Tartışmak, çekişmek, sürtüşmek, düşmanlık, kin ve nefret beslemek, insanların titizlikle kaçınması gereken ve Allah’ın Kur'an'da tarif ettiği ahlâka aykırı kötü özellikler. Samimi insan hiçbir zaman bu duygulara kapılmaz, her zaman mütevazıdır, şefkat ve sevgi doludur.
İçi titreyerek Rabb'inden korkan kimse, ruhunda en güçlü, en kaliteli sevgiyi taşır. Coşkuludur, içtendir, candandır; Allah aşkını tepeden tırnağa samimiyetle yaşar.
Samimi inananların sözlerinden kalplere ferahlık gelir; insanların içi açılır. Mevlana'nın, “Yolumuzda hep lütuf var, bağış var. Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada” sözü müminlerin sohbet ortamlarını çok güzel tarif eder.
Ancak Müslümanların bir kesiminin Allah aşkından söz ettiğini duyuyor musunuz? İnternette sitelerinde ve sayfalarında yazdıkları yazılarda ve yorumlarda tek kelime Allah sevgisinden, Allah aşkından bahsettiklerini görüyor musunuz?
Genelde yaptıkları; tartışma, saldırı, fitne çıkarmak, ona buna laf söylemek; etrafa nefret saçmak. Oysa insan, o an içinden gelmiyor dahi olsa, sevgiden bahsetmeli. Yüce Allah’ı aşkla anlatmalı, muhabbetle anlatmalı. Resullullah (s.a.v)’e olan aşkını, Allah rızası için olan aşkını anlatmalı. Allah’ın tecellilerine, yarattığı güzelliklere olan sevgiyi anlatmalı.
Hep nefret dolu, hep kin dolu yazılar, hep siyaset, hep öfke. Sitesine güzel bir şey koymalı oysa; masum bir çocuk resmi, güzel bir çiçek, sevimli bir hayvan ya da iç açıcı bir manzara resmi... Allah ne güzel yaratmış yazmalı altına, Allah’ın benzersiz sanatı yazmalı. Allah'a ve yarattıklarına olan sevgiyi yazmalı. Birkaç kelime de olsa kin ve nefret yerine sevgi olmalı.
Ancak çoğunun dilleri kilitlenmiş, konuşamıyorlar... Olmuyor; aşkı, sevgiyi, şefkat ve merhameti anlatamıyorlar. Allah, niyetlerine binaen onlara sevgiden bahsetmeyi nasip etmiyor.
Sevgisizlik, bağnazlık korkunç bir şey. Bağnaz kişi, sevgiye, güzelliğe düşman, her an kavgaya hazır ve tartışmacıdır; nefret ve öfke doludur. Kendi görüşündeki, kendi çevresindeki insanlarla dahi tartışır. Kafası karmakarışık, görüşü pusludur.
Katı, buz gibi, neşesiz, sevgisiz, donuk, üslubu bozuk bir Müslüman modeli olamaz. Soğuk, itici bir üslupla, yüzünde anlaşılmaz bir ifadeyle konuşan kişi neden örnek Müslüman olsun? Dindar olmak bunları gerektirmez. Dahası, söz konusu kişinin anlattığı, gerçek din değildir; bağnaz yalnızca kendi kafasındaki karanlığı ve kâbusunu anlatır.
İnsanın Allah’a olan imanı arttıkça, sevgi gücü de artar. Allah imanında samimi olan her kulunun kalbine bu duyguyu ilham eder. Mümin ise, bu nimeti elde edebilmek için samimi olarak dua eder, bunu Allah’tan sürekli ister.
Samimi inananlar, Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden olan ’sevgi gücünü’ çok iyi kullanmaya ve
Allah rızası için sevgiyi yaşama konusunda tüm engelleri kaldırmaya çaba gösterirler. Kur'an ahlakından uzak insanlara, gerçekleri samimi bir şekilde ve güzel sözle ifade ederler. Kalbe hitap eden konuşmaları, karşılarındaki kişilerin kalplerinde sıcaklık oluşturur. Ve insanları Allah'a yöneltir.
"Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle bildirildiği gibi...
Samimi müminlerin muhabbetinden kalplere nur akar, güzellik ve sevgi akar. Kurdukları sofrada ruhu besleyen her türlü yemek vardır. Her insan orada kendisine şifa olacak gıdayı bulur.
Peygamberimiz (sav) hadislerinde, müminlerin dünyadaki samimi sohbetlerinin cennette de devam ettiğinden şöyle söz eder:
"Dünyada nasıl olduklarını ve Rablerine ibadetlerinin nasıl olduğunu, geceleri nasıl ihya ettiklerini, gündüzleri nasıl oruç tuttuklarını, dünyanın zenginliği ile fakirliğinin nasıl olduğunu, ölümün nasıl olduğunu ve nasıl cennet ahalisinden olduklarını konuşup müzakere (ve sohbet) ederler."[Tezkireti'l Kurtubi, s. 326/565]