Menu
HİNDİSTAN YAZILARI-1
Deneme/İnceleme/Eleştiri • HİNDİSTAN YAZILARI-1

HİNDİSTAN YAZILARI-1

-1-
Hindistan uzaktan kendini sevdirir...

Hindistan...Bir düş...Hindistan, kimsenin gitmek istemediği uzun mu uzun Hint filmleri...Hindistan, dinler ülkesi...Hindistan tabakta binbir çeşit yemek...Hindistan, eskiden cok uzaktaydı, artık değil...

Yıllarca, bir gün Hindistan’a gideceğim günü düşledim. Hint kültürüne olan aşinalığım sayesinde hep onun yollarını gözledim ve o günler gelip çattı. Hatta bu satırları yazarken o günler gerilerde kaldı ve şimdi sizlerle onları paylaşma zamanı...

İlk durakta Hindistan’ın başkenti Delhi var. Hintliler buraya ‘Dili’ diyorlar. Genelde turistlerin ilk ayak bastığı şehir olma özelliğini taşıyor. Diğer şehirlere ulaşım için en iyi bağlantılar buradan. Delhi’ye ayak basar basmaz kendimi havalanında çok komik bir manzaranın içinde buluyorum. Döviz bozdurmak için bir bankaya gidiyorum, banka dediğime bakmayın, daha çok bir kahvehaneyi andırıyor. Yaklaşık 20 tane adam sandalyelere oturmuş çay, sigara içip kafalarını sağa sola sallayarak konuşuyorlar, belli ki bir toplantı var. Hintli insanlarda özellikle de erkelerinde ilk dikkatimi çeken konuşurken devamlı kafalarını sağa sola sallamaları, tıpkı Akdeniz insanının konuşurken el hareketlerini fazla kullanması gibi birşey.
Havalanından dışarı ayak basmak oldukça güç bir iş. İlk önce tüm taksiciler, otelciler size doğru geliyor. Onlara bir de orada bekleyenlerin bakışları eklenince insan şöyle bir silkinmek istiyor ama durun henüz Hindistan’a yeni geldiniz, daha sizi neler bekliyor neler...

Havaalanındaki ilk dakikalardan sonra ilk işim bir otobüs bulup şehir merkezine gitmek oldu. Sonra da oradan bir başka otobüse atlayıp ülkenin en uc kuzey batı ucunda bulunan Amritsar şehrine gitmek. Hazır ulaşımdan mevzu açılmışken size biraz Hindistan’ın otobüslerinden, içinde yasananlardan ve yollardan, trafik kurallarından bahsetmekte yarar görüyorum.

Hindistan’da Otobüsler

Otogar dediğimiz ana otobüs duraklarında ki karışıklıklar, Türkiyedeki manzaraları aratmayacak cinsten. Yükleri ile oturan insanlar, sokak satıcıları, bakışlarını devamlı üzerinizde hissetiğiniz bir dolu yabancı, şimdilik onlar size yabancı, siz onlara yabancı. Otobüsler trenlere kıyasla fazlası ile ucuz, bu yüzden de her daim her otobüs dolu. Tıpkı Türkiye de ki gibi otobüslerin ön camları, aynaları süslü ama tam anlamı ile bizde ki gibi değil. Eger şoförünüz Hindu dinine mensup ise, o zaman cam boyunca rengarenk Hindu Tanrılarının posterleri, yok eger Sikh dinine mensup ise o zamanda onların 10 guru diye tabir ettikleri önemli din adamlarinin posterleri ya da takvimleri karşınıza çıkacak. Hatta bazı otobüslerde bunların hepsini yanyana görmek de mümkün. Bu dinler o kadar iç içe yaşıyor ki, artık insanlar her dini kendilerinin gibi kabul etmişler. Otobüsler içerden ve dışarıdan oldukça süslü, dışları rengarenk, kimi zaman çicek desenli, yeşil, mavi, kırmızı ağırlıklı mat renklerle boyanmış. Aynı manzaraya kamyonlarda da rastlamak mümkün. Kamyonların her biri dışarısından bakınca sanki özene bezene boyanmış bir tabloyu andırıyor. Desenlerde geleneksel biçimler hakim. Bizdeki tezhip denilen islami süsleme sanatına çok benziyor. Bazı otobüs ve kamyon camlarinda o kadar çok süs var ki insan, “Bu şoförler önlerini nasıl görüyorlar?” diye düşünmekten kendini alamıyor!

