pişmanlığın sağanak sağanak ıslattığı
Havva’yım ben
günahımın doğurduğu yalnızlığımı emzirdim ilkin
çöllerde yüzdürürken ruhumu
kaç vahaya inandım
cennetin izini sürsem de yüreğimde
utancımı saklayamadım
acizliğinin yükünden kurtulmak için
kendini ateşe atan Sare’yim ben
aşkı ellerimle bölüp paylaşmak isterken
kalbimin davalısı oldum
mahkemelerde yitirdim kalan hislerimi
tutuksuz yargılanıp
ömrüm tükenmeden azat edildim
kıskançlığın kim bilir kaçıncı kurbanı
Hacer’im ben
teslim ettim kendimi çaresizliğin koynuna
susadıkça tevekkül yudumladım
uğruna oradan oraya savrulurken
evladının beslediği anneyim
nefsine söz geçiremeyen efendi
sevdanın kölesi Züleyha’yım ben
suçumu bağışladım mı
yoksa zindana mı değdi arzularım
cennette cehennemi yaşayan
Asiye’yim ben
içim kor olmuş yanıyorken
hiçbir şey yangını mı söndüremiyorken
Nil bana aktı
yerden göğe taşındı tüm kelebekler
toprağın bütün mucizesi
kucağına dökülen Meryem’im ben
dünya dönüyor mu ne
bu sesler yıldızların mı
konuşsam mı bundan sonra
sussam mı
en sevgilinin sevgilisi
Hatice’yim ben
ırmaklar akar buralarda
köşkler saraylar arasından
bir siyah göz bazen bakar bana
en âlâsından...