“Portakal Kızım Sadece Ben”, “Kül Yığını” ve “Gökkuşağı Yolculuğu” adlı yeni kitaplarıyla karşımıza çıktı Duran Çetin. Konularını, içinde yaşadığı toplumu iyi izleyerek seçen yazar, “Portakal kızım Sadece Ben” romanında 70’li ve 80’li yılların aile içi moral çatışmalarını sorgulama derdinde olan sayıca az yazarların izini sürüyor. Romanın kahramanları bu defa, değişen, özüne dönme çabası veren toplum yapısına uygun olarak, kendilerini yerli/manevi değerlerden uzak tutmakta ısrarlı karakterlere müspet yol gösterme mücadelesi içindeler. Benzer eski romanların yaşlı portreleri, yeni neslin maneviyat arayışlarına engel olurlar, gençler, aile ve okul ortamlarında yeni buldukları hayat tarzına muhalif akranları arasında zor durumda kalırlardı. Roman, kendi değerlerinden huylanmayan genç rolleri eliyle toplumun yeni sosyolojik dönüşümünü aile ve çevrenin yaşaması muhtemel olaylar penceresinden değerlendiriyor. Yazarın son sahnede anlattıklarına bakarak serinin üçüncü kitabının geleceğine dair bir kanaat oluştu bende.
Konularını iyilik-kötülük ve bunların sosyolojik sonuçları ekseninde kurgulayan yazar, “Kül Yığını” öykülerinde zamane sahnelerini bazen tramvayda bir yolcu, bazen bir tarla komşusu, bazen de sokakta oyun oynamaya dalmış bir çocuğun gördüklerinden aktarıyor. Öykü yazarlarının okuyucuya ulaştırdığı sade, anlaşılır, olay örgüsünün bir sistematiğe bağlı olduğu karmaşık olmayan anlatımın, birtakım dil sorununu beraberinde getirdiği, sözgelimi betimleme kısırlığı doğurduğundan hayal gücünü zayıflattığı eleştirilerine karşı, Maupassant, Ömer Seyfettin, Oktay Akbal öykülerini Duran Çetin öyküleriyle yanyana koyabilir, yazarın dilden çok mesaj ulaştırma kaygısına bakarak, kendine münhasır olay anlatımını sonraki kitaplarında devam ettireceği anlamını çıkarabiliriz.
“Gökkuşağı Yolculuğu”, Çetin’in ilk masal kitabı. Öykü ve romanda izlediği üslubun masal kurgusuna sirayeti, zaten masalın doğasına has öğüt verme, doğru ve iyi olanı ayırt etme hususiyetiyle kolayca örtüşüyor. Gökkuşağının yedi rengine bulaşan masal çocukları, kendilerini bekleyen yedi ayrı dünya içinde, renklerin iyilikler karşılığında çocuklara vadettiği sevimli ortamlardan geçerek muratlarına eriyorlar. Yolculuk serüvenini dünyadan cennete giden yol metaforuyla tasvir eden yazar, belki de öğretme işini pek de alışılmamış bir tarz kullanarak aktarıyor, renk ve kokuları çocuk ruhunun heyecanıyla birleştiriyor, her serüvenin ardından, dünyanın başka çocuklarının mutluluğuna yol olacak digergâm tutumu kahramanlarının iyilik dolu yüreklerinden seslendiriyor. Bir masal kitabına yakışacak şekilde kapağından baskısına, çiziminden renk seçimine kadar büyük emek mahsulü olan çalışma yetişkinler için de hayli ilgi çekici.