Otobüs yolculuğum 7 saat sürdü. İçinde hiçbir konfor bulunmayan bir otobüste 7 saat gitmek oldukça yorucu olmasına rağmen dışarda gördüğüm manzaralardan aldığım keyifle kendimi ayakta tutabildim. Otobüs sadece yolcu indirip bindirmek için durdu, bunun haricinde bir kere mola verdik. Mola verilen yeri de anlatmadan geçmek olmaz şimdi. Küçük bir büfesi, hemen yanında bangır bangır müzik çalan bir kasetçisi ve bir çay içme yeri olan kücük bir mekan. Otobüsten inenler hemen ellerine kabuklu fıstık alıp ayakta yemeğe koyuluyorlar, herkes çöplerini yere atıyor, tam otobüs kalkacakken orada çalışan biri gelip yerleri süpürüyor. Erkeklerin bakışları devamlı bayanların üzerinde. Bunu Hindistan’a indiğiniz andan itibaren hissediyorsunuz, hele bir de turist ve açık tenli iseniz bu sefer erkeklerle kalmayıp genç-yaşlı, bay-bayan herkesin sizi kuşatan bakışları altında gezmek zorunda kalıyorsunuz.

Otobüs yolcu almak için her durduğunda cok ilginç bir manzara ile karşı karşıya kalıyor insan. Bu manzara benim otobüslerle ilgili en hoşuma giden anımdır. Otobüs her durduğunda arka kapıdan bir dolu satıcı sıra ile otobüsün içine doluşuyor, aralarında içecek, nohut pilav, meyve, mendil satanlardan tutun da Hindistan’in sokak yemeklerine kadar. Bir de bu satıcılar sattıkları herşeyi gözünüze sokacak kadar yakın tutuyorlar. Zaten gözgöze geldiğiniz anda artık o satılan şeyi almak zorundasınız! Bu sahne o kadar cok tekrarlanıyor ki yolculuk boyu, bir zaman sonra gelen satıcıları insanın gözü görmüyor bile.

Otobüsten dışarıda ki curcunayı izlemek inanilmaz keyifli. Hindistan’ı gerçek anlamda görebilmek icin otobüs yolculuğu kesinlikle şart. Yol boyu sıralanan satıcılar, yürüyen, bisiklete binen, otobüs bekleyen, çadırlarda yaşayan insanlar, trafiğin ortasında kimseye bir rahatsızlık vermeden yürüyen inekler ve daha niceleri yol boyu karşınıza çıkan manzaralar.

Yolda giderken bir düğün alayı ile karşılaşıyoruz ve o kadar aniden karşımıza çıkıyor ki, otobüsümüz şeridini değiştirmek zorunda kalıyor, hemde karşı yönden gelen trafiğin şeridine geçmek zorunda kalıyor. Ana yolu en az 500 kişi kapamış vaziyette, önde gelin ve damat, arkalarında davullar, dans ekibi vs... Hindistan’da kaldığım zaman boyunca nerede ise günde bir düğün konvoyu ile karşılaştım. Bunu da tam da düğün sezonunda orda olmama borçluyum. Şubat ve mart arası Hindistan’ın kuzeyinde havaların en güzel olduğu zamanlar olması nedeniyle pek çok çift bu aylarda evlenirmiş. Hint düğünlerine bir sonraki izlenimlerimde yer vereceğim için bölümü kisa kesiyorum.

Akşam saatlerinde artık varacağım istikamete gelmiştim. Hava hergün aynı saatte yani akşam 7 gibi kararıyor. Delhi de dahil olmak üzere bütün Hindistan genelinde, akşamları elektrik kesintisi çok sık yasanıyor, hatta köylerinde bazen 2-3 gece üst üste elektrik kesintisi yaşanıyormuş.

Otobüsten indiğimde gideceğim yeri bulmakta oldukça zorlandım. Şehirden uzaklaştıkça sokaklarda bir karanlıktır başlıyor. Fazla sokak lambası yok, dolayısıyla gideceğiniz yeri bulmak için devamlı durup birilerine sormanız gerekiyor. İlk önce pazar yeri gibi bir yerden geçiyorum. Sabah pazar kuran insanların aynı zamanda evleri bu sokak. Aileler çadırların içinde yaşıyorlar, kiminin çadırları hafif aralık, biraz içeriye doğru baktığınızda hafif bir ışık yayılıyor dışarıya, bunun dışında olmazsa olmaz Hint müzikleri ki bu ülkede müzik ve filmler insanların en büyük eğlenceleri. Çadırlarında nerede ise hiç eşya yok. Yatmak için bir şilteleri var, yemek yemek için de bir kaç kap kacak, hepsi bu. Zorlu bir yürüyüş sonunda gideceğim yeri buluyorum. Bir arkadaşımın akrabalarının evinde konaklayacağım bir kaç gün. Böylece gerçek bir hintli aile nasıl yaşıyor bu konuda da bilgi edinmiş olacağım.

Ülke hakkında biraz genel bilgi

Arkadaşımın akrabalarının olduğu bölge Hindistan’ın Punjab bölgesi. Hindistan’daki değişik bölgelerin isimlerini vermeden önce isterseniz şöyle bir Hindistan’ı ülke olarak gözümüzde canlandıralım. Eğer daha önce haritada şeklini ve büyüklüğünü görmeyenleriniz varsa o zaman oldukça şaşıracaksınız. Hindistan’ın haritasını bir Avrupa haritasının üstüne yerleştirdiğinizde ülkenin kapladığı alan Danimarka’dan Libya’ya ve İspanya’dan Rusya’ya kadar olacaktır. Nasıl ki bütün Avrupa ülkeleri birbirinden çok farklı, aynı şeyi Hindistan’ın değişik bölgeleri için de söylemek mümkün. Konuştukları dilden, yedikleri yemeklerden tutun da yaşayış tarzlarına ve değisik dinlerine kadar bir çok farklılık var.

