beyin aynı kişi olduğu gibi. Tema vakfına  üye olup her gün sosyal medyadabir paylaşım yapan bizleri eylemlere davet eden arkadaşımla, piknikte hiç umursamadan doğayı kirleten arkadaşım da aynı insan... Daha da  uzayıp gider.

Bu konuyu abartmaya gerek yok, çok da bilindik bir şey. Herkes rollerini oynuyor gün içinde. Sebepler üretip bunun zorunluluk olduğunu söyleyerek hafifletebiliriz durumu. Misal sosyal statü kaygısı, başka ne olabilir? Ha en çok söylenen ‘’ben mi bir enayiyim?’’ gibi. Buraya kadar her şey normal. İnanılmaz olan insanın kendisine olan samimiyetini kaybetmiş olması. Rol yapabilirsin kandırırsın ki böyle bir şey yok, herkes biliyor ama kendi de rol yaptığı için susuyor. Körler sağırlar birbirini ağırlar işte ondan. Neyse insan kendine dürüst olamıyor hep geçiştiriyor. Haz üzerine kurulu, caka satma misyonlu hayatta başkalarına göstermek için kendine biçtiği role artık kendisi de inanır hale gelmiş. Bu sebeple ayık kafa ile de dolaşmıyor. Çünkü gerçekler baş ağrıtır, onları  düşünmüyor geçiştiriyor, hatırlamak ya da unutmak için elinden geleni yapıyor. Vicdanlarımıza morfini basmışız adeta.

Morfinli vicdanlarımız, bulanık ‘’Where'sthe Party At’’ kafalarımız bizi yüzeyselleştiriyor, duyarsızlaştırıyor. Tamamen yapay toplumsal dayatmalara göre hareket edip, bir şeyleri seviyoruz veya sevmiyoruz yeri geliyor lanetliyoruz. Bu dayatma da gökten inmiyor, kimse kimseye, bize zorla uygulanmıyor. Yani ''kesin Amerika’nın işidir'' demeye de gerek yok. Kaynağı bizden geliyor. Biçtiğimiz roller başkaları için, bizim için değil yoksa ‘yaşayan ölü’nün tanımına tam da uyuyor oluyoruz bu halimizle. Bir insan tüm rollerini akşam bir köşeye bırakıp ‘ben aşağılığın tekiyim’ diyebilecek kadar kendine karşı dürüst olabilmeli ki gerçek sorunlara, gerçek gündeme akıl yorabilsin. Bu böyle olmazsa yıl da sadece belirli günlerde yoksulları hatırlama, Somali'deki açlığa değinme, aşktan, şiirden dem vurup içerik ve derinlik bakımından yerlerde olan ve kendini bir halt sanan insanların kitaplarına para dökme gibi eylemler zihnimizin gerçekleri haline gelir ve gelmiş de. Aklınızın ve vicdanınızın morfini eksik olmasın.