Menu
HIZIR İLE MUSA
Deneme/İnceleme/Eleştiri • HIZIR İLE MUSA

HIZIR İLE MUSA

Özkan Gözel'in Hızır ile Musa adlı kitabında yolculuğumuz, Kuran-ı Kerimden iki ayetlerle başlıyor. Kehf suresi 65. ve 70. ayetler: Hz. Musa, Hızır ve yolculuklarındaki en temel ilişki olan sabır üzerine…Belki hepimizin bildiği, okuduğu ama sırrına tam da vakıf olamadığı sabır…

Sabret, sabırlı ol, sabrı tavsiye et diye bir çırpıda ifade ettiğimiz ama nasıl yapılacağı hususunda tam bir kuram ve eylem oluşturamadığımız konudur sabır. Hem en iyi bildiğimiz hem de hiç bilmediğimiz bir mefhumdur.

Yazarın farklı üslubu daha kitabın ilk sahifelerinde kendisini belli ediyor. Uzun uzun cümlelerin kapladığı alışılagelmiş kitap sayfaları yerine az ve öz itina ile seçilmiş kelimeler mevcut. Kelimeler diyorum çünkü hepsi bir cümlenin parçaları olarak var olmuyorlar. Tek başlarına birer cümle gibi karşınıza dikiliyorlar. Anlamadan geçmeniz ise mümkün değil çünkü ilmek ilmek örülmüş kitabın bir kelimesini anlamazsanız bütünü de kavrayamazsınız. Özkan Gözel adeta kelimeler çok önemli öyle hemen bir çırpıda okuyup geçemezsiniz diyor. Ancak bir o kadar çelişkili şekilde bir çırpıda da okutuyorlar kendilerini. Ve hemen başlıyorlar birer damlalar gibi içinize düşmeye oradan da gözlerden sızmaya. Bu cümleler o kadar konsantre edilmişler ki gözden damlayanlarla karışmak üzere sunulmuşlar. Gönlünüzde, dimağınızda, bilincinizde, bilinçaltınızda sahip oldukları yerlere öyle güzel ulaşıyorlar ki…

Ey okuyucu yolculuk istikameti en derininize… En derine gitmek için öyle vurucu darbeler planlanmış ki bunlardan ilki kırk yıllık kelimelerinizi baştan tanımlamak oluyor. Yıllardır fütursuzca kullandığımız, anlamını merak bile etmediğimiz NE kelimesi ile tanışıyoruz önce. Meğer Ne de neler varmış. Neden Ol’a geliyoruz. Neydik ne Olduk diyoruz içimizden. Bu iki temel kelime yolculuk boyunca bize eşlik ediyorlar.

Bir sonraki sayfaya geçmek için sabırsızlanıyoruz lakin kitap sabrı zerk ediyor damarlarımıza sakince ama bir pencere daha açmanın heyecanı ile çeviriyoruz sayfaları. Her bir pencere ile içimize serin, taze ve bol oksijen depoluyoruz. Yolculuk beni, bana anlatıyor. Sabır diye bildiğimizin bizi ne kadar yorduğu, hırpaladığı ve canımızı çektiğini öyle iyi anlatıyor ki sanki bir psikiyatrist koltuğunda uzanmış içinizi acıtan her şeyi dile getiriyorsunuz. Bunu sizin adınıza öyle iyi yapıyor ki o zehri önce içinizden atıyorsunuz. Anlaşılmanın huzuruna teslim oluyorsunuz. Bir yazar için okuyucunun güveni daha nasıl kazanılabilir bilmiyorum.

Ne ve ol’dan sonra sıradaki durağımız Kimesne. Kimesne gibi hep var olan, orada duran ama rağbet görmemiş kelimelerin yıldızını parlatıyoruz. Nesne ile cansızları ifade ederken kimesne bize canlı nesneleri tanımlıyor. Kimesne bir bakıma kendimizi bilmek demek.

Neden olan kimesne olur. Yolculuğun istikameti ise kend’olmak. Sabrımızın sızdırma noktalarına da tampon yapıyor yazar. Sızdıran yerler önemli, öyle bitiyor hayat yolculuğumuzun yakıtı.

Sizin de sabrınız sızıyor mu? Sabrınızla tanışın… NE Olmadığınızı, KİMESNE olduğunuzu, HİÇten doğduğunuzu tam da burada KEND olduğunuzu görün.

Yazar kitabın editörlüğünü de üstlenerek yeniliklere imza atmış. Kelimelerle başınızı döndürürken metni biçimsel olarak da hareketlendirmiş. Yani tüm duyularınıza hitap etmeyi başarıyor. Dikkatiniz o yüzden hep açık kalıyor. Tekdüzelik ve sıradanlık yerini farklı bir özgünlüğe bırakmış.

Doğrusu bu yüzyılda yaşayan gerçek bir filozofla tanışmak ve bir insanın ne kadar derinleşebileceğine şahit olmak bile güzeldi.