Son okuduğum bir kitap, ülkenin nüfusunu 880 milyon ve yüz ölçümünü de 3,287,590 kilometre kare olarak veriyordu. 880 milyon insandan 4,636 değisik topluluk ortaya çıkıyor. 325 farklı dil konuşuluyor ve ülkede 7 farklı din bir arada yaşıyor. 25 tane farklı bölgesi var, bunlardan en ünlüleri Haryana, Rajasthan, Assam, Punjab ve Gujarat.

Sikhlerin Bölgesi - Punjab

Hindistan’da üç ana din var, Müslümanlık, Hinduizm ve Sikhizm. Sikhlerin bölgesi olan Punjab dan bahsetmek istiyorum şimdi sizlere. Bu bölgede yaşadıklarım ve insanların yaşam tarzları, ibadet yerleri bende büyük izler bıraktı. Belki de en uzun bu bölgede kaldığım için kendimi bu bölgeye çok yakın hissediyorum, kimbilir!
Punjab bölgesinin en önemli şehri Amritsar. Burası aynı zamanda Sikhlerin de en kutsal ibadet yeri, Müslümanlar için Mekke ne ise Sikhler içinde Amritsar o derece önemli. Bunun dışında bir iki tane daha önemli şehir var bu bölgede, bunlar Ludhiana, Jalandhar ve Chandigarh.

Benim kaldıgım köyün ismi Cheema Kalan idi. Jalandar şehrine bağlı bir köy. Bütün köylerin ismi Cheema diye başlıyor Punjab bölgesinde. Buralar tamamen kırsal kesimler, ne tarafa dönseniz tarla var. Bütün köylerin girişlerinde en az 5 metre yüksekliğinde iki sütun var, bu iki sütunun ortasında da köyün ismi yazıyor. Yanında da Sikhlerin din adamlarının resimleri var -ki bu resimleri günlük yaşamda pek çok yerde görebilirsiniz. Bu resimlerin üzerindekiler hep beyaz sakallı, kılıçlı, nur yüzlü ve en önemlisi de sarıklı adamlar. Otobüslerde, bisikletlerde, insanların evlerinde ve lokantalarda ya kart şeklinde ya da bir takvime basılı olarak bu resimlerden bol bol görmek mümkün.

Gurdwara - Sikhlerin ibadet yerleri

Her köyde muhakkak Gurdwara denilen Sikhlerin ibadet yeri var, mimari olarak camiileri andırıyorlar, uzun bir minareleri var, genelde yapıları da dar ve uzun ve coğunlukla beyaz renkteler. Buralardan günde iki defa dua sesleri yükseliyor ama ilginç tarafı içerden okunan bütün dua köye yayılıyor. Ezan gibi 5 dakikalık bir şey değil, en az bir saat sürüyor, isteyen ibadet etmek için buralara gidiyor, isteyende direk evinden dinliyor bütün duayı. Sabah gün ağarırken ilk dua, ikincisi ise hava kararınca. Sabah olan dua o kadar yüksek sesli ki muhakkak uyanıyor insan, bir de her köyde bir Gurdwara olduğunu duşünürseniz sabahın sessizliğinde yankılanan o sesi kafanızda canlandırabilirsiniz.

Köylerdeki Evler

Köylerdeki evler oldukça büyük, girişlerinde büyük demir kapıları olan ve avlulara açılan bir mimariye sahipler. Bulaşıklar avludaki kuyu suyu ile yıkanıyor. Banyolarında ise çeşme suyu mevcut. Ben bir iki değisik ev gezdim, hepsinde de yapı aynı idi. Evde ne kadar çok oda olursa olsun, mutfakları hep çok küçük ve oldukça da sade. Kullanılan bütün kaplar çelikten yapilma, plastik porselen yada cama hiç rastlamadım. Burda çalı ile yakılan taş ocak bulunuyor, onun üzerinde devamlı “Chapati” denen ekmek pişiyor. Sabah, öğle, akşam üç öğün bu ekmek yeniyor, yanında da ya bir patates yemeği yada ıspanaklı yemekler.

Hindistan izlenimlerimin ilk bölümünü burada bitiriyorum. İkinci bölümde sizlere Amritsar şehrinden ve Sikhlerin Mekke’si olan
Altın Tapınak’dan bahsedeceğim. Tekrar görüşünceye dek “Kal Milenge.” (Hoşçakalın)

(SÜRECEK)

NOT: DİLEK ÜNSAL'IN HİNDİSTAN FOTOĞRAFLARI İÇİN, GÖZKİRASI'NDAKİ ALBÜMÜNE BAKINIZ.